Yazla vedalaşmaya hazır olmayanları görebilir miyiz? Biz de öyle tahmin etmiştik… İstediğimiz an sakinlik, istediğimiz an cıvıl cıvıl bir kalabalık, saçlarda tuz, sofrada gerçek zeytinyağı, üzerimizde ketenler ve bir tanesini bile kaçırmaya kıyamadığımız gün batımları. Şehre geri döndüğümüzde, yaz defterini bir süreliğine kapatırız ve sonraki yazı bekleriz. Biz döneriz ama bir yerlerde Ege ruhunun yaşamaya devam ettiğini biliriz, kalbimizin bir kısmı Ege’de kalır. Belki de bunun farkında olduğumuz için her sene yeniden masaya şu konuşmalar gelir: “Aslında var ya, Urla’da yaşamak lazım. Alırım bilgisayarımı, sabah bir kahve yürüyüşüne çıkarım denizin kıyısında, bisikletime binerim, akşam güneş batarken dostlarla soframızı kurarız. Mis!” Peki biz Ege’yi, Urla’yı ve yeni favorimiz Kekliktepe’yi neden 4 mevsim yaşamak isteyecek kadar seviyoruz? Gelin her bir köşesini Ege Yapı Kekliktepe ile birlikte gezelim.

Urla 101

İzmir’in batısına doğru yola çıktığınızda yol yavaş yavaş yemyeşil bir görüntüye ulaşmaya başlar. Zeytin ağaçları, dünyaca ünlü üzüm bağları, arnavut kaldırımlı sokakları, yan tarafınızda masmavi sahili ve upuzun gür selvileri ile şehirden kısacık bir yolculuk yaparak Toskana’ya varmış gibi olursunuz. Her biri nev-i şahsına münhasır köylerinde keşfedilecekler hiç bitmez. Yani bir Urla vardır ama yerleşim yerlerinin her biri ayrı birer Urla gibidir. Adının hakkını verircesine badem ağaçlarıyla çevrili Bademler Köyü’nde ülkemizin ilk köy tiyatrosunu, ilk oyuncak müzesini, gastronomi duraklarını ve sanatsal & edebi programlarını yıl boyu deneyimleyebilirsiniz. Lakabı “Vizyoner Köy” olan Barbaros Köyü’nün tarihi kiliseleri, taş evleri, bağları ve festivalleri, meşhur “Hobbit Evleri” kesinlikle görmeye değer. Yağcılar Köyü ise havası ile ünlüdür, sahip olduğu temiz hava en iyi zeytin ağaçlarına ve dolayısıyla çok başarılı zeytinyağı üretimi yapılmasına sebep olur, köyün ismi de buradan geliyor. Dünya çapında sanat etkinliklerine ev sahipliği de yapan Yağcılar Köyü’ne gitmişken bölgeye özel organik bal, keçi sütü ve peynirlerini tatmayı unutmayın. Bir de Bağ Yolu ve Kekliktepe’miz var ama onlara ayrı birer başlık açmamız gerekiyor! Bağ Yolu’na geçmeden önce Fransız pastanesi Leone’dan birer bademli kruvasan alıyoruz.

Bağ Yolu ve Gastronomi

Bize sorarsanız Urla’nın en büyüleyici tarafı, mola vermek için İskele’de Batis’in Kahvesi gibi 1800’lerden kalma bir binanın bahçesinde kahvemizi yudumlayıp, kısa bir yolculukla dünya standartlarının ötesine geçen şef restoranlarında gastronominin en yenilerini keşfedebilmek. Hem kadim uygarlıkların izini hem de yeni deneyimleri aynı noktada bulabilmek.

Bağ Yolu, tam da böyle bir yer ve bu yüzden çok popüler. Urla Merkez’den başlayıp, Karaburun Yarımadası’na kadar uzanan bu yol üzerinde USCA gibi ünlü şarap üreticilerinin merkezlerini ziyaret edip tadım yapabilirsiniz. Urla gastronomi durakları denince favorilerimizden Vino Locale ve Levan da bu yol üzerinde yer alıyor. Her ay yenilenen menüsüyle şef restoranları kategorisinde göz bebeğimiz Vino Locale mutfağı bizi her seferinde şaşırtırken, Levan’ın taze mezeleri, pizzaları ve asma yapraklarının altına kurulan bağ masaları unutulmaz bir atmosferin içine çekiyor. Bağ Yolu’nda lezzete doyup İskele’ye geri döndüğümüzde ise geceyi bitirmek yerine Rast Urla’da kendimizi müziğe ve eğlenceye bırakıyoruz.

Ve Kekliktepe!

Kekliktepe’yi sona bırakmamızın sebebiyle başlayalım. Çünkü burası hem yazdığımız tüm rotalara yakın, hem de modernitenin doğal güzelliklerle buluştuğu benzersiz bir yaşam alanı. Kekliktepe, her yıl eylül ayında düzenlenen Zeytin Festivali, Bağbozumu ve Enginar Şenlikleri’nin ev sahibidir. Hayal edin, sokağınızda yükselen canlı müzik, yazın sahil kenarına yıldızların altında kurulan açık havada sinema akşamları, bahar aylarında mahallenizi saran lavanta kokusunu kutlamak için düzenlenen Lavanta FestivaliKekliktepe Bağ Evi gibi popüler konaklama ve lezzet duraklarını da içinde barındıran Kekliktepe, yazının başında değindiğimiz “Aslında Urla’da yaşamak lazım.” Düşüncesinin hayata geçirilebileceği ideal bir lokasyon.

Neden Kekliktepe?

Prestijli okullara ve alışveriş noktalarına yakınlığı, yaşamın hiç durmaması ile yalnızca yazlara değil 4 mevsime uygun bir yapısı var. Burada tüm yıl yaşayan seçkin yerlileriyle sosyalleşme imkanı da buluyoruz, kendimizle kalıp Urla’nın keyfini çıkarma fırsatı da. Bu avantajlar tabii ki yalnızca bizim değil, yatırımcıların da ilgisini çekmiş durumda. Son 1 yılda konut değeri artışında Urla’nın rekor kırması ve ilk sıraya yerleşmesi tesadüf değil: Yatırımcısına şimdiden yüzde 879 oranında kazanç elde ettirmiş bir yerleşim noktası. Urla’nın hem İzmir’e hem de Çeşme’ye olan yakınlığı, İzmir şehir yaşamına şehir trafiği olmadan ulaşmamıza, Çeşme’nin güzelliklerini ise kısa bir yolculukla deneyimlememize imkan tanıyor. İstanbul ise köprünün hemen ucunda! “Ege’nin Akciğeri” Urla’da hayatı yeniden keşfetmek ve kendimizi mavi bayraklı plajların, sörfün, yelkenciliğin, Ege Yapı Kekliktepe arazisine ait toprak tenis kortunun, modern spor alanlarının iyileştirici gücüne bırakmak elimizde. Siz de bu ayrıcalığı yaşayacak 73 aileden biri olmak isterseniz Ege Yapı Kekliktepe evlerini buradan inceleyebilirsiniz. Biz projenin yeşil alan konusundaki doğa dostu vizyonunu ve özel alan konusundaki hassasiyetini çok sevdik. Sahi, yazlık ruhu neden ömürlük olmasın?