Cinsel yönelim konusu, bence Türkiye’de gerçek özgürlükçülüğün anlaşılmasında bir turnusol kâğıdı işlevi görür. Eğitimden, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel konumdan bağımsız olarak cinsel yönelim bu toplumda hala tabu niteliğini korur. Açık açık lanetleyenler, nefret suçu işleyenler dışında önemli sayıda insan da “yaşam tarzına saygılıyız ama…” diye başlayan cümlelerle konuyu geçiştirmeye çalışır. Görünürlük söz konusu olduğunda bu tartışma daha da farklı bir boyut kazanır. O zaman da “gençlerimize kötü örnek” (!) olunur, hatta gençler özendirilir (!) Ebrar Karakurt’un Instagram hesabından paylaştığı fotoğrafındaki sevgilisi erkek olsaydı o zaman gelen tepkiler “damat adayı”, “Ebrar’ın kalbini kim çaldı”, “düğün var mı?” vb. gibi magazin basının ve kamuoyunun pek sevdiği klişe ifadeler olurdu. Oysa fotoğraftaki sevgili kadın olunca tepki de “Hemen milli takım ile ilişkisini kesin. Bu rezilliğe kim dur diyecek!” düzeyinde oldu. Karakurt, tepkiler üstüne mesajını geri çekmek zorunda kaldı. 

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı | Fotoğraf: gazeteoksijen.com

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı

Her şey Tokyo 2020’de, 25 Temmuz 2021 tarihinde Türk A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın, 2016 Rio Olimpiyatları şampiyonu ve dünya sıralamasında 3. sırada olan Çin Milli Kadın Voleybol Takımı’nı 3-0 yenmesi ile başladı. Voleybol Milli Takımı’nın bir önceki olimpiyat şampiyonunu net bir skorla yenmesi bir anda dikkatleri voleybol takımına çekti ve sporla (spor derken futbol değil genel anlamda farklı branşları da kastediyorum) yakından ilgilenenler dışında da kamuoyu ilgisi voleybola yöneldi. 

Her konuyu abartmaya bayılan, övgüde ve yergide sınır tanımayan necip milletimiz bir anda takımı olimpiyat şampiyonluğunun en büyük adayı olarak görmeye başladı. Sosyal medyada hayatı boyunca voleybola baldır-bacak olarak bakanlar da dahil anlayan anlamayan herkes bir an voleybol uzmanı kesilip övgülerle beraber yorumlar kasarken, benim ismini bu olay ile duyduğum ama destek mesajlarına bakıldığında kendi çapında bir takipçi kitlesine sahip olduğu görülen kendi tanımıyla araştırmacı yazar, ilahiyatçı, eğitimci İhsan Şenocak şöyle bir tweet attı: 

‘’İSLAMIN KIZI! Sen OYUN ALANLARININ değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin SUTANISIN; SEN “burnunu göstermekten utanan” ANALARIN EVLADISIN. Ekranlara ve sakallı ağabeylerinin popüler kültürün kurbanlarına “sultan” demesine aldanmayasın! Umudumuz da, duamız da SENSİN!’’

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı | Fotoğraf: NTV.com.tr

Amiyane tabirle de film tam bu noktada koptu. Şenocak haklı olarak yoğun bir tepki gördü; bu tweet zaten uzun zamandır, özellikle de kadına yönelik şiddet ve Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ile gündemde yer alan kadın hakları ve kadın kimliği tartışmalarını alevlendirdi. Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı bir anda hayat tarzı ve kadın hakları temelli politik ve toplumsal muhalefetin en önemli sembollerinden biri oldu ve olimpiyat serüveni bir anda bir spor olayının ötesine taşındı. İtalya ile oynanan maçta, İtalya’nın yıldız oyuncusu Paola Egonu çok müthiş bir oyun çıkarırken ve maçı İtalya’nın kazanmasını sağlarken şöyle bir tweet atılmıştı: “Egonu allahın varsa dördüncü sette oynamazsın. Bizim olayımız voleybol falan değil zaten şu anda olaylar çok karışık burada.

Çin maçının ardından Türkiye, İtalya ve olimpiyat şampiyonu olan ABD’ye yenildi; ardından da sırasıyla Arjantin ve Rusya Olimpiyat Komitesi’ni yenerek grup ikincisi olarak çeyrek finale kaldı. Çin maçından sonra kamuoyu tarafından olimpiyat şampiyonu ilan edilen takımın çeyrek finalde karşı gruptan gelen iddialı Brezilya ve Sırbistan’la değil de Güney Kore ile oynayacağı belli olduğunda maç daha oynanmadan Türkiye’nin yarı finalde karşısına çıkması beklenen Brezilya karşısında ne kadar şansı olduğu tartışılmaya başlandı. Tabii hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. Kadın Voleybol Milli Takımı’nın olimpiyat serüveni 4 Ağustos 2021’de Güney Kore maçının 3-2 kaybedilmesiyle sona erdi. Sonrasında ABD Sırbistan’ı, Brezilya’da da Güney Kore’yi yenerek finale çıktılar ve ABD olimpiyat tarihin en ezici galibiyetiyle Brezilya’yı yenerek oyunlar öncesi tahmin edildiği gibi olimpiyat şampiyonu oldu. 

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı | Fotoğraf: Cumhuriyet.com.tr

Türkiye’nin A Mili Kadın Voleybol Takımı ile macerasının ikinci bölümüne başlamadan önce kısa bir ara verip bir gerçeğin altını çizerek devam edeyim yazıya: Türk Kadın Voleybolu, Türkiye’de hiçbir takım sporunun hem milli takımlar hem de kulüpler düzeyinde geçmişte ulaşamadığı ve orta gelecekte de ulaşması mümkün olmayan bir başarıya sahip. Türk Kadın Voleybolu’nun başarılarını kısaca sıralamak gerekirse: Türkiye şu anda dünya sıralamasında 4. sırada yer alıyor. Diğer branşlar ve takımlar üzerine bir kıyaslama yapmak gerekirse: 

  • Erkek A Milli Voleybol Takımı 16. sırada
  • Erkek A Milli Basketbol Takımı 16. sırada
  • Erkek A Milli Futbol Takımı 39. sırada  
  • Dünya Grand Prix 2012 3. sırada
  • Uluslar Ligi’nde 2, 4., ve 3. sırada
  • Akdeniz Olimpiyatları’nda 1972–2018 arasında iki oyun dışında her oyunda madalya
  • Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi dünyanın en değerli ligi, iki kez olimpiyat deneyimi yaşayan takım 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda 5. sırada
  • Avrupa Şampiyonası’nda 2003’da 2., 2011’de 3., 2017’de 3., 2019’da 2. ve 2021’de kazanılan 3.’lük. 
  • Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonlar Ligi’nde toplam şampiyonluk sayısında Rusya (Sovyetler Birliği) ve İtalya’nın ardından 3. sırada. Daha da ötesinde 2009-2010 sezonundan bu yana her finalde mutlaka bir Türk takımı finalde yer almış ve bu 11 yılda Türk takımları da (Vakıfbank, Fenerbahçe ve Eczacıbaşı) 6 şampiyonluk almış.

Bu başarının Türk kamuoyu tarafından yeterince bilindiğini ve taktir gördüğünü düşünmüyorum. Olimpiyatların başındaki tartışmalar olmasaydı eminim takımın başarıları bilinmeyecek ve bu derece taktir edilmeyecekti. Türk halkı maalesef futbol ile yatıp futbol ile kalkıyor. O kadar ki 2021 yılında milli takımlar düzeyinde altın sezonu yaşayan Türk Voleybolu, sportif düzeyde 2021 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda üç maçını da kaybeden, 8 gol yiyip sadece 1 gol atabilen A Milli Futbol Takımı’nın başarısızlığından bile daha az konuşuldu. Türkiye’de “milli takım” dendiğinde o “A Milli Erkek Futbol Takımı” demektir. Diğer tüm milli takımlar spor branşıyla beraber anılır. Mesela bir spor bülteninde şöyle 10 saniyelik bir “Erkek Voleybol takımı” haberi ardından asıl konuya yani “A Milli Erkek Futbol Takımı” konusuna geçilir ve üzerinde saatlerce konuşulur. 2021 Avrupa Altın Ligi’nde Ukrayna’yı 3-1 yenerek ikinci kez üst üste namağlup şampiyon olan A Milli Erkek Voleybol Takımı Antrenörü Nedim Özsoy şöyle diyor; “Futbol maçı olsaydı 70 bin kişi giderdi ya da her taraf yazardı.” ve basına sesleniyor: “Bu çocukların hakkını verin.”

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı | Fotoğraf: Cumhuriyet.com.tr

Bu kısa antrakttan sonra gelelim serüvenin ikinci bölümüne: Olimpiyatlardan sonra sular bir süre durulmuştu. Takım Avrupa Şampiyonası’na hazırlanıyordu ki şampiyonanın başlamasından hemen önce takımın yıldızı ve en dikkat çekici oyuncusu Ebrar Karakurt’un Instagram hesabından cinsel yönelimini ortaya koyan bir fotoğraf paylaşması ile ikinci bölüm başladı. Bu kez de takım cinsel yönelim tartışmalarının odağına oturdu. Karakurt özelinde homofobik ve anti-LGBT sözler sosyal medya ve geleneksel medyada adeta makineli tüfek atışı gibi etrafa saçılmaya başladı. Bir tarafta başarılı bir sporcunun gençlere kötü örnek olduğunu iddia eden geleneksel homofobikler, öte tarafta “herkesin hayat tarzına saygılı olan ancak ama…” diye devam eden “orta yolcular” ve Karakurt’u gerçekten destekleyenler… 

Cinsel yönelim konusu, bence Türkiye’de gerçek özgürlükçülüğün anlaşılmasında bir turnusol kâğıdı işlevi görür. Eğitimden, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel konumdan bağımsız olarak cinsel yönelim bu toplumda hala tabu niteliğini korur. Açık açık lanetleyenler, nefret suçu işleyenler dışında önemli sayıda insan da “yaşam tarzına saygılıyız ama…” diye başlayan cümlelerle konuyu geçiştirmeye çalışır. Görünürlük söz konusu olduğunda bu tartışma daha da farklı bir boyut kazanır. O zaman da “gençlerimize kötü örnek” (!) olunur, hatta gençler özendirilir (!) Ebrar Karakurt’un Instagram hesabından paylaştığı fotoğrafındaki sevgilisi erkek olsaydı o zaman gelen tepkiler “damat adayı”, “Ebrar’ın kalbini kim çaldı”, “düğün var mı?” vb. gibi magazin basının ve kamuoyunun pek sevdiği klişe ifadeler olurdu. Oysa fotoğraftaki sevgili kadın olunca tepki de “Hemen milli takım ile ilişkisini kesin. Bu rezilliğe kim dur diyecek!” düzeyinde oldu. Karakurt, tepkiler üstüne mesajını geri çekmek zorunda kaldı. 

Takım, Avrupa Şampiyonası’nda maçlarını kazandıkça Ebrar Karakurt adeta bir ikona dönüştü ve sonuçta da Avrupa üçüncüsü olarak Türkiye, bir madalya daha alarak turnuvayı tamamladı.

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı | Fotoğraf: NTVspor.net

Türk A Milli Voleybol Takımı’nın 2021 Yazındaki Serüveni Bize Neler Gösterdi ve Öğretti? 

Türkiye’de genel olarak herkesin kabul ettiği ama hiçbir anlam içermeyen, pratikte yapılanlarla içi boşaltılan bir önermedir; “Spora siyaset karışmaması”. Öncelikle siyasetin ve politikanın Türkiye’de genel olarak kabul gördüğü tarafları, yani patronaj-klientalist ve nepotist ilişkiler; parti propagandasına ve en basit oy çokluğuna, karizmatik lider ve sultasına dayanan siyasi parti sistemi ile süregiden seçim sistemi… Evet, sadece spora değil eğitime, iş hayatına ve yaşamın hiçbir alanına siyaset karışmasın. Öte yandan siyaset veya politika bunların ötesinde geniş bir olgudur; çünkü her şey politiktir. Yaşama dair her şey, başka bir deyişle yaşamımızı etkileyen her şey, her bir kararın sonucudur ve politika o karar alma süreçlerine aktif olarak katılmaktır; o kararları etkilemek için yapılan tartışmalardır. Apartman yönetiminde apartmanın bahçe düzenlenmesi için yapılan toplantıdaki tartışma ve oylama da politiktir, vergi düzenlemesi için yapılan tartışmalar da parlamento seçimleri de. Bu kapsamda A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın bir politik ve toplumsal tartışmaya konu olması normaldir.

1998 Fransa Futbol Takımı, şampiyon olduğunda da bir iki üyesi dışında tamamen Mağribi ve Afrikalı göçmenlerden oluşan takım üzerinden yoğun bir tartışma gerçekleşmişti. Bu yaz İtalya ile oynadıkları final maçında penaltı kaçıran 3 siyahi oyuncu üzerinden İngiltere’de ırkçılık ülke gündeminin en sıcak konusuydu. Dolayısıyla spor takımları sadece bizim gibi “sorunlu demokrasilerde” değil, evrensel anlamda sağlam demokrasilerde de politik tartışmanın tam odağında yer alabiliyor. Tabii bizdeki bu tartışmada da pek çok konuda olduğu gibi çoğunluk kendini sosyal medya üzerinden günlük sığ siyasi tartışmaların, aktüel olanın şehvetine kaptırıp işin özünü unuttu. Kolay seçip kutuplaşmayı seçti ve konu kör tartışmaların içinde başı koparılmış bir tavuk gibi oradan oraya sürüklendi. Sonuçta da şampiyona bitti, madalya alındı. Sırbistan maçı kaybedildikten sonra yere göğe sığdırılamayan takım yerin dibine sokuldu. “Maç oynamaya değil fondöten sürmeye, kendilerini göstermeye çıktılar” gibisinden en bayağı, seksist yorumlarla kamuoyu kendini şaşırtmadı. Voleybol ile ilgisi olmayanlar yorumlar yaptı. Örneğin Sırbistan’ın yıldız oyuncusu Tijiana Bokseviç, Bosna-Hersek yerine Sırbistan Milli Takımı’nda oynamakla suçlandı -kardeşi Bosna-Hersek Milli Takımı’nda oynuyor- ve hatta hakkında Türkiye’ye tatile davet edilip burada kaçırılmasına dair espri bile yapıldı… Oysa espriyi yapan Boskoviç’in 2015-16 Sezonu’ndan bu yana Eczacıbaşı Vitra’da oynadığını ve iyi Türkçe konuştuğunu bilmiyordu. 

Tüm Bu Olanlara ve Tartışmalara Olumlu Açıdan Bakmayı Denersek Neler Çıkarabiliriz? 

Öncelikle gerek takıma gerekse de Ebrar’a yönelik destek farklı kesimlerden gelmesi kamuoyunda kadın ve cinsel yönelik meselelerine olan duyarlılığın var olduğunu gösterdi. Özellikle voleybol dünyası takımından oyuncusuna ve en önemlisi de federasyonuna kadar oyuncusunun arkasında durdu, ki bu da bu konulard dayanışmanın öneminin altını çizdi. Türk Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Basın Sözcüsü Kurtaran Mumcu yaptığı açıklamada yaparak şöyle dedi: “Ebrar Karakurt, Türk voleybolunun yetiştirdiği en önemli ve istikbal vaadeden oyuncularından biridir. Sahada cesur, yürekli ve savaşçı ruhu ile oynayan ülkesini ve bayrağını en iyi şekilde temsil etmek için terinin son damlasına kadar akıtan savaşçı sporcudur. Herkesin özel hayatı kendisine aittir. Gerisi lafügüzafdır.”

Türkiye’nin Voleybol ile İmtihanı | Fotoğraf: NTVspor.net

Türkiye’nin gündemine öyle veya böyle bu konuların gelmesi ve tartışılması, tüm bu sürecin belki de en önemli sonucu oldu. Biraz da böyle böyle kamuoyu kabul edecek durumu. Tabii başarılı bir takımın yıldız oyuncusu ve milli sporcu olması itibariyle Ebrar Karakurt’un bu tartışmalarda ayrı bir yere konduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Kadın hakları ve cinsel yönelim konusunda herkese eşit, saygılı ve özgürlükçü olmalıyız. Sıradan insanlara da de aynı şekilde davranmak ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki LGBT hakları konusunda çalışan öğrencileri de, ev kadınlarını da, ayrımcılığa maruz kalan tüm kesimleri de aynı oranda savunmak lazım.

Kapak Fotoğrafı: Cumhuriyet.com.tr

İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Cahillik