Ah nerede o eski samimiyetler, iki muhabbetin belini kırıp Türk Kahvemizden aldığımız yudumlar… Hepimiz bir şekilde uzaktan çalışma sistemini tecrübe ettik: Kimimiz bizzat yaşadı, kimimiz sağından solundan gördü ya da bir dönem uzaktan çalışıp şimdi aktif masa başına geri döndü. Bir fikrimiz oldu: Evet, “trafik yok, oo ne şahane!”, “Evdeyim, rahatım, pijamalarım ne kadar tatlış” , “Öğle arasında bile çalışıyorum, bezdim!”… Yeterince yazdık çizdik, tüm gazımızı attık ve bu hissi paylaşmaya doyduk.

Uzaktan Çalışma
Uzaktan Çalışma | Fotoğraf: Unsplash/@markuswinkler

İki hafta ile başladı, üç ay oldu, yılı devirmek üzereyken, yoksa yeni “yeni” bu mu diye sorgulamaya başladık. Tahmin edemediğimiz bir döngüye girdik. İyi – kötü, artı – eksi hala tartışılırken işin maneviyatından o kadar koptuk ki sabah birbirine “Günaydın” diyebilmek, alınan 2 poğaçadan birini paylaşabilmek, bir iş için çalışma arkadaşının yanına uğramak, öğle arası ufak tefek kahveli dedikodulu kaçamak anlar, saat 4 oldu mu hafif mide kazıntısına eşlik eden anlarda iş arkadaşının uzattığı o bisküvi… Hepsi lüks oldu. Meğer ne güzel küçük detaylarımız varmış. Peki bu farkındalık ne zaman gelmeli? Ben ne zaman sadece iş yapan robota döndüm” diye sorduğum(uz) gün.

Hadi bir empati kurayım, şu an bir iş değiştirmiş olsam, bunca zaman çalıştığım arkadaşlarımla kuru bir elveda maili ile mi vedalaşacağım? Gidenin gittiğini masayı boş görünce/ya da o masada başkasını görünce mi intikal ediyormuşuz aslında? Çünkü ben şu an işten ayrılan arkadaşıma bile basit bir, içi boş güle güle diyorum. İçten içe gittiğini algıladığımdan bile emin değilim. En özet haliyle, işten ayrılma kelimesinin içi boşaldı. Diyelim ceketimizi ve işimizle olan anılarımızı da aldık, çıktık… Uzaktan çalışılan yeni bir iş yerinde, adaptasyon süreci nasıl olur? Ekip arkadaşları ile dinamik nasıl yakalanır? Akşam bir yerlerde içmeden, o sosyal bağlılık nasıl sağlanır? Ya da oturmuş arkadaşlıkların olduğu bir departmana yeni gelen kendini nasıl kabul ettirir? Gönderilen çiçeklerin ev adresine gitmesinin lojistik kolaylığı haricinde bu olayda hiçbir güzel taraf göremiyorum.

Fotoğraf Altyazısı | Antonio Janeski (unsplash.com)
İş Arkadaşlığı | Fotoğraf: Unsplash/@janesky

Dürüst olmalıyım ki şu an ekibimize biri dahil olsa ki değişikliği hemen kabul edebilen, hızlı iletişime geçen ve karşımdakinin hızlı adapte olması için elinden geleni yapan, empatisi yüksek biri olmama rağmen bizden biri olarak kabul ederim desem tribünlere oynamış olurum. O zaman yeni “yeni” de iş hayatındaki duygularımızı da yeniden terbiye etmemiz gerekecek mi? Yeni davranış stillerimizi nasıl şekillendirebiliriz? 

Konu tersinir bir durum aslında, samimiyet diye değerlendirdiğimiz şey aslında zorunluluklara bağlı yaşadığımız bir döngüydü ve biz orada kendimize bir rol mü biçmiştik? Aslında haftanın en az 40 saatini samimiyetsizlik içerisinde mi geçiriyorduk? Belki de asıl şimdi en temel duygularımızla çalışıyoruz. İşini yap, paranı al.  Zoraki nezaketlerimizden uzak, yapmak istemediğimiz zorla yaptığımız diyaloglarımızdan uzak monologlarımızla mutlu… Yoksa rölantiye aldığımız bu sıfır duygu üzerine kurulu yeni hayatımızı , bir sonu olacak elbet diyerek mi duygularımızı erteleyerek yaşıyoruz. Peki sonuçlarının farkında mıyız?

Fotoğraf Altyazısı | Morning Brew (unsplash.com)
Uzaktan Çalışma | Fotoğraf: Unsplash/@morningbrew/likes

Ben , bana uzatılan bisküviyi özleyen gruptayım ama uzaktan çalışma sürecinden de keyif alan tarafta… Bunu nasıl dengeye getirebilirim açıkçası henüz analiz aşamasındayım. Her şey yine bizler için erişilebilir olduğunda şekillendirmekte zorlanacağımın da farkındayım. Ben böyle değilim demeden, nasıl olsa bugün yarın biter diyerek ertelediğimiz duyguları, eski ve yeni çalışma düzenimizi kıyaslayarak ideal hale getirmek gerekiyor. Çünkü sonu belki bu hafta ya da belki seneye olabilecek belirsiz bir süreçte, iş yaşantımızdaki sosyal davranış tarzımız da değişmiş olacak. Hiç düşündünüz mü bu süreçte kimleri ihmal ettiniz& Kendinizi ne kadar ihmal ettiniz? Döndüğümüzde -eğer bir dönüşü olacaksa- nasıl telafi edeceğiz; mutlu monolog döneminden, bol diyaloglu döneme geçişi?  Ruhsal dönüşümümüze ses verip, kendimizi bence şimdiden bir dengeye getirmek lazım. Sahi, ne kadar değiştiğinizin farkında mıydınız?  

Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@janesky

İlginizi çekebilir: Eliçe Kılıç’tan Evden Çalışma