Doğum günüm hafta sonuna isabet ettiği ve o hafta sonu bayram öncesi olduğu için İstanbul pek bir sakin, pek bir sevimliydi. Etiler’den Karaköy’e sadece 15 dakikada varacak kadar sevilesiydi.

Forneria’da Kahvaltı

İlk durağımız Forneria. Kahvaltı için seçtik. Ne zamandır gitmek istiyordum ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Karaköy’de The Haze Hotel’in girişinde. Küçük bir restoran. Dünya’nın en sevimli şeflerinden Arda Türkmen’in. Kendisiyle bir türlü tanışamadım ama acayip bir sempati duyuyorum ona karşı. Tez zamanda tanışmalı listesinde yaldızlı harflerle yazılı ismi.

forneria-arda-turkmen-mkl

Mükellef Forneria kahvaltısı istedik. 2 kişilik kahvaltının adı bu. Gerçekten adına yakışır bir kahvaltı sofrası kuruluyor. Porsiyonlar devasa büyük, iki kişilik bu kahvaltı ile rahatlıkla 4 kişi doyabilir. Hepsinden önemlisi her şey ev yapımıydı ve çok lezzetliydi. Fındık ezmesinin tadı hala damağımda! Kahvaltını dışında sipariş ettiğim menemen belki de yediklerimin en iyisiydi. O kadar beğendik ki, ertesi sabah kahvaltı için nereye gitsek diye konuşurken acaba yine mi Forneria’ya gelsek diye düşündük!

Salt Galata ve Robinson Crusoe

Forneria sonrasında, SALT Galata’ya geçtik. Amacımız Robinson Crusoe’dan bana doğum günü kitabı almaktı aslında. (Bildiğiniz gibi, İstiklal Caddesi’ndeki şubesi SALT Beyoğlu’nun dördüncü katına taşınan Robinson Crusoe’nun SALT Galata’da da bir şubesi bulunuyor.) Ama keyif süresini SALT’ın büyüleyici atmosferinde uzattıkça uzattık. Mesela bu sene doğum günü kahvesi SALT Galata’da Rob 389’dan kitap almak için beklerken bu şirin koltuklarda içildi.

IMAG0483

Osmanlı Bankası Müzesi’ni gezdik. SALT Galata binasının yapısı ile ilgili bana çok ilgi çekici gelen detaylar öğrendim. Binanın Haliç’e bakan yüzünde neo-oryantalist bir yaklaşım varken Beyoğlu’na bakan yüzünde neo-klasik bir yaklaşım varmış meğerse. Zamanının Osmanlı’sını yansıtacak şekilde inşa edilmiş her şey. Bina Osmanlı Bankası’nın merkezi iken içeride kullanılan kitabeler bile bu yaklaşımlara göre hazırlanmış, bu şekilde dekore edilmiş.

Rob 389

Rob 389’dan kitaplarımı ve defterlerimi de aldıktan sonra günü sonlandırmak için bence şehrin en güzel yerlerinden birini seçtik, Kuruçeşme’yi. Boğaz kıyısındaysanız eğer hiçbir şey yapmanıza gerek yok, yapmayın da zaten. Bırakın su sizi dinlendirsin. Siz öylece oturun kıyısında. Derin nefesler alıp içinize İstanbul kokusu çekin.

Bu sene artık yıllardan 26. Bugüne bugün geçmişimde çeyrek asırlık bir hayat var benim. Geleceğimde ise gerçekleşecek yeni hayaller, keşfedilecek yeni yerler ve yazılacak yepyeni yazılar var. Keyif hep benimle olsun, keyif hep sizinle olsun.