theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
teşekkürler.. Bayağı ortak bir okuma listemiz varmış. Üç İstanbul'u okudunuz ve beğenmediniz diye anlıyorum. Sevgiler...
Bu hafta izleme listemdeydi. Tam üzerine geldi. Teşekkürler...
Çok teşekkür ederim 🙂 Ben de açıkcası alıp almamak konusunda çok düşündüm ama sonuçta yazarın kişiliğinden bağımsız kitaba odaklandım. Aslında tüm sanat yapıtlarından öyle yapıyorum; sanatçıyı arka plana itip sanat yapıtını düşünüyorum. İyi okumalar diliyorum..
Bu benim #MeToo hareketinin ortaya çıkışından itibaren kafa yorduğum, bazen de polemiğe girdiğim bir konu. Özel olarak da Roman Polanski örneğinden hareketle düşündüğüm bir durum. Konuyla ilgili yine The Magger'da yazdığım 'Peter Handke ve 2020 Nobel Edebiyat Ödülü' yazımda biraz açıklamaya çalıştım görüşlerimi.
En yakın arkadaşlarımdan birinin babası, rahmetli Cengiz Amca bu diziyi mükemmel bir şekilde tanımlamıştı: Şu dört kadın değil mi hani bir araya gelip ne yedik ne içtik kiminle düşüp kalktık diye anlatıyorlar 🙂 Ben de bir sevemedim gitti bu diziyi...
Remains of the Day de detay konusunda çok iyidir...
Avrupa'nın noel dönemine girmiş halleri bende çocukluğuma ve hayata dair iyi ne varsa hatırlatır.
Scorsese ki bana gerçek sinemayı sevdiren Coppola ile birlikte ilk yönetmendir, tamamen katılıyorum. Size de aynen katılıyorum. Nitekim son yıllarda sadece Bond filmlerine gitmişim ve nerdeyse seyrettiğim tüm filmler MUBİ, Netflix, Apple ve Amazon ve Google Play gibi kanallar olmuş. Bir de kendi arşivim. Açıkcası şahsen popüler filmlere karşı değilim ama burada iki konu var: Bir bir film popüler bir tür filmi olabilir ve yine de iyi filmdir. Öte yandan bu çizgi roman ve süper karakter filmleri dijital birer gösteri ürünleri, sinema, daha doğru bir deyişle film değiller. Seyreden de film seyrettim demesin.
Seberg'i daha geçen gün bitirdim. Çok iyi...
Kuzey iyidir 🙂 çok merak ettiğim bir şehir Trieste. Birkaç kere çok yaklaştım ama bir türlü ziyaret edemedim. Yıllar önce, çocukluğumda Ornella Muti'nin oynadığı bir film seyretmiştim: Triesteli Kadın. O filmden beri Trieste hem gitmek istediğim ama gidemediğim bir yer oldu.