Eylül hem sonbaharın hem de sanat sezonunun açıldığını müjdeleyen, en sevdiğimiz ayların başında geliyor. Arter de 2021–2022 sezonunu, Candeğer Furtun’un altmış yıla yayılan eserlerinden oluşan ilk retrospektif sergisiyle 16 Eylül’de karşıladı. Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği sergi, sanatçının 1960’lı yıllardan bu yana ürettiği seramik ağırlıklı heykellerden ve nesnelerden oluşan geniş bir seçkiyi, üretim süreçlerine eşlik eden arşiv malzemeleriyle buluşturuyor ve sanatseverleri de bu süreçlere ortak etmeyi amaçlıyor. Candeğer Furtun retrospektifi, 17 Nisan’a kadar Arter’in giriş ve -1. kattaki galerilerinde ziyaret edilebiliyor.

Candeğer Furtun’un İlk Retrospektif Sergisi | Fotoğraf: İrem Çakır

Candeğer Furtun’un İlk Retrospektif Sergisi Arter’de Konum

Arter’in, yaklaşık üç yıla yayılan bir hazırlık sürecinin ardından gerçekleştirdiği sergi, Candeğer Furtun’un seramiğe dair özgün yaklaşımlarını izleyiciye aktarıyor. Sergi ayrıca sanatçının pratiğinin yaşamsal, felsefi, tarihsel, toplumsal ve siyasi sorunsallardan beslenen katmanlarına da ışık tutuyor. Sergide öne çıkan “kabuk” kavramı, Furtun’un yarattığı formlarda vücut kazanan iç/dış, boşluk/doluluk, soyut/somut, parça/bütün ve tekillik/çoğulluk gibi dinamikleri yansıtıyor.

Candeğer Furtun’un İlk Retrospektif Sergisi | Fotoğraf: Sena Nur Taştekne (Arter)

Toprakla çalışan insanlar pek konuşmazlar, vakit de bulamazlar.” diyerek basın toplantısındaki sözlerine başlayan Candeğer Furtun, 60 yıl boyunca neden hiçbir eserini satmadığını ve bu sergiyi açmaya nasıl karar verdiğini ise şu şekilde ifade ediyor: 

Açıkçası eserlerim zamanın ruhunu taşıyan birer öyküydü benim için. Öykümün yapraklarını dağıtamazdım, dağıttığımda bir daha toplayamazdım… Örneğin sanatçı arkadaşlarımdan gözlemlediğim kadarıyla, ne zaman bir sergi açmak isteseler daha önceden satmış oldukları eserleri toparlamakta çok zorlanıyorlardı, bir de üzerine benim eserlerim seramik, kırılma riski var. Bu nedenlerden dolayı hiçbir eserimi satmadım ve sakladım. İyi ki de saklamışım, çünkü onlar sayesinde kendimi, neler yaptığımı, doğru mu, eksik mi, yanlış mı yaptığımı fark edebildim. Haliyle bu süreçte en büyük eleştirmenim de kendim oldum.

Candeğer Furtun | Fotoğraf: Hadiye Cangökçe

Eserleri saklamaya karar verdikten sonra da zemin kattaki atölyeme sığamamaya ve uygun bir mekan aramaya başladım. Hatta etrafımdakilere de bu arayışımdan bahsetmiştim, onlardan birisi de Ankara’daki Galeri Nev’in yöneticisi Deniz Artun’du. Sağolsun o da benimle mekan aramaya koyuldu ve sonra bir gün beni Arter’le tanıştırdı. Böylelikle de sergi serüveni başlamış oldu. Sergiyi kurarken de küratör Selen Ansen umulmaz şeyler ortaya çıkardı, her şey çok içime sindi. Ayrıca bu süreçte idarecilerinden bütün çalışanlarına dek Arter ailesiyle tanışmak da çok değerliydi, bana o kadar saygı ve sevgiyle yaklaştılar ki, kendilerine de buradan teşekkür etmek istiyorum.”

Candeğer Furtun’u Yakından Tanıyalım

Candeğer Furtun’un Arşivinden | Fotoğraf: İrem Çakır

1936 yılında İstanbul’da doğan Candeğer Furtun, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nurullah Berk’in atölyesinden 1957’de resim dalında mezun olduktan sonra İsmail Hakkı Oygar’ın atölyesinde seramik eğitimine devam etti ve 1959’da bu bölümü tamamladı.

1959–1960 yıllarında İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’nde kil ve mineral üzerine laboratuvar çalışmaları gerçekleştirdi. 1960 yılında Eczacıbaşı Seramik Fabrikası Sanat Atölyesi’nde çalışmaya başladı. 1961’de kazandığı Fulbright bursu ile ABD’deki Rochester Institute of Technology, School for American Craftsmen’a giren sanatçı, 1963’te yüksek lisansını tamamlayıp Türkiye’ye döndü. Ardından ise Worcester Craft Center’da öğretim görevliliği yaptı.

Furtun, 1964’ten bu yana Şişli’de Hanımefendi Sokak’taki atölyesinde çalışmalarını yürütüyor. Maçka Sanat Galerisi (İstanbul, 2020, 1994, 1988, 1980), Urart Sanat Galerisi (Ankara, 1990), Artisan Sanat Galerisi (Ankara, 1974), Melda Kaptana Sanat Galerisi (İstanbul, 1973), Ankara Oran Yapı Endüstri Merkezi Or-An Sanat Galerisi (Ankara, 1970), Taksim Belediye Sanat Galerisi (İstanbul, 1969) ve Worcester Craft Center’da (Massachusetts, 1963) kişisel sergiler gerçekleştiren Furtun’un yapıtları, aralarında 15. İstanbul Bienali’nin de bulunduğu birçok grup sergisinde de yer aldı.

“Kabuk” Kavramı ve İnsan Figürlerine Dair

Candeğer Furtun’un İlk Retrospektif Sergisi | Fotoğraf: İrem Çakır

Candeğer Furtun’un çalışmalarında sıklıkla referans verdiği “kabuk” kavramı bu sergide de bağlayıcı bir görev üstleniyor. Serginin başlangıcı olarak da ifade edilen giriş kattaki galeride Furtun, “kabuk” kavramı ile doğa ve beden sorunsallarına biçimsel ve düşünsel bir önem atfediyor. “Doğayı izlerken bile, her kabukta, tohumda ve taşlarda insan figürleri gördüğünü” belirten Furtun, bu iki ayrı var oluşu, bir bütün olarak değerlendiriyor.

Furtun’un pratiğinde soyut ve somut ifade biçimleri ve arasındaki geçişler de açığa çıkıyor, örneğin bir yaprağın bir insan sırtıyla olan benzerliğinin görünür kılınması gibi..

Candeğer Furtun’un İlk Retrospektif Sergisi | Fotoğraf: İrem Çakır

Sanatçının 1990 sonrasında üretimlerinin yer aldığı -1. kattaki galeride ise insan uzuvları daha belirgin olmaya başlıyor. Sanatçının erken dönemdeki eserlerine hakim olan toprak ve sonbahar renkleri zaman içerisinde ten rengine doğru bir değişim geçiriyor. Öte yadan kol, bacak, gövde, sırt ve el serilerinden oluşan bir “vücut” formu da mevcut, fakat bu form bir bütün olarak değil de parçalı bir yapıda yer alıyor. Hatta bu uzuvlar, yüz ve cinsel organ gibi cinsiyet belirten işaretlerden de uzak, insanın biricikliğine odaklanan bir yapıda sergileniyor.

Candeğer Furtun’un İlk Retrospektif Sergisi | Fotoğraf: İrem Çakır

Arter’de 17 Nisan’a dek devam eden Candeğer Furtun sergisi için bilet gerekmiyor. Arter’in Kurumsal Sponsoru Tüpraş’ın değerli desteğiyle, tüm sergilere giriş 24 yaş altı izleyiciler için her gün; Perşembe günleri ise her yaştan izleyici için ücretsiz. 

Serginin küratörü Selen Ansen’in kaleme aldığı sergi rehberine ise Arter’in web sitesinde yer alan bu link üzerinden erişilebilirsiniz.