Bazen öyle anlar olur ki, belli cümleleri tam da o an kurmak isteriz. Siz de bilirsiniz, olumsuz cümleler de olsalar, o an söylediğimizde rahatlarız, düşünmeyiz gerisini. Oysa ne kadar da yanılırız; ister inanın, ister inanmayın -ki umuyorum bu yazıda paylaşacağım deney sonuçlarını okuduktan ve Ted konuşmasını izledikten sonra, ağzımızdan çıkan her kelime bize geri dönüyor. Bazen tanıştığımız bir insan, bazen başımıza gelen bir olay, bazense aldığımız bir haber olarak. Ama mutlaka dönüyor. 

jason-leung-705076-unsplash
Kelimelerin Gücü: Ağzınızdan Çıkanlara Dikkat Edin!

İşin biraz bilimsel tarafıyla başlamak istiyorum. İnsanların kullandığı kelimelerin hayatlarını ne kadar etkileyebileceğini inceleyen, psikolojinin bir alt alanı mevcut: Dönüşümsel Dilbilgisi / Psikodilbilim. Kuruculuğunu Noam Chomsky’nin yaptığı bu alt alan, aslında kullanılan dilin ve ağızdan çıkan cümlelerin  zihinsel süreçleri etkilediğini savunuyor. Tam da bu noktada sizi Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözüyle baş başa bırakmak istiyorum: “İnsan her nefeste yeni biri olur ve her nefes, içini doldurduğumuz kelimelerle bilmediğimiz bir aleme yolculuk eder; sonra da oradan hediyelerle geri döner.” Burada kilit nokta ‘geri dönme’ eylemi. Farkında olsak da, olmasak da kullandığımız kelimeler bize çeşitli yollarla geri dönüyor ve kendimizi bir kısır döngünün içinde bulmak kaçınılmaz oluyor.

photo-1468404166635-56e2d75ee491
Kelimelerin Gücü: Ağzınızdan Çıkanlara Dikkat Edin!

Kısır döngü şöyle başlıyor; kullandığımız kelimeler öncelikle bizim olayları nasıl gördüğümüzü yani algımızı belirliyor. Olumsuz kelimeler kullandığımızda, olaylara bakış açımızı da olumsuz olarak etkiliyoruz. Örneğin, “Bunu başarmam imkansız.” dediğimizde, o başarmamız gereken şey bize oldukça ulaşılması zor ve zahmetli olarak görünürken, “Bunu yapmak zor olabilir, ama en azından deneyebilirim.” dediğimizde ise çok daha olumlu bir hava yaratmış ve kendimizi pozitif enerjiyle doldurmuş oluyoruz. Yeni bir bakış açısı kazanıyor, çok daha rahat ve huzurlu hissediyoruz. Tahmin edin sonra ne oluyor? O eylemi çok daha kolay, çok daha keyifle yapıyoruz. Çünkü algımız farklı, gerçeği görme şeklimiz farklı.

Her şey yalnızca bizimle ilgili değil tabi, işin bir de çevre boyutu var. Bir olayı A (olumsuz) ve B (olumlu) şekilde görme ihtimaliniz olduğunu düşünün (ihtimaller Z’ye kadar gider aslında). Siz daha olumlu olan B bakış açısını tercih ettiğinizde, çevreniz de o olaya sizinle aynı açıdan, yani B açısından bakıyor. Çünkü etrafımızdakileri biz yönlendiriyoruz. Biz o olaya nasıl bakıyorsak, davranışlarımız da o inanç doğrultusunda gelişiyor. Bir işi asla zamanında bitiremeyeceğimizi düşünüyorsak, bu olumsuz inancımızdan ve eksik motivasyonumuzdan dolayı o işe daha az çaba harcıyoruz. Ve sonuçta, tabii ki zamanında bitirememiş oluyoruz.

Ne mi yapmalıyız? Önce işe farkında olmakla başlamalıyız. Gün içinde konuşurken ağzımızdan çıkan kelimelere dikkat edip, kendimizi ifade ettiğimiz durumları gözlemleyip bundan çeşitli sonuçlar çıkarmalıyız. Konuşmalarımızda çok sık yer verdiğimiz olumsuz kelimeleri tespit edip, onları yapıcı, olumlu ve hoşgörülü ifadelerle değiştirmeliyiz. Mesela, “daima”, “asla”, “zorundayım” gibi kelimeleri kullanmaktan kaçınabiliriz, bu kelimeler insanı baskı altına sokuyor, üstüne yük bindiriyor. 

Son olarak, bir TEDx konuşmasından bahsetmek istiyorum. “The Magic of Words” adlı bu konuşma, Andrew Bennett adlı başarılı bir sihirbazın, tüm sihirbazlar gibi gösterilerinde sıklıkla kullandığı”abrakadabra” kelimesinin gerçek anlamını merak etmesiyle başlıyor. Konuşmayı izlerken, bu kelimenin ‘söylediğim şeyi yaratırım’ anlamına geldiğini öğreniyoruz. Bennett, sözlerin yaratıcı gücün en güçlü kaynaklarından biri olduğunu söylerek ve sahip oldukları harekete geçirme gücünden bahsederek devam ediyor. Kendisinin de söylediği gibi, aslında hepimiz sözlerin gücünün ve hayatımızdaki büyük etkisinin farkındayız, buna rağmen sözlerimize bu kadar az dikkat ediyor olmamız çok korkutucu. Sözlerini daha bilinçli kullanmaya başlamak isteyenler, bu konuşmayı mutlaka izlemeli.

“Kelimeler, tecrübelerimizi dizdiğimiz ipliktir.” demiş Aldous Huxley. Ne güzel söylemiş! Kelimelerden inançlarımıza, inançlarımızdan davranışlarımıza, davranışlardan yarattığımız gerçekliklere uzanan upuzun bir yolculuktayız her birimiz. Yarattığımız gerçeklerse hayatımız. Kelimelerin gücünü hafife almayalım, dikkat edelim 🙂

İlginizi çekebilir: İrem Bali’den Bahar Önerileri