Cercas’ın Salamina Askerleri, İspanya İç Savaşı’nın en dramatik olaylarından birini anlatırken savaşın aksiyonundan, kanlı sahnelerinden, ölümden ve acıdan ziyade daha arka planına, kahramanlık ve fedakârlık hikâyelerine; ilk bakışta bir tezat gibi görünse de idealist-inanmış falanjistlerin burjuva-aristokrasi devrimciliğine, falanjist ideolojinin kişisel dramlarla örülü düşünsel düzeyine ilgi duyar. Asıl kahramanların yaşamlarını feda edenler olduğunu söyler. Romanın ana kahramanı – romanda da kendi adını taşıyan yazar-gazeteci aracılığı ile de yazar alter egosuna değinir. Bu derece zengin ve derin konular etrafında başarıyla kurgulandığı ve başarılı bir edebi dil ile de taçlandırdığı romanı ile de Cercas ortaya bir başyapıt çıkarır.

Javier Cercas
Javier Cercas | Fotoğraf: The Herald

İspanya İç Savaşı ve Tarihi Yeniden Kurgulamak – “Tüm savaş propagandası, tüm feryatlar, yalanlar ve nefret mütemadiyen savaşmayan insanlardan geliyor.’’

George Orwell, Homage to Catalonia

İspanya tarihi aslında bir karşıtlıklar ve bu karşıtlıklar sonucu yoğun, vahşi, tüketici savaşların görüldüğü bir mücadeleler tarihidir: Müslüman – Hristiyan, Katolik-Protestan, işgalci Napolyon Ordusu-İspanyol Direnişçi Gerillalar ve modern tarihte faşistler-sosyalistler… Günümüzde İspanyollar ile Katalan ve Bask Milliyetçileri…  İspanya İç Savaşı, bu karşıtlıkların, 20. yüzyılın modern dünyasında politik-ideolojik ayrışmanın nasıl şiddetli bir hale gelebileceğinin ilk ve dehşet verici örneğidir. O zamana kadar dünya tarihi ama özellikle de İspanyol toprakları pek çok iç savaş olarak tanımlanabilecek silahlı mücadele görmüştür. Etnik, dinsel şiddet o tarihe görülebilen olgulardı ama aynı ülkede yaşayan, aynı ‘ulusun’ bir parçası olarak görülebilecek insanların politik-ideolojik ayrışma sonucu birbirlerini ne kadar şiddetli bir şekilde boğazlayabileceğinin soğuk ve dehşet verici gerçekliğiyle dünya İspanya İç Savaşı ile tanışmıştır. Dünya İspanya İç Savaşı ile bir başka gerçekle daha tanışmıştır: çatışmaların uluslararasılaşması ve belgeci bir sanatın bir savaşın gün gün kaydını tutması.   

Son dönem İspanyol Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından Javier Cercas’ın başyapıtı, uluslararası bir çoksatan olan roman olan ‘Salamina Askerleri’ 20. yüzyılın en dramatik ve ilgi çekici tarihsel olaylarından biri olan İspanyol İç Savaşı’na (1936-1939) dair bir yapıt.  

İspanya İç Savaşı: Kanlı Bir ‘Flamenco’ veya Bir ‘Zarzuela’ – ‘’Bir savaş değildi; daha çok düzensiz ölümün olduğu bir komik operaydı.’’

George Orwell, İspanya İç Savaşı Hakkında

Cercas’ın romanı hakkında konuşmadan önce İkinci Dünya Savaşı öncesi modern dünyanın şahit olduğu belki de en önemli bir kaç politik olayından biri olan İspanya İç Savaşı’nı, onu doğuran nedenleri anlamakta yarar var. İspanya İç Savaşı, İspanya’da 19. yüzyıl sonunda başlayan 20. yüzyılın başında daha da kuvvetlenen politik, toplumsal ve ekonomik çalkantıların, çatışmaların ve kargaşanın nihai sonucuydu. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde İspanya, özellikle Avrupa’daki genel gidişatın aksine, hala toprak sahibi aristokratların (latifundia) politik ve ekonomik gücü elinde tuttuğu monarşik bir toprak oligarşisiydi. Bu oligarşinin gücü karşısında ticaret ve sanayi burjuvazisi zayıf kalıyordu. Sanayileşememiş İspanya toplumu ağır bir eşitsizlik ve fakirlik altındaydı. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı yaklaşık %64 civarındaydı. Bu ağır eşitsizlik ve fakirlik ile birlikte 20. yüzyıla girerken yeni yüzyılın ilk yıllarında bir dizi olay ve gelişme İspanya’yı geri dönülemez bir politik, toplumsal ve ekonomik kargaşaya; yoğun sınıfsal ve politik ve hatta etnik çatışmalara sürükledi.

Yeni ve modern bir yüzyıl başlarken 1898 İspanyol-Amerikan Savaşı, ABD’yi büyük bir küresel güç haline getirirken İspanya Krallığı’nın elinde eski imparatorluk günlerden kalan ne varsa (Filipinler, Küba, Porto Rico) kaybetmesine yol açmıştı. Bu yenilginin etkisi İspanya üzerinde çok ağır oldu. İspanya bu sarsıntı ile 98 ve 27 Kuşakları da adı verilen, dünya düşünce ve sanat tarihine büyük etkiler yapmış sanatçı ve entelektüel yetiştirdi ama kaostan, büyük toplumsal-ekonomik-politik sorunlardan ve sonunda da tarihin gördüğü en kanlı iç savaşlardan birinden kurtulamadı.

İspanya İç Savaşı’nın simgeleyen ve onu kendinden önceki savaşlardan ayıran en önemli şey belki de sanatın, sanatçıların, entelektüellerin bir savaşa ilk defa bu kadar yoğun bir şekilde dâhil olmasıydı. İspanya İç Savaş deyince akla sadece kan, dehşet ve katliamlar değil sanatçılar ve sanat yapıtları da gelir. Picasso’nun tabloları, şair Lorca’nın kurşuna dizilişi, Hemingway’in romanları, modern İspanyol şiirinin kurucusu Machado ve savaşı izleyen yıllarda savaş hakkında yapılan filmler.

Hemingway
Hemingway | Fotoğraf: Boss Hunting

İspanya İç Savaşı sosyalizmin idealizminin, evrenselliğinin ve uluslararası dayanışmasının, o dönemin sol entelektüelleri ile politik aktivistlerinin idealizmini ve romantikliğinin en büyük örneğidir. Picasso’dan Miro’ya; Hemingway’den Orwell’e modern zamanların pek çok ismi bu romantik akımın bir parçası olmuşlardır ama kaçınılmaz olanı engelleyememişlerdir. Bu açıdan İspanya İç Savaşı sosyalizm için iç burkan, yürek yaralayan bir sondur. Avrupa’nın ve hatta Amerika’nın sosyalistleri Cumhuriyeti korumak için akın akın İspanya’ya gelmişler ve Franco’nun birlikleri ile savaşmışlardır ama Nazi Almanya ve Faşist İtalya’nın ciddi askeri destek sağladığı Franco karşısında yenilgiden kurtulamamışlardır. Sosyalizm sonrasında da tüm romantizmi ve idealizminden kopar; Stalin ve onun gibi diğer zalimlerin eline düşer.

Öte yandan da Avrupa faşistleri, katolikleri ve anti-semitistleri de uluslararası bir ‘Sağ’ dayanışması adına Franco’nun birliklerinin yanında savaşmaya gitmişlerdir. İrlandalı aşırı sağcı Eonin O’Duffy liderliğinde yaklaşık 700 kişilik bir İrlanda Tugayı ile Ion Mota ve Vasili Marin önderleğindeki Romanya Leyjonu yanında sayıları binlere ulaşan Fransız, Portekizli ile marjinal sayıda Belçika, Avustralya, Birleşik Krallık vatandaşı uluslararası düzeyde ideolojik davalarına destek vermek üzere İspanya’ya gitmişlerdir. Bu açıdan İspanya İç Savaşı’na ilk önemli küresel savaş da denebilir.

Soldiers of Salamis
Soldiers of Salamis | Fotoğraf: bloomsbury.com/

‘’Franco savaşı kazanmış olabilir ama edebiyatı kaybetmişti.’’ diye yazar Nick Caistor The Guardian’da yayınladığı Salamina Askerleri hakkındaki yazısında. Franco’nun değiştiremeyeceği kaderidir bu: Sadece dönemin sosyalist veya sol eğilimli olan entelektüelleri için değil belki de tüm sol-sosyalist tarihin en idealist ve dramatik mücadelesine sahne olan bir savaşı cephe dışında kazanması imkânsızdır. Üstelik tüm romantizm ve entelektüel destek savaş sırasında sosyalistlerin yaptığı mezalimi, katliam ve işkencelerin de biraz arka planda kalmasında önemli bir rol oynamıştır. Evelyn Waugh, Hilaire Belloc, Roy Campbell,  Paul Claudel, J.R.R. Tolkien, Ezra Pound, Gertrude Stein, Salvador Dali, Wyndham Lewis gibi büyük sanatçı ve yazarlar savaşın tümü veya bir bölümde Franco’yu desteklemiş olsalar da etkileri karşı tarafınki gibi olamamıştır. Ne kadar büyük isim olsalar da diğer taraf kadar savaşa dair ürün çıkarmamışlardır. Bu isimlerin savaşla ilişkileri bile çok bilinmez. Bunda ahlaki bir vicdan değerlendirmesinin etkisi vardır elbette.

Yaklaşan ve gittikçe güçlenen komünizm ve ateizm tehlikesi karşısında ön cepheyi tutan Franco’nun zamanla zalim yüzü ortaya çıktıkça ve özellikle de sonrasında İspanya’da yürüttüğü baskıcı politikalar en basitinden ona övgüler düzülmesini engellemiştir. O yüzden de İspanya İç Savaşı’na dair oluşan ‘Kanon’ da ezici bir şekilde cumhuriyetçilerin (sosyalistlerin) ‘şanlı’, ‘onurlu’ yenilgisinin tarihsel, politik olduğu kadar kişisel dramların-kahramanlık ve fedakârlıklarının şiirselliğinin bir ürünü olmuştur. Bu ‘Kanon’, -Beckett’a bir gönderme ile- ‘yenilen; deneyen ve gene yenilen ama daha güzel yenilen’’ bir tarafın hikâyelerinden oluşur.

 Guernica, Pablo Picasso (1937), Museo Reina Sofia
Guernica, Pablo Picasso (1937), Museo Reina Sofia | Fotoğraf: museoreinasofia.es

İspanya İç Savaşı’nın sanatsal anlamda en mükemmel anlatımı olan Picasso’nun ‘Guernica’ tablosu bu Kanon’un tacıdır. Ölümü, felaketi, acıyı bu kadar mükemmel ifade etmek için belki de güzel yenilmek gereklidir. 

Soft Construction with Boiled Beans, Salvador Dali, (1936), Philadelphia Museum of Art
Soft Construction with Boiled Beans, Salvador Dali, (1936), Philadelphia Museum of Art | Fotoğraf: philamuseum.org/

Örneğin sağcı kanatta yer alan bir başka resim dehası Dali’den böyle bir ürün çıkmamıştır. Gerçi savaştan yaklaşık altı ay kadar önce tamamladığı ‘Haşlanmış Fasulyeli Yumuşak Yapı’ tablosu yaklaşan felaketi öngörmüştür ama Dali hiçbir zaman savaş ile özdeşleşmemiştir. Öte yandan Dali’nin savaş sırasındaki konumu İç Savaş’ın çılgınlığını da gözler önüne sermektedir: En yakın dostlarından, Sanat Okulu’ndan beri çok yakın olduğu Lorca faşistler tarafından kurşuna dizilirken kız kardeşi Ana Maria komünistler tarafından hapsedilmiş ve ağır işkence görmüştür.  

Çok ironik bir biçimde Salamina Askerleri’nin ana kahramanı Miralles tarafından ‘’Paris’te yaşayan soytarı Amerikan yazarı’’ olarak tanımlanan Hemingway’in For Whom Bells Toll (Çanlar Kimin İçin Çalıyor), Zinneman’ın Behold a White Horse (1964) filmi, Malraux’nun L’Espoir – 1938 (Umut) romanı, Orwell’in savaş sırasındaki günlüklerini ve anılarını içeren Homage to Catalonia (1938) ve Ken Loach’un bol ödüllü 1995 tarihli başyapıtı Land and Freedom İspanyol İç Savaşı’nı konu almış ilk akla gelen yapıtlardır. Tabi tümünün ‘solcu Halk Cephesi’ bakış açısına sahip olduğunu söylemeye gerek bile yok. 

Miralles
Miralles | Fotoğraf: femturisme

İlk bakışta Cercas’ın romanı bu geleneğe bağlı kalıyor gibi gözükür. Özellikle eski bir savaş gazisi olan Miralles karakteri üzerinden Cumhuriyetçiler safında savaşan idealist sosyalistlerin kişisel dramlarını, onları inanmışlıkları ve fedakârlıklarını aktarır. II. Dünya Savaşı’nda da Fransız Yabancılar Lejyonu’na katılarak Nazilere karşı da savaşan Miralles bir tür sembol olarak sunulur. Öte yandan Cercas, bugün bile İspanya’da tartışmalı bir alana girer: Savaşta her iki taraftan da acılar çektiğini ima eder, hatta romanın diğer bir kahramanı, inanmış-idealist bir falanjist olan aristokrat-yazar Mazas’ı bile savaşın bir kaybedeni olarak sunar. İşte burada da Cercas bu gelenekten ayrılır.

‘Her iki taraf da zalimdi; her iç savaş gibi her iki taraftan da gençler, arada kalan masum siviller öldüler. Franco’nun Beyaz Terörü karşısında Cumhuiyetçiler’in Kızıl Terörü vardı.’ demez Cercas romanında ama doğrudan sosyalistlere sahip çıkmaz. Romanında Cumhuriyetçi askerlerin bir grup Falanjist askeri kurşuna dizmesinden bahseder. Cercas’ın -eleştiri getirdiği şey savaşı unutmak üstüne kurulu Yeni İspanya politik ve tarih kurgusudur. Nitekim Miralles’in ağzından da bu tavrın eleştirisini yapar şiirsel bir biçimde: Hatırlamak yaşatmaktır. 

Cercas’ın Salamina Askerleri, İspanya İç Savaşı’nın en dramatik olaylarından birini anlatırken savaşın aksiyonundan, kanlı sahnelerinden, ölümden ve acıdan ziyade daha arka planına, kahramanlık ve fedakârlık hikâyelerine; ilk bakışta bir tezat gibi görünse de idealist-inanmış falanjistlerin burjuva-aristokrasi devrimciliğine, falanjist ideolojinin kişisel dramlarla örülü düşünsel düzeyine ilgi duyar. Asıl kahramanların yaşamlarını feda edenler olduğunu söyler. Romanın ana kahramanı – romanda da kendi adını taşıyan yazar-gazeteci aracılığı ile de yazar alter egosuna değinir. Bu derece zengin ve derin konular etrafında başarıyla kurgulandığı ve başarılı bir edebi dil ile de taçlandırdığı romanı ile de Cercas ortaya bir başyapıt çıkarır.

Kapak fotoğrafı: Instagram / @murakamian

İlginizi çekebilir: BiblioMagger’dan Kitap Önerileri