Zengin İrlanda gelenekeleri ve The Irish Spirit ile pekişen yaratıcılık, sinema ve televizyonda karşımıza çıkan birçok yıldızın oyunculuk yeteneğinin köklerini oluşturuyor. Sadece daha önce yer verdiğimiz İrlandalı yönetmenler tarafından çekilmiş İrlanda filmleri ile değil, birçok uluslararası yapımda karşımıza çıkan bu oyuncular, unutulmaz performanslarıyla Britanya sinemasının ve Hollywood’un aranan yetenekleri arasında. İşte bazı favorilerimiz:

İrlandalı Oyuncular

Brendan Gleeson

1955’te Dublin’de dünyaya gelen Brendan Gleeson, uzun yıllar dil ve edebiyat ile tiyatro eğitimlerini birlikte yürüttü, University College Dublin’den İngilizce ve İrlandaca bölümlerinden mezun oldu. 1990’lara kadar dil öğretmenliği ile tiyatro oyunculuğuna eşzamanlı devam etti. Braveheart (1995, Mel Gibson), Michael Collins (1996, Neil Jordan), 28 Days Later (2002, Danny Boyle), Gangs of New York (2002, Martin Scorsese), Cold Mountain (2003, Anthony Minghella), Calvary (2014, Michael McDonagh) gibi filmlerdeki rolleri dışında özellikle başrollerini Colin Farrell ile paylaştığı (ve ikincisi ile birlikte ilk kez Oscar ödülüne aday gösterildikleri) iki Martin McDonagh filmiyle tanınıyor: In Bruges (2008) ve The Banshees of Inisherin (2022). Brendan Gleeson’ın oğulları Domnhall Gleeson ve Brian Gleeson da ünlü İrlandalı oyuncular arasında…

Daniel Day-Lewis

1957 yılında Londra’da yaşayan İrlandalı bir ailede dünyaya gelen Daniel Day-Lewis, tiyatro eğitimini Bristol’de tamamladı. Royal Shakespeare Theater’daki tiyatro performansları ve sinemadaki yardımcı oyuncu rollerini bir arada yürüttüğü 1980’lerin ardından sinemada yıldızlaşmayı seçti. Yaşayan en büyük oyunculardan kabul edilen Daniel Day-Lewis, En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülüne uzandığı My Left Foot (1989, Jim Sheridan), There Will Be Blood (2007, Paul Thomas Anderson) ve Lincoln‘ün (2012, Steven Spielberg) yanı sıra, A Room with a View (1985, James Ivory), The Unbearable Lightness of Being (1988, Philip Kaufman), The Last of the Mohicans (1992, Michael Mann), The Age of Innocence (1993, Martin Scorsese), In the Name of the Father (1993, Jim Sheridan), Gangs of New York (2002, Martin Scorsese) ve Phantom Thread (2017, Paul Thomas Anderson) gibi filmlerdeki unutulmaz performanslarıyla tanınıyor ve set süresine karakterinden çıkmadığı metod oyunculuğuyla nam salmış durumda.

Fiona Shaw

1958’de Cork’taki Cobh’da dünyaya gelen Fiona Shaw, sinema ve televizyonda az tanınmış bir yüz olsa da İrlanda ve Britanya tiyatrosunun efsaneleşmiş bir oyuncusu. University College Cork’ta felsefe eğitimi aldıktan sonra Londra’daki Royal Academy of Dramatic Art’ta oyunculuk eğitimi alan Shaw, 2001’de oyunculuk yeteneği ve Britanya kültürüne katkılarından dolayı Kraliçe II. Elizabeth tarafından Britanya İmparatorluk Nişanı ile ödüllendirildi. National Theatre’daki birçok efsaneleşmiş performansının dışında onu beyaz perde ve beyaz camdan Petunia Teyze’yi canlandırdığı Harry Potter serisinden ve Killing Eve dizisinden tanıyor olabilirsiniz.

Colin Farrell

1976’da Dublin’de doğan Colin Farrell, E.T. filmindeki çocuk oyuncu performansından etkilendiğinden beri oyuncu olmak istemiş. Üniversite eğitiminin ardından Dublin’deki Gaiety School of Acting’de oyunculuk eğitimi almaya karar verse de, BBC dizisi Ballykissangel’da bir rol kaptıktan sonra eğitimini tamamlamamış. Çeşitli televizyon dizileri ve bağımsız filmlerin ardından Steven Spielberg’ün Minority Report (2002) filmiyle ünlenen Farrell, Martin McDonagh’ın In Bruges (2008) ve Oscar ödülüne aday gösterildiği The Banshees of Inisherin (2002) filmleriyle oyunculuk yeteneğini tüm dünyaya kanıtladı ve yıldızlaştı. Farrell, bir yandan Total Recall (2012, Len Wiseman), Fantastic Beasts and Where to Find Them (2016, David Yates) ve The Batman (2022, Matt Reeves) gibi gişe filmlerinde, bir yandan da The Lobster (2015, Yorgos Lanthimos), The Beguiled (2017, Sofia Coppola), The Killing of a Sacred Deer (2017, Yorgos Lanthimos) ve After Yang (2021, Kogonada) gibi bağımsız yapımlarda rol almaya devam ediyor.

Cillian Murphy

1976’da Cork’ta dünyaya gelen Cillian Murphy, University College Cork’taki hukuk eğitimini yarım bıraktıktan sonra oyuncu olmaya karar verdi. Sinemadaki ilk rolü, aynı zamanda profesyonel oyunculuk kariyerinin ilk rolü olan tiyatro oyunu Disco Pigs‘in bir uyarlamasıydı. Korku filmleri 28 Days Later (2002, Danny Boyle) ve Red Eye‘ın (2005, Wes Craven) ardından trans bir kadını canlandırdığı Breakfast on Pluto (2005, Neil Jordan) ve İrlanda bağımsızlık mücadelesini konu alan Altın Palmiyeli The Wind That Shakes the Barley‘deki (2006, Ken Loach) rolleriyle ünlendi. Christopher Nolan’la Kara Şövalye Üçlemesi (2005, 2008 ve 2012) başlayan işbirliği Inception (2010), Dunkirk (2017) ve Oppenheimer (2023) ile devam ederken, bir yandan da televizyonda Peaky Blinders dizisiyle yıldızlaştı.

Saoirse Ronan

Dublin göçmeni ABD’li bir ailenin kızı olarak Bronx, New York’ta 1994’te doğan ve Carlow’daki Ardattin’de büyüyen Saoirse Ronan, yeni neslin en parlak oyuncuları arasında ve henüz 30 yaşına bile gelmeden 4 kez Oscar ödülüne aday gösterildi bile. Bir yandan evde eğitim görürken bir yandan da oyunculuk seçmelerine katılan Ronan’ın ilk rolü, 2003’te The Clinic adlı dizide oldu. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterilen en genç isimlerden biri olduğu Atonement (2007) ile adını tüm dünyaya duyurdu. The Lovely Bones‘da (2009) Peter Jackson’la, The Way Back‘te (2010) Peter Weir’le, Byzantium‘da (2013) Neil Jordan’la, The Grand Budapest Hotel (2014) ve The French Dispatch‘te (2021) Wes Anderson’la çalıştı. Brooklyn (2015, John Crowley), Lady Bird (2017, Greta Gerwig) ve Little Women (2019, Greta Gerwig) filmleriyle bu kez En İyi Kadın Oyuncu Oscar adaylıkları elde etti. Kariyeri, hız kesmeden devam ediyor.

The Irish Spirit’ten beslenen yıldızların sayısı bir hayli fazla; bu listeye Kuzey İrlandalı oyuncular, aksiyon filmleriyle yıldızlaşan Liam Neeson‘ı, 90’ların James Bond’u olarak tanıdığımız Pierce Brosnan‘ı ve daha nicelerini ekleyebiliriz.