‘…Bugün ayın kaçı, günlerden ne, berbat pansiyonların berbat odalarında çile doldurduğum kaçıncı gün, bilmiyorum. Zaman bir yerde koptu gitti, geceyle gündüzü ayırt etmem bile zaman alıyor artık, zaten bir önemi de yok. Beş parasızım, perişan haldeyim. Yarın ne yapacağım, nasıl sürecek bu yaşam, bilmiyorum. Allah’ım ben bu hale nasıl geldim? Düştüğüm bu halin sorumlusu kim?’ Bu çarpıcı derecede çaresizlik içeren paragraf, roman kahramanımız Osman’ın hayatı boyunca tuttuğu sayısız defterlerinden birinde yazıyor…

Osman
Osman | Fotoğraf: kalemkahveklavye.com/

Kitaba adını veren karakterimiz, gün gün adım adım tükenen bir adam portresi çizen Osman. Zengin, yakışıklı, müzik meraklısı, piyano aşığı, mühendis, köklü bir aileye sahip, birçok farklı alanda yaşam gustosu olan biri. Ama öyle bir sonla tanıyoruz ki Osman Koryürek’i, sarsılmamak mümkün değil.

Sakin bir sonbahar sabahında, Ege’nin bitip Akdeniz’in başladığı pırıl pırıl bir deniz kıyısında açtım kitabın kapağını ve 500 sayfa nasıl bitti inanın anlamadım. Size de Osman’ı ve sıra dışı öyküsünü mutlaka anlatmalıydım…

Kitabın yazarı edebiyatımızın güçlü isimlerinden Ayfer Tunç. Kendisi son dönem Türk romancılığında iz bırakan eserlere sahip bir yazar olmakla beraber, senaryo yazımı alanında da unutulmaz işlere imza atıyor. ‘Yeşil Peri Gecesi’, ‘Susan Defter’, ‘Dünya Ağrısı’, ‘Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura’ ilk aklıma gelen eserleri. Özellikle ‘Yeşil Peri Gecesi’ zihnimden hiç çıkmayan, neredeyse tüm kurgusunu hatırladığım nadir eserlerden biridir. İşte şimdi de karşımızda ‘Osman’ var. Okudukça, karakterleri tanıdıkça anlıyorsunuz ki Osman, Ayfer Tunç’un ‘Kapak Kızı’ ve ‘Yeşil Peri Gecesi’ romanlarında başladığı yolculuğu sonlandıran bir roman. Bir son nasıl bu kadar hüzünlü ve sürükleyici olabilir, bunu öğreniyoruz. Osman’ın hikayesi deyim yerindeyse bir tükenişin öyküsü…

Ayfer Tunç
Ayfer Tunç | Fotoğraf: Muhsin Akgün

Kitabın en başından beri dünyada kendi varlığına sıkı sıkı sarılan Osman, su gibi akıp giden bir hikayede can bulmuş. Babası ve kardeşi Teo ile olan ilişkisi, annesini kaybedişi, mal varlığının ve mirasların hırslara, işbilmezliklere kurban oluşu, yanlış aşklar, yanlış evlilikler – ne ararsanız sayfalar arasında bulabilirsiniz. Kimi zaman Osman’ın defterlerinde kendi ağzından, kimi zaman da bir yazarın yaptığı röportajlardan öğreniyoruz hikayenin detaylarını. Adını bilmediğimiz bir yazar, Osman’ın romanını yazmak için etrafındakilerle görüşmeler yapıyor ve sanki bu görüşmelerdeki kayıtlar kitapta değişfre ediliyor. En uzak ahbabından, son sevgilisine kadar Osman’ı anlatıyor herkes, kendi dünyasında yer aldığı kadar. Kimi için derya deniz, kimi için elem ve keder simgesi Osman.

Yukarıda bahsettiğim röportaj deşifresine benzeyen bölümleriyle ‘Osman’, Ayfer Tunç’un genel yazım özelliklerinden teknik açıdan farklılık gösteriyor diyebiliriz. Ancak karakterlerin özellikleri, içlerini döküş biçimler, yaşanılan olayların derin katmanları, boyut boyut çiçek gibi açılan olay döngüsü ile Ayfer Tunç’un tarzını artık nerede görsem tanırım.

Daha önce söz ettiğim ve çok etkilendiğim roman olan Yeşil Peri Gecesi’ni okumuş olanlar Osman’ı hatırlamasalar bile Şebnem’i hatırlarlar diye düşünüyorum. Yeşil Peri Gecesi’nin karakteri Şebnem, burada yardımcı bir rolde, ancak rolünün hakkını da veriyor. Asla zihinlerden çıkmayacak bir olay döngüsünün ortasında yükseliyor Şebnem’in vakur ve özgüvenli duruşu. Osman’ın hikayesini okuyunca diğer iki romanın da tamamlandığını düşündüm. İddialı durabilir ama ben Ayfer Tunç ne yazarsa okurum diyebilirim rahatça, size de Osman’la tanışmanızı tavsiye ederim. Ne farklı dünyalar var diyeceksiniz…

Kapak fotoğrafı: Instagram / feminist.okumalar

İlginizi çekebilir: BiblioMagger’dan Kitap Önerileri