Uzun cümleler kurmayı çok seviyor ama şu cümlenin onu çok iyi özetlediğini düşünüyor: “I like words, movies and art.”
Yapmayı en çok sevdiği üç şey yazmak, film izlemek ve listeler yapmak.
Sabancı Üniversitesi Üretim Sistemleri Mühendisliği Programı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Yüksek Lisans Programı mezunu.
2012’den beri theMagger’ın editörü, aynı zamanda metin yazarlığı ve film programlama ile uğraşıyor, farklı online ve basılı yayınlarda kültür-sanat yazıları yazıyor.
1990’dan beri tüm Oscar adaylarını ve kazananlarını ezbere sayabiliyor, ödül sezonu boyunca ödül sezonuyla yatıp kalkıyor.
Filmleri sinemada izlemeyi, Lego’yu, kahveyi ve kahvaltıyı, bir de zeytinyağlı fasülyeyi seviyor.
Çok sevdiği, içinde büyüdüğü o şehre benzemekten vazgeçen İstanbul’a 30 yıl sonra veda etti, şu anda Chicago’da yaşıyor.
Kahveye bayılan biri olarak bu yazıya da bayıldım! Hepsini sırayla gezmek, birer fincan kahvelerini tatmak istiyorum. Tesadüfen geçen hafta da Geyik'te oturmuştuk. Çok güzeldi.
Ve gerçekten, eğer henüz Drip Coffee Ist'i denemediysen vakit kaybetme daha fazla 🙂
Geçen yıl iki haftamı New York'ta geçirip bu listede sıfır çekmem hiç hoş olmadı. Bu yıl ikinci bir New York yolculuğu var, bu kez gerekli notları almış şekilde gidiyorum 🙂
Dünya üzerinde o kadar yer varken, en az ilgimi çeken coğrafyayı bile öyle bir anlatmışsın ki kalkıp yarın gidesim geldi!
Harika anlatmışsın, bir kez daha Stockholm'e kasım ayında gitmekle ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlamış oldum. Karanlıktan ve soğuktan ne geçtiğim sokakları fark edebilmiş ne de anlattığın şeylerin tadını çıkarabilmiştim. Sil baştan gezmek lazım sanırım 🙂
San Francisco seyahati öncesi en az beş günümüz kapamış oldun Canan, tebrik ediyorum! Çok güzel anlatmışsın, daha da bir heveslendim, bir an önce Eylül gelsin istiyorum. (Yalnız ilginç bir şekilde en çok merak ettiğim şeyin deniz aslanları olması...)
Kopenhag'a iki kez gittim ve kesinlikle Avrupa'da gördüğüm şehirler arasında en sevdiklerimden. Okuyunca bir daha gitmek istedim!
Yazının ilk yarısındaki turistik bölümün arasında yer alması gereken bir başka şey, Nyhavn'dan kalkan teknelerle kanal turu yapmak bence. Bir yandan biranı yudumlayıp bir yandan şehrin farklı bölgelerini suyun üzerinde ilerlerken görmek, farklı dönemlerin mimarisine hayran kalmak ve belki de sokaklarda yürürken göremeyeceğin detayları görmek çok keyifli.
ARE'nin yazısına diyecek yok, gezememiş olsam da gezmiş kadar oldum, o ayrı.
Fakat Irmak, senin bu yorumunu açıp açıp, okuyup okuyup güldüğüm de doğrudur.
Kesinlikle bir kez daha, bu sefer hep birlikte gitmeliyiz Canan! En azından yemek yiyip döneriz 🙂
Deniz, dün 400 Derece'de yedik. İtalya'da yediğim pizzaları hatırladım, çok lezzetliydi. Üstelik fiyatı da çok uygundu. En kısa zamanda diğer önerilerini de denemek şart oldu. 🙂 Teşekkür ederiz.
Çok merak ettim!
En kısa zamanda bir Mısır Apartmanı turu şart oldu, yeni sergilerin hiçbirini görmedim daha.