İlk bölümü yayınlandığında, temas ettiği konu itibarıyla merak uyandıran ama çok da umut vermeyen bir yapım gibi görünüyordu Kızılcık Şerbeti. Zira ulusal kanalların prime time kuşağını esir alan aşırı uzunluktaki dizilerinden çok medet ummamak gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bu tarz dizilerin tutkulu izleyicileri bile bu 2-3 saatlik bölümleri pür dikkat izlemek yerine, bir işle ilgilenirken arka planda takip ediyor. Fakat bu dizinin içerdiği çatışma ve bu çatışmanın yarattığı tansiyon izleyicinin ilgisini alışagelmedik bir şekilde üstünde topluyor. İstanbul’un bir kez daha boğaz manzarasından ve steril ortamlardan oluştuğuna şahit olduğumuz bu dizinin ambalajına aşinayız. Ama bu sefer içinde büyük sürprizler var…

İstanbul’da yaşayan iki aileye odaklanıyor hikaye. Bunlardan biri oldukça muhafazakar bir hayat süren kalabalık bir aile, müthiş derecede zenginler, cümbür cemaat büyük bir evde yaşıyorlar, örf ve adetlerle yatıp kalkıyor, “elalem ne der” mentalitesi ile hayatlarını sürdürüyorlar. Bu ailenin küçük oğlan çocuğu tesadüf eseri genç bir kızla tanışıyor. İkinci ailemiz de bu kızın ailesi. Aşırı zengin olmasalar da, ortalamanın fazlasıyla üstünde sayılabilecek bir hayat tarzına sahipler. Seküler yaşam biçiminin üst sınıftaki temsillerini başarıyla yerine getirmekle meşguller. E haliyle bu ailenin kızı, muhafazakar ailenin oğluyla bir ilişkiye başlayınca, ilk dakikadan çatışmanın ortasında kalıyoruz. Fakat bu çatışmanın seyir zevki çok yüksek, kurşunlar uçuşurken elimizi kolumuzu sallayarak keyifle salınıyoruz ortamda izleyici olarak.

Bu ikilinin evlilik süreciyle beraber şekillenen dizinin senaryosu, aile yapıları arasındaki farkların göze sokulabileceği her fırsatı değerlendiriyor. Kız, oğlanın evine gelin olarak geliyor. Hayatı boyunca özgürce yaşamış bağımsız bir genç kadın, sınırları bıçakla çizilmiş bir evde sersemliyor. Kocasına olan aşkı ile yeni hayatının getirdiği zorluklar arasında bitmeyen bir kısır döngüye giriyor. Bölümlerin 150 dakika civarında olmasından mütevellit, bu konular ister istemez kendini sık sık tekrar ediyor. Bu noktada suçu yönetmene, senariste veya oyunculara atmak mümkün değil tabii ki. Dizi sektörümüzdeki akıl almaz gerçeklerin bir sonucu bu. Yoksa şu diziyi kompakt bir kurguyla, 50’şer dakikalık bölümlerle tasarlasan yapım kalitesinin çıkabileceği noktayı bambaşka olur.

Dizinin barındırdığı bu çatışma son yayınlanan bölümlerde RTÜK’ün de ilgisini fazlasıyla çekmeye başlamış olacak ki, 5 program durdurma cezası alarak, hikayenin en hareketli noktasında, zurnanın zırt demeye çok yakın olduğu anda uzun bir araya girdi. Bu cezanın sebeplerini diziyi izleyen veya son bölüme kadar gelmiş olan herkesin tahmin etmesi hiç güç değil. Ama bu noktada bardağın dolu tarafından bakmak istiyorum. Yayınlandığı akşam reytinglerde lider çıkan ve Youtube’da milyonlarca kişi tarafından seyredilen bu dizinin yarattığı merak unsuru katlanarak büyüdü. Bu gelen ceza ile beraber tahmini Mayıs ortasında bitecek olan bu sıkıntılı süreç, diziye başlamak isteyen bir çok kişi için bir fırsata dönüşecek. Zira 21 bölümü bitirmek için hatırı sayılır bir süre gerekiyor…

Hangi karakterlerinden ne derece verim aldığını iyice ölçüp tartabilen bir noktaya gelen Kızılcık Şerbeti, bu doğrultuda karakterlerin ekran sürelerini de iyi anlamda değiştiriyor her bölüm. Gerçek hayatta birebir karşılığı olan bunca karakteri, sanki kaotik bir twitter timeline’ını okuyormuşçasına izlemek enteresan bir deneyim. “Benim yerli dizilerle işim olmaz” diyenleri çok iyi anlamakla beraber, birkaç bölüm şans vermenizi öneririm. Farklı yaşam tarzlarının birbiriyle ters düşmesinden tetiklenmenin, size adı konulması güç bir haz vereceğini düşünüyorsanız doğru yerdesiniz…

Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Kızılcık Şerbeti

İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Bir Başkadır