Yılın “o” dönemlerindeyiz: Şehir günün yorgunluğunu atmaya hazırlanırken pencerelerden yayılan ışıklara yemek kokuları eşlik ediyor, mutfaklardan gelen tabak çatal sesleri yükseliyor ve fırınların önünde upuzun fakat neşeli kuyruklar görüyoruz… Yani şehrin paylaşmaya davet ettiği dönemleri geldi çattı! Bu topraklarda paylaşmak, içgüdüsel bir refleks gibi: Sadece bir lokmayı bölüşmek değil, anıları, hikâyeleri, zamanı paylaşmak. Anadolu kültürünün temel taşlarından biri olan bu gelenek, modern hayatın yüksek temposuna rağmen hala bizimle! Biz de Turkcell ile, paylaşmanın nasıl pozitif bir destek mekanizması olabileceğini mercek altına alıyoruz!

Fotoğraf: Turkcell

Şehir hayatının temposu ne kadar hızlanırsa hızlansın, paylaşmanın formu değişse de özü hep aynı kalıyor. Bazen ofiste elden ele dolaşan ev yapımı kekler, bazen bulutlu bir havada mutluluk veren eğlenceli bir sohbet… Kimi zaman da, bir kahve molasında içten bir “Afiyet olsun” dileği bile günün en sıcak anına dönüşebiliyor! İncelikle yapılan bu küçük jestler, hayatın en yoğun anlarında bile insanı anın içine çekerek mutlu etmiyor mu sizce de? Çünkü paylaşmak, bir alışveriş değil; samimiyetin, dostluğun ve anların değerini bilmenin en etkili ama aynı zamanda sade hali.

Fotoğraf: Shutterstock

Bir “Wellness” Türü Olarak Paylaşmak

Günümüzde “wellness” yani “iyi yaşam” terimi, sadece spor ya da sağlıklı beslenme konularını değil; sosyal bağlarımızı da fiziksel ve zihinsel sağlığımızın en önemli yapı taşlarından biri olarak içine alan bir kavram haline geldi. Yapılan araştırmalar, güçlü sosyal bağlara sahip olmanın uzun ömür, mutluluk ve genel sağlık üzerindeki etkisinin önemli olduğunu gösteriyor.

Fotoğraf: Shutterstock

Yani paylaşmak, yalnızca maddi bir eylem değil; aynı zamanda psikolojik bir destek mekanizması! Sofra etrafında bir araya gelerek yemekleri paylaşmak ya da sadece içten bir sohbetin parçası olmak, insanın kendini daha huzurlu, daha güvende ve daha bağlı hissetmesini sağlıyor.

Bilim insanları da, paylaşmanın psikolojik faydalarını yıllardır araştırıyor. Wired dergisinde yayınlanan bir makale, güçlü sosyal bağlara sahip olmanın sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürmede kritik bir rol oynadığını vurguluyor. Araştırmalara göre, bir topluluğa ait hissetmek ve paylaşmak, ruh sağlığını korumanın en doğal yollarından biri.

Fotoğraf: Shutterstock

Aslında görüyoruz ki atalarımız modern psikolojiden çok önce paylaşmanın iyileştirici gücünü sezgisel olarak keşfetmişti! Çünkü paylaşılan mutluluk ikiye katlanıyor, paylaşılan hüzün hafifliyor… Ve her akşam, şehirde kurulan binlerce sofrada yalnızca yemek değil; dostluk, sevgi ve umut da paylaşılıyor! İşte bu yüzden, paylaşmak bizim için sadece bir eylem değil; yaşamın en güzel ve incelikli sanatı haline geliyor. Biz de bu incelikli sanatı, Turkcell’in kampanyasıyla kutluyoruz!

Fotoğraf: Turkcell

Klasikleşmiş “Salla Kazan” kampanyası, dayanışma ve paylaşma kültürüne göz kırpıyor. Ramazan boyunca toplamda 100 milyon GB hediye edecek olan Turkcell’de bir gelenek sizi bekliyor: Hediyelerinizi her zamanki gibi kendiniz de kullanabilirsiniz, fakat paylaşmak kadar güzeli yoktur diyenlerdenseniz, kazandığınız GB’leri sevdiklerinizle ikiye katlayarak paylaşabiliyorsunuz! Bu paylaşımlar sonucu ise, ek GB kazancınız oluyor.

Paylaşırken kazandıran “Turkcell Hareketler”i ve daha fazlasını keşfetmek isterseniz, sizi buraya alalım.

Kapak Fotoğrafı: Turkcell