Harika bir doğa ve çokça huzur istiyorsanız kesinlikle adresiniz Slovenya olmalı. Bir araba kiralayıp eşsiz bir doğanın içinde kaybolarak mükemmel bir hafta sonu kaçamağı yapabilirsiniz. O zaman buyurun yeşilin ve mavinin en güzel tonlarıyla Slovenya’da doğa tatili!

Bled Adası

Dağ, yeşil ve gölün insanı hayran bıraktıran harmonisiyle Bled Adası‘nın eşsiz manzarası karşıladı bizi. Hemen kendimizi gölün etrafında turlarken bulduk, fakat küçük bir engelimiz vardı: Yağmur! Uzun zamandır bu kadar ıslandığımı hatırlamıyorum. Yağmurdan sonra bize merhaba diyen güneşle, adanın diğer yüzünü gördük. İkisine de hayran olmamak elde değil!

IMG_9453

Gölün etrafında yürüyüş yapabilmeniz için güzel bir parkur var. Ee buraya kadar gelmişken de mutlaka Bled’in meşhur kremalı leziz pastasının (Kremsnita) tadına bakmadan geçmeyeceğinizi umuyorum.

Biraz yediğimiz Kremsnita’nın kalorisinden kurtulalım bir de manzarayı yukarıdan görelim diyorsanız Bled kalesine tırmanmaya başlayabilirsiniz ama emin olun aşağıdaki manzara bile yeterince tatmin edici. Bu arada ben bitmek bilmeyen merdivenleri çıkamam diyorsanız kaleye arabanız ile de gidebilirsiniz. Tabii biz bunu yukarı çıkınca fark ettik!

Kısacası Bled ve çevresine bolca zaman ayırın asla pişman olmayacaksınız. Rahatsızlık verecek tek konu ise turistik bir bölge olduğu için etraf biraz fazla kalabalık.

Slovenya Rehberi: Doğanın Tüm Cömertliği ile

Bu kadar kalabalık bize yeter diyerek biz rotamızı Triglav National Park’a doğru çevirdik. Detaylar hemen geliyor.

Vogel Dağı

Bohinj Gölü’ne kaçamak bir bakış atarak kenarından önce Vogel Dağı’na doğru gittik. Burası 1535 m yükseklikte bir kayak alanı; yukarıda Alp Dağları’nın ve gölün manzarası inanılmaz. Etrafta derin bir sessizlik hakim. Biz biraz dağ manzarasının keyfini sürdükten sonra tekrar teleferikle aşağı inip 4km uzaklıktaki Slap Savica Şelalesi’ne doğru ilerledik.

IMG_9715

 Slap Savica Şelalesi

Şelaleye ulaşmak için meşakkatli yollardan geçmek lazım. 20 dakika tırmanacaksınız dendiğinde tam olarak ne demek istediklerini anlamamıştık ta ki merdivenleri görene kadar! Tahmini süreyi söylerken fazla iyimser olduklarını söyleyebilirim. Slap Savica Şelalesi turistlerin en çok ziyaret ettikleri bir diğer nokta. Merdivenleri çıkarken bizimle aynı amacı olan turistlerle selamlaştık, birlikte dinlendik ve yemyeşil bölgenin birçok fotoğrafını çekerek şelaleye ulaştık. Peki, bütün yorgunluğumuza değdi mi derseniz hem de nasıl! Bu şelalenin 60m yükseklikten dökülerek Bohinj Gölü’nü beslediğini belirtmeden de geçmeyeyim.

IMG_9696

Bohinj Gölü

Bohinj Gölü‘nden bahsetmişken buraya gitmemek olmazdı elbette. Kamp alanlarının yanında 8 km uzaklıktaki göle geldik. Önce yukarıdan görmüştük şimdi de manzarasına ayrı bir vurulduk. Berrak bir göl, dağ manzarası ve bolca yeşil var yine karşımızda… Hem gün batımının etkisi hem de fazla kalabalıktan arınmış olduğundan olsa gerek Bled’e göre burası benim için biraz daha önce geçti. İskelede oturup saatlerce keyfini sürmelik bir huzur var etrafta. Bu arada gölde yüzmeyi sevenler için de tam yeri burası. Masalsı bir doğa dokusu ile baş başasınız.

IMG_9776

Vintgar Kanyonu

Bu bölgeden fazla uzaklaşmadan bir sonraki gün adresimiz Vintgar Grog oldu. Öncelikle Triglav Ulusal Parkı içinde yer alan bu kanyonun Bled Gölü’ne yaklaşık 4 km mesafede olduğunu söyleyeyim ki kafanız karışmasın. Biz rotamızda kendimize göre ufak değişiklikler yaptığımız için biraz dağınık gezmiş olabiliriz.

Vintgar Kanyonu sanırım kendi adıma en büyülendiğim yer oldu. İçeride 1600 m uzunluğunda bir yürüyüş alanı bulunuyor. Serinliği yüzünüze vuran bir dere, suyun berraklığı, geçidin görüntüsü ve yine yeşillerle bezeli bir manzara… Hakikaten burada geçireceğiniz zamanın bir tarifi yok. Kendinizi bırakın ve sadece yürüyün. Bu sefer merdivenler ya da engebeli yollar yok; rahat yürünüyor. Tek sıkıntı girişteki kalabalık diyebiliriz. Manzarayı gören haliyle fotoğraflama peşine düşüyor ama yol boyunca kimi noktalarda manzaranızın daha da güzelleşeceğinden emin olabilirsiniz. Normal şartlarda belki bir saat içinde gezilebilecek bir alan ama uzun uzun keyfini sürmek isteyeceğinizden şüphe yok. O yüzden bir tatlı huzur için buraya bolca zaman ayırın.

    IMG_9871

Ljubljana

Kendimizi yeşilden o kadar alamadık ki Ljubljana şehir merkezini hep gece görme şansımız oldu diyebilirim. Zaten amacımız da olabildiğince kendimizi Slovenya’nın yeşiline bırakmaktı… Peki, burada ne yapabilirim derseniz öncelikle Ljubljana Kalesi’nden şehir manzarasını izlemeyi ihmal etmeyin. Biz çıktığımızda hava çok bulutluydu akabinde de bir güzel ıslandık. Kaleden sonra Dragon Köprüsü, Presen Meydanı ve Üçlü Köprü (Triple Bridge) zaten sizi şehirde karşılayacak ilk simgesel yerler olacak.

Bu arada nehir manzarasına karşı bir dinleneyim ama yanımda da tatlım olsun diyorsanız Cacao’yu es geçmeyin derim. Sanırım Slovenya bizim aklımızda hep dondurmalarıyla kalacak. Cacao’yu yazdığımıza göre bir sonraki adresimiz de Vigo Ice Cream. İkisine de mutlaka uğrayın ki tadı damağınızda kalsın, aklınızda yer edinsin ve sırf bunun için bile tekrar tekrar gidin. Kahvaltı tercihleri için de sıcacık atmosferi, zengin menüsü ve birbirinden lezzetli yiyecekleriyle Le Petit Cafe diyoruz. Gittiğim yerlerde kahvaltı yapabileceğim tatmin edici bir mekan bulmak beni her şeyden çok mutlu ediyor galiba.

Le Petit Cafe

Slovenya doğasıyla, doğal dokusuyla genel olarak o kadar masal gibi bir ülke ki gittiğinizde kendinizi her yeri hayran hayran incelerken bulacaksınız, buna kaybolduğunuz zamanlar da dahil. Gideceğimiz yerler önceden belli olsa da biz orman içlerinde biraz da kendi isteğimizle bol bol kaybolduk ve her seferinde birbirinden harika manzaralar karşıladı bizi. Şansımıza mıydı bilmiyorum ama yol sorduğumuz herkes çok yardımsever ve güler yüzlüydü. Hatta işini bırakıp bizi gideceğimiz yerlere götürecek kadar… Yollarda kendinizi çok rahat hissedeceğinizden emin olabilirsiniz.

Slovenya’ya dair son bir not: Yanınızda mutlaka bir yağmurluk bulundurun. İki defa sırılsıklam olmuş biri olarak öneriyorum 🙂 İnanın mutlaka bir yerlerde lazım olacak.

Biz iki güne bunları sığdırabildik. Postajna Mağarası, Piran ve Bled Gölü’nde tekne gezintisi yapamamak bizim içimizde ukde kalanlar oldu. O halde yeniden görüşmek üzere Slovenya!

theMagger’da çok daha fazla seyahat önerisi için tıklayın