Sizce İstanbul bundan yüz yıl önce nasıl görünüyordu? Peki ya beş asır önce? Çok hızlı değişmesinden şikâyet ettiğimiz bu şehirde, zaman zaman on yıl öncesinden mekânları ve sokakları yerinde bulamıyoruz. Oysa değişim yeni değil. İstanbul; Boğaz’ı, Haliç’i, sarayları, kuleleri, sokakları ve dik yokuşlarıyla hem yerlisi hem de Batılılar için daima bir cazibe merkezi olmuş. İstanbul’un yüzyıllar öncesine ait tasvirlerini sadece günümüzle değil birbirleriyle karşılaştırdığımızda görüyoruz ki bu şehir hep değişmiş, gelişmiş ve göz önünde olmuş. İstanbul tasvirlerinin yakından gözlemlenebileceği “Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar” başlıklı sergi, bir süredir Meşher’de ziyaret edilebiliyor. Sergi, izleyicileri İstanbul manzaralarına, siluetlerine, panoramalarına bakmaya davet ederken Ömer Koç Koleksiyonu’nda yer alan kitap, resim, fotoğraf, gravür, çizim, albüm ve Yadigâr-ı İstanbul objelerinden oluşan 100’ün üzerinde esere yer veriyor.

Göz Alabildiğine İstanbul sergisi, şehrin neredeyse fotoğrafik gerçeklikte bir yağlıboya tasviriyle başlıyor. İstanbul’a çoğu zaman denizyoluyla ulaşan Batılı ziyaretçilerin şehri nasıl gördüğünü; seyyahlar, ressamlar, mimarlar, kartograflar tarafından şehrin nasıl ya da hangi detaylarıyla resmedildiğini, anlatıldığını görüyoruz. Serginin en erken tarihli eseri, Hartmann Schnedel’in “Nürnberg Kroniği” olarak da bilinen Liber chronicarum (1493) adlı kitabı da bu katta bulunuyor. Aynı katta, İstanbul’un bilinen en eski panoramik fotoğrafını çeken James Robertson’ın 1857 tarihli fotoğrafı da var; Henry Aston Barker’ın 1800’de Galata Kulesi’nden resmettiği, İstanbul’u Londra’daki panorama sergilerinde gösterilen ilk yabancı şehir kılan panoramasının renkli levhalarda ışıldadığı özel bir oda da…

Serginin küratörleri Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı, çok katmanlı şehri nadide eserlerle anlatırken kurguladıkları dil hakkında şunları söylüyor: “Eserleri seçkiye dahil ederken İstanbul’un olabildiğince farklı noktalarından, farklı semtlerinden manzaralar olmasına özen gösterdik. Yapıtları dönem ve tekniklerine göre değerlendirmek yerine aralarında kurdukları ilişkileri ortaya çıkarmanın, bu çok katmanlı şehri anlama çabasına katkı sunacağına inanıyoruz.

Serginin üst katlarına çıkınca şehrin çok katmanlılığı kadar, geçmişle bugün arasındaki bağlantılar ve eserlerin detaylarındaki gündelik hayata dair izler dikkat çekiyor. Romantize edilmiş Pera manzaralarının yer aldığı yağlıboya tabloların karşısında gülümsüyor, haritaların detaylarında kaybolarak günümüz semtlerini eski isimlerinden tahmin etmeye ya da hâlâ ayakta duran mekânları bulmaya çalışıyorsunuz. Katlar arasındaki merdivenleri çıkarken Avrupa’yı İstanbul’a bağlayan tren hatlarının afişleriyle kendinizi bir Agatha Christie romanında bulmanız, Yadigâr-ı İstanbul albümlerine bakarken bir eski zaman seyyahı gibi hissetmeniz mümkün. İstanbul’un beş asrından manzaralara çeşitli açılardan bakma fırsatı sunan sergide, izleme kutularından dekoratif tabaklara kadar birçok farklı yapıt da sizi bekliyor.

20 Eylül 2023’te kapılarını açan Göz Alabildiğine İstanbul sergisi, 26 Mayıs 2024 tarihine kadar İstiklal Caddesi’ndeki Meşher’de görülebilir. Detaylı bilgi için tıklayın.

Fotoğraflar: Hadiye Cangökçe