İngiltere ve Almanya’dan iki yetenekli müzisyen Christina Wood ve Cicely Goulder’den oluşan dream – pop ikilisi Kaleida, 11 Şubat 2025’te IF Performance Hall Beşiktaş’ta sahne alacak. 2014 yılında yayımladıkları ilk single’ları “Think” ile John Wick filminde yer alarak dünya çapında ün kazanan ikili, ardından çıkardıkları single’lar ve albümlerle büyük bir popülerlik kazandı. “99 Luftballons” adlı ünlü 80’ler hitinin cover’ı da büyük ilgi gördü ve bu şarkı, Charlize Theron’un başrolünde olduğu Atomic Blonde filminde yer aldı. Dream pop’un atmosferik ve derin melodilerini, synth-pop’un modern tınılarıyla harmanlayan Kaleida’nın ilk İstanbul konser öncesi Christina Wood ile konuştuk.

kaleida_05
Christina Wood ve Cicely Goulder | Fotoğraf: Kaleida

Müziği bir kenara bırakarak başlamak istiyorum. Kendinizi biraz anlatır mısınız? Müzik dışında neler yapıyorsunuz nelerle uğraşıyorsunuz?

İkimiz de anneyiz, toplamda 6 çocuğumuz var. Bu yüzden öncelikle bununla oldukça meşgulüz. Ayrıca ormanların yok olmasıyla ile ilgili konular üzerine danışmanlık yapıyorum. Diğer ana ilgi alanım okumak! Ve sanat hakkında öğrenmek… Kısacası içe dönük ineğim 🙂

İki farklı kültürden gelen kişilersiniz. Sizi bir araya getiren hikâyeyi ve bir arada kalmanızı sağlayan nedenleri duymak isterim. Birlikte bir üretim içinde olmak sizin için ne ifade ediyor?

Müzik sayesinde bir araya geldik (bir arkadaşımız internet üzerinden bizi tanıştırdı ve bir süre sonra yüz yüze tanıştık) ve müziğin iyileştirici gücüne ikimiz de gerçekten inanıyoruz. Müzik yapmanın bizim için daha yüksek bir amaç olduğuna ikimiz de inanıyoruz. Müzik, benim kurtuluşum.

youtube play youtube play

Kaleida isminin hikâyesini merak ettim. Bu isim müzikal ve kişisel olarak size ne ifade ediyor?

Biraz tesadüfen bulduk bu ismi. Kaleida, fonetik olarak uydurduğumuz bir isimdi, sonra antik Yunanca’da ‘güzelliğin tezahürü’ anlamına geldiğini öğrendik. Bu ismin bize gerçekten çok iyi uyduğunu düşündük. 🙂

“Think” adlı şarkınızla John Wick gibi aksiyon sinemasının ikonik bir filminde yer aldınız ve geniş kitleler tarafından bilinirlik sağladınız. Süreç sizin açınızdan nasıl gelişti ve sonrasında size nasıl bir geri dönüş oldu?

“Think” parçasını kullanma teklifi, John Wick filminin editörünün Polonya, Poznan’daki bir konserimizde bizi izledikten sonra geldi. Bize e-posta göndererek Keanu Reeves’in yer aldığı bir filmi kurgulamak için parçayı kullanıp kullanamayacağını sordu ve biz de tabii ki dedik. Ancak parçanın filmin son kurgusunda kalacağını ve filmin bu kadar kült bir yapım haline geleceğini hiç tahmin etmiyorduk Bizim için birçok kapı açtı, bunun için çok minnettarız.

youtube play youtube play

Müziğinizin etrafına topladığınız düşünceler, duygular, fikirler neler? Gündelik yaşamın hangi meseleleri sözlerinize ve müziğinize yansıyor?

Son zamanlardaki bazı parçalarımız; kız kardeşime kanser teşhisi konması, sanal cihazlara bağımlı hayatlarımızın parçalanmış doğası, anda kalabilmek, çocuklarımızın yaratıcılığı, yasla oturup onu kabul etmek, kişisel motivasyon konuşmaları, insan davranışları arasındaki kopukluk, iklim değişikliği gibi birçok duygusal şey hakkında. 

İnsanın derinlerinde yankılanan bir müziğiniz var. İlham aldığınız insani derinlikler ve sesler neler?

İnsanın derinlikleri… Müziğimizde, sanırım varoluşumuzun temelsizliği üzerine bir ağıt ve sürekli bir akış haliyle aynı zamanda her şeyin güzelliğine duyulan bir minnettarlık hissi var. Hayatta olmak, hem güzel hem de kavranamaz bir şey olduğu için kalp kırıcı. Ve bu, insanlığımızın ortak büyük bir parçası. Bu temel kalp kırıklığıyla hepimizin aynı gemide olduğunu fark ettiğimizde birbirimize karşı şefkat geliştirebiliriz. Müziğin içinde bunu söylemeden de hissedebilirsiniz. O boşlukta bir şeyleri uyumlu ve güzel hale getirmek, sanat ve müzik yapmak, nihayetinde zafer dolu bir deneyimdir.

Sesler konusundaysa çok derin bas seslerini, boş ve yankılı sesleri seviyorum. Muhtemelen bu, hislerle ses açısından bağlantılı. Ayrıca mükemmel olmayan eski kayıtları seviyorum – tamamen insani olanları – mesela Appalachia’dan gelen eski halk müziği kayıtları ya da Fas çöllerinden gelen müzikler gibi.

kaleida_03-2048x1395
Christina Wood ve Cicely Goulder | Fotoğraf: Kaleida

Şarkılarınızda ve izlediğim kadarıyla performanslarınızda birbirinizle konuşan bir haliniz var. Aynı zamanda da bir kendi halinizdesiniz. Sahne üzerinde kendinizle ve seyirci olan iletişiminizi tarif edebilir misiniz?

Müziğimiz, sahici ve samimi. Çok fazla icat yok ya da imaj yaratma çabası yok. Bu tamamen biziz ve derin bir yerden geliyor. Konserlerimiz de aynı şekilde. Hem çok gerçek hem de başka bir boyuttan gelen bir kombinasyon.

Dream pop müziğin atmosferik ve derin melodilerinin synth-pop modern tınılarıyla harmanlanması müziğinize ve performanslarınıza bir ritüel havası katıyor gibi geliyor bana. Bu deneyimi siz nasıl adlandırırsınız?

Paylaşılan ortak alanda egosuz bir noktaya erişmeye çalışmak yaptığımız… Bununla birlikte gelen arınma, yükselme ve rahatlama hissi ile kendi düşüncelerimizin kıskacında müzik aracılığıyla ritüelistik bir alanda, sahnede gerçekten birlikte olma durumu bu. Kadim bir insani ihtiyaç. Buna bayılıyoruz. 

youtube play youtube play

İlk kez İstanbul’a gelmeye hazırlanıyorsunuz. Nasıl bir konser bekliyor bizi?

Umarız ki, günlük hayattan bir an olsun uzaklaşarak sizi başka bir yere taşıyan bir deneyim yaşayıp sanatsal özgürlüğü ve müziğin gücünü hissedersiniz… Ağlar, dans edersiniz…

Kapak Fotoğrafı: Kaleida – Facebook

İlginizi çekebilir: Sümeyra Gümrah’tan Rembrandt Trio Röportajı