SABO, Versus Art Project ile birlikte İskandinavya’nın tek uluslararası sanat fuarı olan Danimarka / Kopenhag’taki Enter Art Fair’da yer alıyor. Fuarda “Dancing Shoes” serisinden çalışmalarıyla yer alan sanatçıyla sohbet ettik.

sabo-dancing-shoes-2022-oil-on-canvas-185-x-165-cm-2
Dancing Shoes, 2022, Oil on Canvas | Fotoğraf Kaynağı: SABO

SABO, yağlı boya tuvaller ile üç boyutlu seramik işten oluşan 2022 tarihli “Dancing Shoes” serisinde, birçok farklı döneme ait olan dans akımını eş zamanlı resmediyor. Dansın zamanın karşısındaki dönüşümünü vurgulamasının yanı sıra, seçtiği, hissettiği cinsiyet ve kimlikleri özgürce ifade edebildiği bir alan olarak kapsayıcılığının altını çiziyor. 

Figürlerin çalışmalarınızda önemli bir yeri var ve hikâye anlatımı eserlerinizde sıklıkla öne çıkan ifade biçimlerinden biri. Çalışma pratiğinizi sizden dinleyebilir miyiz?

Çalışmalarımda kullandığım figürler aslında ortaya çıkan hikâyelerin kahramanları. Hareketleri ve ifadeleri ile yarattığım öykülerdeki zamanın tanıkları. Bu figürlerin pratiğimde oldukça önemli bir yeri var. Tüm süreç genelde onlar ile birlikte şekillenip genişliyor. Desenlerden, sözlerden, anlardan ortaya çıkıyorlar ve giderek kalabalıklaşıyorlar. 

Enter Art Fair kapsamında “Dancing Shoes” serisinden eserleriniz sergileniyor. Bu seriden bahsedebilir misiniz?

İnsan bedenini, kimlik kavramını, cinsiyeti bir kenara bırakıp, kişinin özüne adeta tüm çıplaklığıyla döndüğü bir seri oldu “Dancing Shoes”. Bedenin özgür, ilk hâline geçmesinin belki de en kolay yolu olan dansı ön plana aldığım bir seri. Herhangi bir kural ve kısıtlama olmadan bir araya gelen ve yaşanan özgür anın coşkusunu birbirleriyle paylaşan kişilerin zamansız bir dans pistinde karşılaşmaları. Meraklı gözlerle izlenen ve kalabalıklaştıkça coşkunun ve eğlencenin arttığı bir ortam.

sabo-dancing-shoes-2022-oil-on-canvas-185-x-165-cm
Sabo, Dancing Shoes, 2022, Oil on Canvas | Fotoğraf Kaynağı: SABO

Dansın sizin için anlamını üç kelimeyle nasıl tanımlarsınız?

Özgürlük, birliktelik, enerji. 

Seri kapsamında dansı bir ritüel gibi ele aldığınızı söylemek doğru olur mu?

Ritüel ele aldığım konulardan sadece biri. Açıkçası tüm serinin oluşumu da bu ritüelin bir parçası oldu diyebilirim. Beraberlik ve hareketin kuvveti, karşılıklı olarak aktarılan tüm enerjinin büyüsü dansı nasıl eşsiz kılıyorsa, bu büyü seri ve işlerle de aynı şekilde birleşti. Devam eden bir hareketle başladı ve tüm proje bu şekilde sonuçlandı.

Eserlerinizdeki kurgu dünyasında dansın birleştirici, bütünsel, zamansız ve kimliksiz bir tarafı var. Bir direniş, mücadele, karşı koyma olarak da okunabilir mi bu?

Kesinlikle. Birdenbire ayağa kalkıp tek başına dans etmeye başladığını düşün. İşte kendi rutinine karşı koymaya başladığın an. Hayatına bir es verip vücudunu farklı bir şekilde çalıştırmaya başladın ve belki etrafındaki ritimler ile süreci biraz daha genişlettin. Hızlı bir karar ve normale direniş. Tekil ya da çoğul fark etmiyor aslında. Zaman ve akışla birleştik ve o akışa kendimizi teslim ettik. 

Dans çok kişisel bir olgu. Kişiye özgü, karakteristik, ruh hâliyle, ortamla, yanımızdaki kişilerle bağlantılı belki içgüdüsel… Çalışmalarınızdaki farklı dans hâlleriyle figürlerin karakterlerini de eşleştiriyor olabilir misiniz?

Serideki figürler farklı zamanlardan, farklı karakterlerle ve farklı ruh hâlleriyle bir arada bulunuyorlar ama bu bir kaos birlikteliği değil, tamamen saf eğlence. Yargılama yok, doğru ve yanlış yok. Zamanın ve mekânın ortadan kalktığı geriye sadece hareketin kaldığı bir an. Uzaklardan dans pistini izleyen birkaç göz var ama onlar da yargılayıcı gözler değil, merak içerisinde bu büyüye kapılmış, fal taşı gibi açılmış izleyici gözler onlar. 

Gelecek projeleriniz arasında neler yer alıyor?

Hayata geçirmek istediğim yeni kişisel sergimin çalışmalarına halihazırda zaten başlamıştım. Süreç biraz daha hız kazandı ve netleşmeye başladı. Yakın tarihte güzel bir sergi ortaya çıkacak. 

Kapak Fotoğrafı: SABO

İlginizi çekebilir: İrem Çakır’dan SABO ile: Zamansız Sergisi “Time Machine” Üzerine