Işıl ışıl parlayan, yepyeni bir akıllı telefon size neyi çağrıştırıyor? Pek çok gelişmiş özellik, göz alıcı bir tasarım ve evet – özgürce doldurulmayı bekleyen, bomboş bir hafıza! Belki de hepimiz, yeni akıllı telefonumuza kavuştuğumuzda içimizden aynı düşünceyi geçiriyoruz: “İstediğim kadar fotoğraf çekebilir, video kaydedebilir, en sevdiğim dizi ve filmleri izleyebilirim; sonsuz bir hafızaya sahibim!” Fakat ne yazık ki, çoğu zaman birkaç aya kalmadan “Yetersiz Depolama Alanı” uyarılarını görmeye başlıyoruz…

Uzun zamandır iş ile ilgili konulardan boş vakitlerimizde yöneldiğimiz eğlenceli aktivitelere, pek çok çeşitli amaç için ilk olarak akıllı telefonlarımıza başvuruyoruz. Ancak kısa zaman önce hayatımıza giren yeni normal ile birlikte, onlarla olan ilişkimizin de yeni bir boyut kazandığı doğru. İş dosyalarımızı kaydediyoruz, en değerli anılarımızı yani yüzlerce, binlerce fotoğraf ve videoyu depoluyoruz; hepsine ek olarak artık, sosyalleşme açısından daha da önem kazanan Whatsapp arkadaş gruplarımızda da birbirimize çok daha fazla fotoğraf ve video gönderiyor, sevdiklerimizle daha fazla iletişimde kalmaya özen gösteriyoruz.

Yine yeni normal ile birlikte; Zoom gibi görüntülü konuşma uygulamalarından çeşitli spor, yoga ve yemek tarifi uygulamalarına, telefonlarımızın hafızaları sayısız uygulamayla doldu. Çok daha fazla bilgiye ulaşıyor, tüm bu önemli bilgileri telefonlarımızda saklamak istiyoruz. Haliyle hepsi akıllı telefonlarımızın hafızasında kendine ayrı bir yer kaplıyor; bir yandan yeni keşiflerimize devam etmek isterken, bir yandan da yüklediğimiz her şeyin bizi o korkulu uyarı anına bir adım daha yaklaştırıyor olduğu gerçeğiyle yüzleşmekle ilgili endişe duyuyoruz: evet evet, o korkulu “Hafıza Dolu!” uyarısıyla karşılaşma anından söz ediyoruz. Bazen bu endişe öyle bir hal alabiliyor ki, pek de silmek istemediğimiz bir uygulamayı, telefonumuzdaki diğer birtakım dosyalardan vazgeçmek istemediğimiz için çöp kutusuna atıveriyoruz. Think With Google’ın bir araştırması, mobil uygulamaların bir numaralı silinme sebebi olarak, telefon hafızasını doldurmalarını engellemeyi gösteriyor – bu sebep (veya korku mu demeliyiz?), o uygulamanın beğenilmemesi, kişinin amacına hizmet etmiyor olması gibi sebeplerden bile önce geliyor! Aslında özetle şunu söylüyoruz, artık akıllı telefonlarımızın hafızası bizler için eskisinden de daha önemli.

İşte bu noktada sizleri, giderek artan yüksek kapasite ihtiyacımızı anlayarak, bizlere “Ya hafızam dolarsa?” endişesi yaşatmamak üzere tasarlanmış olan Note10 Lite ile tanıştırmak istiyoruz. Her Galaxy telefon kullanıcısı bu rahatlığı hissetme ayrıcalığına sahip olsa da Note10 Lite, 128 GB dahili ve SD card ile arttırılabilir hafıza özellikleriyle öne çıkıyor ve çok tercih ediliyor. Neden mi?

Hani o bir uygulamadan diğerine geçerken ekranınızın donup kaldığı ve sinirden giderek kızarmaya başladığınız anları düşünün. Samsung Galaxy Note 10 Lite, işte bu gibi anların kurtarıcısı. Sağladığı multi-tasking odaklı mobil deneyim sayesinde, aynı anda birçok uygulamayı kullanmanıza olanak sağlıyor. 128 GB dahili hafıza özelliğiyse; başta unutulmaz seyahatler olmak üzere, diğer tüm özel anların bir numaralı vazgeçilmezi. Ziyaret ettiğimiz tüm o büyüleyici noktalar, nefes kesici manzaraların önünde; bir an önce sosyal medyaya yükleyip sevdiklerimizle paylaşmak üzere çektiğimiz fotoğraflar ve videoları, rahatça ve kolayca saklamamızı sağlayan ta kendisi. Bir başka deyişle Note10 Lite ile, artık tek bir yeni fotoğraf çekebilmek için, galerinizdeki en eski fotoğraflara kadar gidip, aralarından silinmeye en uygun olanları seçme çabalarına son verebilirsiniz. Hemen şimdi buradan keşfedin!