Sabah çalan alarm, işe gidiş trafiği, toplantıdan toplantıya koşarak, tüm gün ekrana bakarak geçen yorucu bir gün, işten dönüş trafiği, gece kurulan alarm… İşte belki de tam bu rutin nedeniyle günümüzün en büyük lüksü, ne spor otomobiller ne de pahalı kol saatleri. Günümüzün en büyük lüksü, hangi günde olduğunu hatırlayamadığın uzunca bir tatil ve alarm kurmadan daldığın öğle ve gece uykuları.

“Yaşamak budur!” diyeceğin anlardan bahsediyoruz. Aslında küçük detaylarda saklı olan anlardan… Oradan oraya koştursan da her biri birbirinin aynısı olan şehir günlerinin aksine, hepsi aynı kumsalda geçmesine rağmen her biri birbirinden farklı olan, keşif dolu, huzur dolu anlardan… En önemlisi, hızlı akan zamanın durduğu anlardan… Sabah saatin alarmı ya da telefonun çalışıyla değil, güneşin doğuşu ya da kuşların cıvıltılarıyla uyandığını düşün. Açıldığın denizden kumsalı izlerken ya da su altındaki farklı canlıların dünyasını incelerken saatin, ne kadar zaman geçtiğinin umrunda olmadığını… Kumların üzerinde kitabını okurken daldığın uykudan dalgaların sesiyle uyandığında panik ya da pişmanlık değil, huzur ve mutluluk hissettiğini.

Casa Sunsets’e böylesi detaylarda saklı anları hatırlattığı için teşekkür ediyoruz. Kumsalda ayaklarımızı uzatmış, buz gibi içeceğimizin içine bir dilim misket limonu atarken “Yaşamak budur!” diyoruz.