theMagger ailesine katılmaya karar verdiğim günden beri Rolling Stones’a olan hayranlığımı ve televizyondan izlediğim 50 & Counting turnesinin ilk konseriyle ilgili izlenimlerimi paylaşacağımın sözünü vermiştim. Kader canlı kanlı Hyde Park’ta izlediğim konseri yazmam gerektiğini düşünmüş olmalı ki şimdi Heathrow Havaalanı’nda yorgun ama mutlu bir şekilde, bundan yaklaşık birkaç gün önce Hyde Park’ta, hayatımda izleyebileceğim en önemli konseri izlemeye girmiş bir kişi olarak bu yazıyı yazmaya başladım.

rolling stones konseri
Rolling Stones

Her şey Milli Takımın 17 Temmuz’da resmi olarak toplanacağını öğrenmem ile başladı. Bulduğum ekstra altın değerinde olan 3-5 günü iyi değerlendirmek adına, yaklaşık 1 ay önce Amerika’ya gideyim, yeni bir yer göreyim kafasına girmiştim. Bunu yaparken de Amerika’da turnede olduklarını bildiğim Rolling Stones‘un tur programına bakmaya karar verdim. Bir de ne göreyim, Temmuz ayında Hyde Park’ta iki konser verecekler ve sonuncusu 13 Temmuz’da olacak. Bilet ve vize işlemleri için hızlı bir operasyona başlamadan önce konser biletini alarak bir risk aldım ama değeceğini biliyordum.

Heyecanlı ve meraklı süren vize süreci sonrasında konserden 2 gün önce Londra’ya inerek şehri gezme fırsatını değerlendirmek istedim. Kendi çapımda da güzel gezdim diyebilirim. Özellikle çocukluk arkadaşım Karabekir’in konuşmacı olarak katıldığı Gezi Parkı hakkında bir panel ile başlayan Londra günlerimin konserden bağımsız olarak güzel geçtiğini söyleyebilirim. Cumartesi günü geldiğinde biraz daha şehri gezdikten sonra saat 6 gibi Hyde Park’a doğru yola çıktım. Parka ilk defa gideceğimden dolayı biraz ne yapacağımı bilmez halde ilerliyordum, ne göreceğimi de tam olarak kestiremiyordum.

Park alanının büyüklüğünden bahsedemem herhalde, çok büyük demek yeterli olur diye umuyorum (Ufak bir araştırmayla 140 hektarlık bir alan olduğunu öğrendim tembellik yapmayıp.) Konser alanında 15-20 bin kişi çoktan yer almıştı ve akın akın insan gelmeye devam ediyordu. Para kıyarak aldığım Tier 1 bileti için bir kez daha mutlu oldum, çünkü normal biletle çok uzaktan, bir şey anlamayacak bir şekilde izleyebileceğimden korkmuştum.

rolling stones konseri
Rolling Stones

Sırada bekleyerek uzun süren yeme-içme faslını bitirdikten sonra konseri rahat izleyebileceğim bir yere geçtim. Resimde gördüğünüz gibi, ne dibindeyim sahnenin, ne de dürbüne ihtiyacım var. Saat 7 gibi sahneye Jake Bugg adında 19-20 yaşlarında genç bir çocuk çıkmış, seyircileri bir saat sonra başlayacak olan efsanevi konsere hazırlıyordu. 5-6 şarkılık mini konser sonrasında sahnede müthiş bir hazırlık kargaşası başlamıştı. 30 kişilik bir ekip sahnede bir oraya bir buraya koşturuyordu. Bu sırada da Hyde Park’ta kalabalık katlanmış bir şekilde artıyordu. Konser başladığında sanırsam 65-70 bin kişilik bir kalabalık vardı parkta.

Kısa bir video sonrası video sonrası Start Me Up ile sahneye çıktılar ve geri kalan 2 küsür saat boyunca aşağıdaki resimde gözüken setlistteki şarkıları çaldılar. Yanlış anlaşılma olmasın, ben backstage’e çıkacak kadar şanslı değildim, daha sonra sosyal medyada paylaşılmış bu resmi sizinle paylaşıyorum.

rolling stones setlist
Rolling Stones

Hava daha kararmamışken başlayan konser güneşin her santim dünyanın öbür tarafını aydınlatmaya başladığında, konser de bambaşka bir havaya giriyordu. Son iki üç senedir büyük hayranlık beslediğim Rolling Stones günümüzün genç rakiplerine taş çıkartırcasına müthiş bir enerjiyle ve 50 yılın verdiği tecrübeyle Rock n Roll’un mükemmel halini bizimle paylaşıyordu.

rolling stones konseri
Rolling Stones

Setliste bakıldığında bütün şarkılar o kadar iyi ki, hangisi en çok ilgi gördü diye soracak olursanız yanlış yapmış olursunuz bence. Benim için özel olan şarkılar vardı çalınan ve çalınmayan, ama 2 saatlik büyü içersinde açıkcası her şarkıyı duydukça daha da büyük bir heyecan yaşıyordum. Ama keşke çalsalar dediğim şarkılar da yok değildi: Mixed Emotions, Don’t Stop, Angie gibi efsane şarkılarını canlı bir şekilde duymayı çok isterdim.

Her şarkıdan teker teker bahsederek gereğinden fazla yer kaplamak istemiyorum. Ancak Doom & Gloom ve Paint Black sırasında yapılan sahne efektleri, Honky Tonk Women sırasında yine ekranda oynatılan çizgi film ve Jumping Jack Flash ile birlikte bütün parkın çılgına dönüşü konser içinde akılda kalan anlardan bazılarıydı.

rolling stones konseri
Rolling Stones

Benim için konserin en heyecanlı anı ise Sympathy for the Devil şarkısının başlamasıydı. En çok sevdiğim şarkılardan biri olmasının yanında, konserin sonlarına doğru gelirken bu şarkıyla karşılaşmak güzel bir süpriz oldu. Arkasından gelen Brown Sugar ile konserin asıl bölümünü tamamlayan grup çok da seyircileri bekletmeden Londra’dan seçilmiş 2 ayrı koronun hazırlıklarını tamamlamasıyla Can’t Always Get What You Want şarkısı ile sahneye geri döndü. Satisfaction şarkısıyla da müzik kariyerlerinin 50. yılındaki bu muhteşem turneyi tamamlayan efsane ekip, bir nevi “Ne olursa olsun tatmin olamazsın, tadı damağında kalır.” diyerek sahneyi terk ettiler.

rolling stones konseri
Rolling Stones

Keith Richards’ın ‘Hayat’ isimli kitabıyla çoğalan hayranlığım sonrasında tatilimin en önemli 4-5 gününü geçirdiğim Londra’da canlı bir şekilde izleme şansını yakaladığım Rolling Stones konseri herhalde izlemiş olduğum ve ileride izleyeceğim konserler arasında her zaman listenin en başında olacaktır. 70′li yaşlarına gelmiş, bu süreye kadar ‘Sex, drugs & Rock’n’Roll’ söyleminin getirdiği her şeyi sınır bilmeden yaşamış bu dörtlünün halen sahnede gösterdikleri muhteşem enerji, müziğe olan bağlılıklarının verdiği büyü cidden anlatılamaz boyutlarda.

rolling stones konseri
Rolling Stones

Konser sırasında yanımda konseri izleyenler arasında sohbet etme şansı yakaladığım 40 yaşlarındaki bir çiftin erkek olanı ilki 1981 yılında olmak üzere 20 kere Rolling Stones’u canlı izleme fırsatı yakalamış. 18-19 yaşında ilk izlediği konserden beri izlediği konserleri anlattıkça konser öncesi heyecanım katlanmıştı, ama bana aynı zamanda söylediği birş ey vardı: ‘Hazır ol, böyle bir şey izlemedin, izlemeyeceksin!’ Kendisini çok kıskanmış olmakla beraber Hyde Park’ta bütün kariyerleri boyunca ikinci defa çıkıyor olmaları (Bundan önce 1969′da konser vermişler) bu konseri benim için çok özel kılıyordu. Etrafımda bu konsere gittiğim için beni kıskanan bir sürü arkadaşım vardı biliyorum, annem bile konser sırasında bana ‘Aaa ben Mick’i çok severdim, bir tişörtünü kapıp gelsene’ diye mesaj atmıştı ama sportif hayatımın dışında kurduğum hayallerimden birini gerçekleştirdiğim için gerçekten çok mutluyum. Sanırım ilk defa ‘Bucket List’imde bulunan önemli ve zor maddelerden birini gerçekleştirmiş bulunuyorum artık.

konser8
Rolling Stones

50 & Countin Tour son bulmuşken, gönül ister ki önümüzdeki 1-2 sene içersinde Amerika ve İngiltere ile sınırlandırdıkları bu turu Dünya çapında bir tura dönüştürsünler, zamanında 3 turne üst üste kırdıkları hasılat rekorlarını tekrardan kırsınlar ve bunu yaparken bir kez 1998′de uğradıkları İstanbul’a bir uğrasalar.

Ne güzel olur değil mi?