Haberler

Stil tercihlerinin ekranda gördüğümüz karakterlerin hikayelerini yaratmada ne denli etkili olduğunu biliyoruz. Öyle ki moda ve güzellik sektörleri film ve dizilerdeki karakterleri marka iletişimlerinin bir parçası haline getiriyor. Yine de karakterlerin gerçeğiyle uygun tercihler yapmak sanıldığı kadar kolay değil. Yakın zamanda final yapan Succession ise gerçekçi styling’i gösteren bir örnek olarak arşive geçmeyi hak ediyor.

“Stili satın alamazsınız.” Succession karakterlerinin stil tercihleri bu klasikleşmiş cümlenin doğruluğunu bir kez daha kanıtlıyor. Ekran için alışılmışın dışında olan bu gerçekçi ‘old money’ estetiği (jenerasyonlardır varlıklı insanların tercih ettikleri sade giyim tarzı) bize ayrıcalıklı kitlelerin giyim tercihleri hakkında gerçekçi ipuçları veriyor. Bundan önceki pek çok örnekte kostüm tasarımcıları varlıklı kişilerin gerçek giyimlerinin temsili için yeterli bütçeye ya da vizyona erişemezken Succession “sessiz lüks” başlığı altında popüler bir kavram haline gelen yüksek bütçeli ancak abartısız giyimi başarılı bir şekilde uyguluyor. Dizi boyunca sessiz lüksün demirbaşları olarak nötr bir renk skalasından seçilen sade parçalar, ‘fitting’i iyi yapılmış takımlar görüyoruz. Görmediklerimizse aslında bu estetiği anlamak için daha önemli: Desenler, pastel ve canlı renkler, büyük marka logoları Succession dünyasının bir parçası değil. Zira tüm bu tercihler daha çok giysiler aracılığıyla varlığını ispatlama ihtiyacı duyan “yeni zengin”lerin eğilimleri arasında değerlendiriliyor. Moda ve güzellik yazarı Millie Roberts Succession’da temsil edilen bu eğilimi şöyle açıklıyor: “Toplumun üst kademeleri, genellikle etiketler olmadan zengin görünerek kendilerini üst orta sınıftan ayırırlar. “Sessiz lüks” veya “gizli zenginlik” olarak adlandırılan şeyde, nereden satın aldıkları hakkında hiçbir fikriniz olmasa bile, birine bakarak basit kıyafetlerinin sadece yüksek kaliteli değil, aynı zamanda pahalı olduğunu anlayabilirsiniz.”

Marconi Union’ın kaygıyı yüzden altmış beş azalttığı belirtilen Weightless şarkısına muhtemelen denk gelmişsinizdir. Ruh sağlığına katkıda bulunan melodiler uzun zamandır farklı formlarda karşımıza çıkıyor: Özel ses aralıklarında şarkılar, teta dalgaları, yoga ve meditasyon müzikleri… Benzer biçimde, bilimsel olarak kaygıyı azalttığı belirtilen Bagels’ı farklı kılansa bir kampanya projesinin parçası olması.

Yeni Zelandalı ASB Bank tarafından, araştırmalarca bir önceki jenerasyondan daha yüksek kaygı seviyelerine sahip oldukları Z jenerasyonunun için yaratılan şarkı, bankanın kampanyasının bir parçası. Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Youthline ile üç yıllık bir iş birliğine imza atan ASB Bank, “Konuşmak İlk Adımdır” adlı kampanyasıyla gençlerin ruh sağlığı desteğine erişimlerini artırmayı hedefliyor. Şarkının yaratımı içinse Yeni Zelandalı şarkıcı Benee ve Auckland Teknoloji Üniversitesi’nin önde gelen sinirbilimi uzmanlarından faydalanıyor. 30 katılımcı üzerinde nörolojik ve fizyolojik olarak test edilen Bagels isimli şarkı, anksiyete semptomlarını azaltmada başarılı ve yine kullanılan renklerden şekillere ve göz hareketlerine kadar izleyenler için rahatlatıcı olması klibe sahip.

Arkasında Merry Christmas Mr. Lawrence ve The Last Emperor gibi ödüllü Hollywood müzikleri mirası bırakan Ryuichi Sakamoto’yu Mart ayında kaybetmiştik. Ekibinin “son ana kadar müzikle yaşadı” diye anlattığı Sakamoto’nun cenazesinde çalan playlist paylaşıldı.

Paylaşılan playlist sanatçının kendisi tarafından cenazesine özel olarak hazırlanmış bir seçki. Ekibi ise sosyal medya paylaşımında: “Ryuichi’nin kendi cenazesinde çalınmak üzere özel olarak derlediği oynatma listesini paylaşmak istiyoruz. Gerçekten de sonuna kadar müzikle iç içeydi.” Funeral adlı 33 şarkılık koleksiyon, Sakamoto işbirlikçisi Alva Noto’nun 11 dakikalık bir parçasıyla açılıyor ve Bach, Debussy ve Ravel’in klasik eserlerinin yanı sıra Ennio Morricone ve Nino Rota’nın film müziklerini içeriyor. 2020’nin Possessed’inden Laurel Halo’nun “Breath” şarkısıyla kapanıyor.” ifadelerini kullandı. Sakamoto arşivinde derinleşmek isterseniz bestecinin, geçen yıl Aralık ayında, “Ryuichi Sakamoto: Playing the Piano 2022” adlı canlı yayınlanan bir konser olan son gösterisini ya da Milan Records’ın Sakamoto’nun solo çalışmalarını bir araya getirdiği Travesía’yı dinleyebilirsiniz.

Kütüphane denince aklınıza ne geliyor? Sessiz olmanızı öğütleyen sorumlular? Eski kitaplar? Sıkıcı ya da karanlık mekanlar? Kütüphaneler durumun böyle olmadığını anlatmak için TikTok’u kullanıyor.

Etkileyici bir merkez, arama motoru veya topluluk tarafından oluşturulan eğitim yeri olarak TikTok, mevcut dijital kültürün ve aktif katılımcılarının yaratıcısı, toplayıcısı ve destekçisi konumunda. Durum böyleyken #BookTok janrası altında popüler içerikler üreten kütüphaneler, ulaşılması zor topluluklarla bağlantı kurmayı, onların bir kamu malına ilgi duymalarını sağlamayı ve topluluk oluşturmalarına ve neredeyse her alanda kendilerini zenginleştirmelerine yardımcı olmayı başarabiliyorlar. Eğlenceli hatta bir kütüphane için “yeterince ciddi olmayan” içerikler kütüphanelerin popülaritesini arttırmak ve genç kuşaklara kütüphanelerin müze gibi tek seferlik bir ziyaret mekanından fazlası olabileceklerini göstermek adına önem taşıyor. Üçüncü mekanların geri döndüğü bir evrende kütüphaneleri ilgi noktası haline getirebilir miyiz? Bir örneğini görmek isterseniz İngiltere’deki Brentwood Kütüphanesi’nin içeriklerine göz atabilirsiniz.

Amsterdam’da yer alan Rembrandt Müzesi, müze içinde pop-up bir bir dövme stüdyosu açılacağını duyurdu.

Hollandalı dövme sanatçıları Henk Schiffmacher (Hanky Panky) ve Tycho Veldhoen ile iş birliği yapan müzede The Poor Man’s Rembrandt Project kapsamında hayata geçirilen stüdyo sayesinde Haziran ayında bir hafta boyunca ziyaret edenler orijinal bir Rembrant dövmesi yaptırabilecek. Projeye katılan sanatçılardan Schiffmacher gravürleriyle tanınan Rembrant’ın dövme sanatıyla ilişkilendirilişini: “Hiç sanat koleksiyonu yapmayacak insanlar için biraz sanat yapıyoruz. Rembrandt tekniği bakır üzerine kuru noktalı bir iğne ile kazımayı içeriyor, bu yüzden artık insanların derisi gravür levhası görevini görecek.” şeklinde anlatıyor. Hollandalı sanatçının gravürleri, otoportreleri ve imzasından esinlen dövme modellerinden birini yaptırma şansınız olacaksa buradan modellere göz atıp randevu almak mümkün.

Eurovision zamanlarını özlediniz mi? Diğer pek çok şeyde olduğu gibi bu yıl Eurovision şarkıları da ‘phygital’ (fiziksel ile dijitali harmanlayan) deneyimlere sahne oluyor. Finlandiya, Eurovision yarışmacısı Käärijä’yı Fortnite’a taşıdığı sanal Helsinki’de tanıtıyor.

8-13 Mayıs tarihlerinde Liverpool’da düzenlenecek olan Eurovision’a Cha Cha Cha isimli ve Käärijä’nın seslendirdiği şarkıyla katılacak olan Finlandiya şarkıyı Fortnite’a taşıyor. MediaCat’in haberine göre Fortnite oyuncuları sanal Helsinki Senato Meydanı’nı keşfedebiliyor, oyun öncesinde ve sırasında belirli alanlarda Cha Cha Cha eşliğinde dans edebiliyor. Oyunda Käärijä’yı tanıtan içerikler de sunuluyor! Şarkıya ve oyuna dair ufak bir ön gösterim isterseniz buradan göz atabilirsiniz.

Hayatta olsaydı bu yıl 40. yaş gününü kutlayacak olan Amy Winehouse’un günlük yazıları, kendi el yazısıyla yazılmış şarkı sözleri ve daha evvel görülmemiş fotoğraflarının yer alacağı Amy Winehouse: In Her Words isimli kitap 29 Ağustos’ta okuyucularla buluşacak.

Önsözünü Winehouse’un ebeveynlerinin üstleneceği 288 sayfalık kitaptan elde edilen gelirler ise dezavantajlı gençlere destek veren Amy Winehouse Foundation’a bağışlanacak. Kitabı yayınlayacak yayınevi HarperCollins’den Lisa Sharkey kitaba ilişkin olarak: “Amy Winehouse’u kırkıncı yaş gününde tam olarak anlamak için, onun özel düşünceleri ve duygularıyla dolu bu son derece kişisel ve açıklayıcı kitap, büyük hayaller kuran ve derinden önemseyen sanatçının kalbini ortaya çıkarıyor. Bu değerli hatırayı yayınlamaktan daha fazla gurur duyamazdık ve kızlarını bu hassas güzel kitapta paylaştıkları için ebeveynleri Janis ve Mitch’e minnettarız.”

Mimari tasarımcı Roger Wilson, “Imagining Future Coachellas” projesinde yapay zeka kullanarak gelecekte festivalin nasıl olabileceğine dair hayallerini görselleştiriyor.

Coachella Festivali’nde her yıl katılımcıların stilleri kadar dikkat çeken bir unsur daha var ki o da mekandaki yerleştirmeler. Bu yıl Kumkum Fernando robot-tanrı olarak tanımlanabilecek dev heykelleriyle dikkat çekerken Roger Wilson da Midjourney kullanarak hayallerindeki, geleceğin Coachella’larını yaratıyor. Her biri canlı renk ve desen kombinasyonuyla canlandırılan bir dizi 3B baskı tığ işi kuleler, , içlerinde DJ’lere ve seyircilere özel cepler barındıran şişme yapılar, buluşma noktası olarak hizmet veren bir Barış Köşkü, birbirine dikilmiş renkli plastik atıklar, çöpler ve eski yapay çiçekler Rogers’ın hayalini görselleştiren detaylar arasında. Roger Wilson’ın popüler işlerine buradan göz atabilirsiniz.

Aaron Hughes’un elle çizilmiş ödüllü animasyonu “Five Cents”, sürekli bir şeyler satın alan yalnız bir tüketicinin başından geçenleri konu alıyor.

Fonda piyasa verileriyle dolu gazete sayfaları ve kahramanımız olarak bir çöp adam. Aaron Hughes’un kendi hayatından ilham alarak illüstre ettiği çalışmada The New York Times, The Wall Street Journal ve Financial Times gibi yayınların ekonomi sayfalarının yaprakları kullanılmış. Hikaye ise mürekkep, daksil, guaj boya, altın varak gibi malzemeler kullanılarak elle çizilmiş. Sanatçı genel anlamda bir kapitalizm eleştirisi olarak tanımladığı çalışmanın çıkış noktası kendi öğrenci kredisini geri ödemek için verdiği mücadele. Birçok festivalden ödülle dönen videoda finansal güvensizlik hali ağır şekilde hissediliyor. Film boyunca ufak tefek şeylere para harcayan çöp adam benzeri karakterin, hayatını kurtaracak bir konuda eli kolu bağlı kalıyor.

Teyit.org hayatımıza girdiğinden beri ne kadar çok haberin okuyanları yanlış bilgilendirmeye yönelik ve üzerinde oynanmış görsellerle desteklenmiş olduğunu fark etmeye başladık. Yapay zeka kullanımı yaygınlaşırken yalan haberlerin gücü de her geçen gün artıyor.

Meksikalı bağımsız yayın kuruluşu Animal Político da dezenformasyon ve yalan haberlerin etkilerine yalanların sergilendiği bir dijital müzeyle karşımıza çıkıyor. Dünya Yalanlar Müzesi museodelamentira.org adresinde yer alıyor. Dezenformasyona savaş açan müzede sosyal medyada yayılan yalan haberler, yapay zekâ araçlarından faydalanan sanatçıların görselleştirmeleriyle sergileniyor. Yalanlar Müzesi bu formatıyla birlikte ilgi çekici olsa da aslında Animal Político’nun yapay zeka ile ilişkilendirilen projesi bu konuya dair yapılmış ilk girişim değil. Yalan haberleri ele alan pek çok sergi formatının en ilgi çekicileri arasında 2017 yılında Bradford National Science and Media Museum’da açılan ve yalan haber kavramının internetten çok önce doğduğunu gösteren sergi var. Örneğin sergide Titanic’in çarpmayı hafif atlattığını ve durumun kontrol altında olduğunu gösteren gazete haberleri yer alıyor!