Bir Oscar haftasına daha girdik ve son yıllarda olduğu gibi geleneksel en iyi film müzikleri alanındaki değerlendirme yazımla karşınızdayım. Adaylar üzerine daha geniş bir analize başlamadan önce unutulanları bir hatırlatalım. 2022’in en iyi filmlerinden biri olmasına karşın özellikle En İyi Uluslararası Film Kategori’nde yer almaması ile hali hazırda Park Chan-Wook’un Decision to Leave çalışması büyük bir haksızlığa uğramıştı. Buna bir de muhtemelen filme yaptığı müziklerle 2022’in en iyi birkaç film müziğiden birine imza atan ve bence yaşayan en büyük film müziği bestecilerinden biri olan Jo Yeong-Wook’un aday olmaması eklenince insan hayıflanmanın ötesine geçiyor.

2023 Oscarları: En İyi Film Müzikleri Adayları | Fotoğraf: News in Germany

Akademinin 21 Aralık 2022’de aralarında en iyi film müziklerinin de olduğu on kategorideki kısa listeleri yayınlamasıyla Oscar sezonu açılmıştı. Akademinin listesinde şu besteciler ve filmler yer almaktaydı:

  • Volker Bertelmann (All Quiet on the Western Front) 
  • Simon Franglen (Avatar: The Way of Water)
  • Justin Hurwitz (Babylon)
  • Carter Burwell (The Banshees of Inisherin) 
  • Ludwig Göransson (Black Panther: Wakanda Forever)
  • Chanda Dancy (Devotion)
  • John Powell (Don’t Worry Darling)
  • Son Lux (Everything Everywhere All at Once)
  • John Williams (The Fabelmans)
  • Nathan Johnson (Glass Onion: A Knives Out Mystery)
  • Alexandre Desplat (Guillermo del Toro’s Pinocchio)
  • Michael Abels (Nope)
  • Nicolas Britell (She Said)
  • Terence Blanchard (The Woman King)
  • Hildur Guðnadóttir (Women Talking)

Listeden seçilip Oscar’a aday gösterilen beş besteci ve filme gelmeden adaylık dışında kalanlar baktığımda listede dört ismin ön plana çıktığını düşünüyorum. Don’t Worry Darling ile John Powell; Glass Onion: A Knives Out Mystery ile Nathan Johnson; She Said ile Nicholas Britell ve Women Talking ile de Hildur Guðnadóttir. Açıkcası bu dört besteci de  aday gösterilseydi kimseden çok büyük bir itiraz geleceğini düşünüyorum. Özellikle de  She Said için aynı zamanda eşi olan Amerikalı çellist Caitlin Sullivan’ın da muhteşem soloları eşliğinde derin, melodik ve dramatik bir müzik yapan Britell’in en azından John Williams yerine aday gösterilmesi gerekirdi kanaatime göre. Kişisel müzik beğenime göre Guðnadóttir da Hurwitz yerine aday gösterilseydi çok hoşuma giderdi ama öte yandan daha önce Joker ile heykele ulaşan Guðnadóttir’in yerine La La Land’in iki Oscarlı bestecisi, Hollywood’un son dönemli altın çocuklarından Hurwitz’in aday gösterilmesini hem Oscar Ödüllüleri politikası hem de sinematografik açıdan anlıyorum ve makul karşılıyorum. Meraklı olanlar bu yapıtları dinleyebilirler.

Adaylar üzerine daha geniş bir analize başlamadan önce unutulanları bir hatırlatalım. 2022’in en iyi filmlerinden biri olmasına karşın özellikle En İyi Uluslararası Film Kategori’nde yer almaması ile hali hazırda Park Chan-Wook’un Decision to Leave çalışması büyük bir haksızlığa uğramıştı. Buna bir de muhtemelen filme yaptığı müziklerle 2022’in en iyi birkaç film müziğiden birine imza atan ve bence yaşayan en büyük film müziği bestecilerinden biri olan Jo Yeong-Wook’un aday olmaması eklenince insan hayıflanmanın ötesine geçiyor. Film müziği meraklılarının dışında müziğe daha derin ve entelektüel bir boyuttan bakanlar Yeong’un sadece bu film için değil tüm yaptığı çalışmaları dinlemeli. Özellikle The Handmaiden (2016), ki bence sinema tarihin en önemli müzikal çalışmalarından biridir, ve Sympathy for Lady Vengeance (2005) başka bir boyuta, başka bir ruh haline ve entelektüel seviyeye aittir; kesinlikle kaçmamalı.

Gelelim 2023 Oscar Ödülleri’nde ‘En İyi Orijinal Film Müzikleri’ alanındaki adaylara:

  • Volker Bertelmann – All Quiet on the Western Front
  • Justin Hurwitz – Babylon
  • Carter Burwell – The Banshees of Inisherin 
  • Son Lux – Everything Everywhere All at Once
  • John WilliamsThe Fabelmans

2023 Oscar Ödülleri’nde ‘En İyi Orijinal Film Müzikleri’

Volker Bertelmann | All Quiet on the Western Front

Savaş filmlerini çok sevdiğim gibi müziklerini de severim. Ağırlıklı olarak geniş bir orkestrasyon ile yaratılan epik seslerle depresif, karanlık ve gerilim dolu atmosfer arasında yer alan savaş filmi müziklerinin film müzikleri içinde kendine has bir alt-tür  oluşturduğunu ve bir gelenek içinde var olduğunu söylemek mümkün. Bertelmann bu geleneğe farklı bir biçimde ama onu da göz ardı etmeden katkı yapmayı başarmış 2022’nin en çok konuşulan filmlerinden biri olan All Quiet on the Western Front için yaptığı müziklerde.

Volker Bertelmann (neo-klasik dünyasında tanındığı isimle Hauscka) son dönemin en önemli Neo-klasik bestecilerinden biri. Amerikalı avant-garde besteci John Cage’in yolundan giderek farklı teknikler kullanarak özel olarak hazırladığı ve emprovizasyon ustalığı ile zenginleştirdiği piyano odaklı oda müziği eserleriyle neo-klasik müzikte kendine özel bir yer edinen Alman besteci son yıllarda film müziklerine de ağırlık veriyor. Özellikle bir başka çok önemli neo-klasik besteci olan Dustin O’Halloran ile ortak yaptığı ve 2017 Oscar Ödülleri’nde yine En İyi Film Müziği’ dalında adaylık kazandığı Lion sayesinde film müzikleri alanında da dikkat çekmeye başladı.

All Quiet on the Western Front’da Bertelsmann özellikle efektler ile etkisi yüksek bir gerilim oluşturmayı başarmış. Daha ilk duyduğunuz anda kötü bir şeyin yaklaştığını, o kötü şey sonunda da çok kötü şeyler olacağını hissediyorsunuz. Ayrıca girişte yaylılardan yayılan yumuşak melodiyi aniden bölen ve insana ‘ne oluyor’ dedirten ana tema da epik bir başlangıç olarak gerilim hissini güçlendiriyor. Çalışma yer yer vatandaşı Zimmer’in Dunkirk, Dune ve Intersellar müziklerini anımsatsa da özellikle yaylılar ile geleneksel film müziklerine de bir selam duruyor Bertelmann. Müzikte efektlerin yoğun kullanılması, elektronik/ambiant müzikten unsurların da yer alması aynı zamanda benim gibi daha geleneksel müziğe yakın duranlar yanında daha genç bir kitleyi de yakalamayı başarıyor.

Konu akılda kalıcılık ve film dışında da dinlenebilme konusuna gelindiğindeyse  çalışmayı açıkcası o kadar başarılı bulamıyorum. Ana temanın bir ‘leitmotif’ olarak tekrarlandığı bölümler dışında kalanlar ancak film ile anlam buluyor ki bunu doğru bulan, film müziğinin filmden ayrı olarak dinlenmek üzere değil filme destek veren, onun mesajını, oluşturmak için uğraştığı atmosferi güçlendirmek için yapıldığını iddia edenler olacaktır. Bu konuya daha önce film müziklerine üzerine yazdığım bir yazıda değinmiştim. Film müziklerine yönelik yaklaşımın iki temel ve farklı ekolünden birini temsil eden bu görüşler de elbet kendi açısından haklıdır; ben ağırlıklı olarak diğer tarafı, yani filmden bağımsız olarak da film müziklerinin dinlenebilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan baktığımda da All Quiet on the Western Front ortalama bir yerde konumlanıyor.

Sonuç olarak genelde başarılı bulduğum ve adaylığı benim açımdan sürpriz olmayan bir çalışma. En İyi Film Müziği, Oscar Ödülleri’nin temel kategorileri içinde önceden tahmin edilmesi en zor olanı ama ödülün favorilerinden olmadığını düşünüyor ve ödülü almasına hiç ihtimal vermiyorum.

Justin Hurwitz | Babylon

Hollywood’un son dönemdeki altın çocuklardan, Harvard Üniversitesi’nden oda arkadaşı Damien Chazelle ile yaptığı işbirliğiyle kendi de bir altın çocuğa dönüşen Justin Hurwitz bir kez daha aday. İlk olarak Chazelle’in çıkış filmi olan bol adaylı ve ödüllü Whiplash (2014) ile dikkat çeken Hurtwitz, Chazelle ile yaptığı ikinci büyük işbirliği olan La La Land (2016)’de ‘En İyi Film Müzik’ ve ‘En İyi Şarkı’ alanlarında iki Oscar alarak ve bu listeye BAFTA’yı da ekleyerek kısa sürede günümüzün en popüler film müziği bestecilerinden biri haline geldi.

Babylon Chazelle ile Hurwitz’in beşinci işbirliği ve başka bir yönetmen ile çalışmadığı için de beşinci film müziği. Hurwitz, Babylon ile belki de şu ana kadar bulduğu en uygun oyun alanında en iyi yaptığı en iyi şeyi yapıyor: filmin görkemli dilini, görsel aşırılığını ve tarihsel/kültürel bağlamını müzikal dile aktarmayı başararak ortaya müthiş bir çalışma koyuyor. Gerek Chazelle sineması gerekse de ve doğal olarak Hurwitz’in müziği kişisel tercihlerimle çok uyumlu olmasa da bu ikilinin uyumunu ve ortaya koydukları sinematografik başarıyı inkar etmek mümkün değil. Bazı parçalarda (örneğin Manny and Nellie’s Theme) önceki başyapıtı La La Land’i anımsatan melodiler duyulsa da Hurwitz Babylon’da özgün bir anlatım yakalamayı başarıyor ve Jazz-Dönemi’nin yani 1920ler Hollywood’nun dekadan, yıkıcı ama aynı zamanda yeni ve bambaşka bir sinemasal dönemi de başlatacak olan değişiminin sancılarını müziği duyduğunuz andan itibaren hayal etmenizi sağlıyor. Özellikle Welcome, Manny and Nellie’s Theme ve Gold Coast Rhythm gibi sinema tarihine geçecek parçalardan oluşan Babylon ödül en güçlü adaylardan biri, belki de birincisi.

Carter Burwell | The Banshees of Inisherin

Son dönemin en önemli film müziği bestecilerinden biri olan Burwell Oscar Ödüllüleri’nin yabancısı değil. 2022 öncesinde iki adaylığı bulunan Burwell (Carol, Three Bilboards Outside Ebbing-Missouri) üçüncü kez aday gösteriliyor. Müzik yaşamı boyunca Coen Kardeşler, Todd Haynes ve Martin McDonagh ile işbirliği yapan ve hemen hemen bu yönetmenlerin tüm filmlerinin müziklerine imza atan Burwell bir kez daha bir McDonagh filmi olan ve bu sezonun en önemli filmlerinden biri kabul edilen (National Board of Review tarafından 2022’nin en iyi on filmden biri olarak belirlendi) ve dört BAFTA ve dokuz Oscar ödüllüğü ile parlak bir ilgi gören The Banshees of Inisherin ile aday.

Her ne kadar öncesinde popüler ve önemli filmler (Bartok Fink, Fargo, Big Lebowski, Being John Malkovich, No Country for Old Men) için müzik yapmış olsa da McDonagh’ın kendi oyunundan uyarladığı ve çıkış filmi olarak kabul edilen In Bruges için yaptığı müzik sayesinde Burwell bir besteci olarak filmlerden bağımsız olarak ciddi bir popülerlik kazandı ve ilgi görmeye başladı. Nitekim benim de besteciyi yakından takip etmenin nedeni In Bruges müzikleri. 2015 tarihli Haynes filmi Carol için bestelediği müzik, ki besteci ilk Oscar adaylığını kazandı, tıpkı In Bruges gibi sinema tarihine geçecek düzeyde bir çalışmaydı. Burwell The Banshees of Inisherin için de yine çok üst düzey bir iş çıkarıyor. Dingin ama atmosferik, karanlık, melodik, ilginç şekilde filmin geçtiği coğrafyadan bağımsız olarak da İrlanda folk müziğinden bir esinlenme taşımayan müzik bu anlamda Burwell diskografisi içinde bile özgün bir yere konumlanıyor. Burwell’in müziğine olan sempatim bir yana Oscar adayları içinde filmden bağımsız olarak dinlenebilme kapasitesi en yüksek olan çalışma bence bu.

Son Lux | Everything Everywhere All at Once

Adaylar arasında en sürpriz olanı hiç kuşkusuz Amerikalı deneysel post-rock üçlüsü Son Lux. 2008 yılından bu yana müzik dünyasında yer alan grup deneysel, özellikle elektronik etkisiyle oluşturdukları kendilerine özgü, türler arası tanımlanması zor bir müzik ile tanınıyor. İtiraf edeyim, Oscar adaylığı öncesinde grubun sadece adını duymuş ama hiç dinlememiştim. Deneysel bir doğaçlama izlenimi veren müzik, soul, elektronik, ambiant türleri ile neo-klasik ve kimi zaman nota aralarında sezilen eski usül geleneksel film müziği tarzlarına Uzakdoğu esintilerinin serpilmesi ile ilgi çekici ve özgün bir hale geliyor. Deneysel müziğe alışık olmayan kulaklar için dinlemesi zor ama müziğin farklı boyutlarını deneyimlemek isteyenler için iyi bir başlangıç. Aday olması benim açımdan sürpriz oldu. Adaylığında filmin popülerliğinin belirli bir etkisi olduğunu düşünüyorum ama genel anlamıyla beğendiğim bir çalışma.

John Williams | The Fabelmans

366 film müziği, 53 Oscar, 6 Emmy, 25 Altın Küre, 71 Grammy adaylığı, 7 BAFTA…  Sinema tarihinin gelmiş geçmiş en çok hasılat yapan 25 filminden 9 tanesinin müziğini yapan Williams açık ara sinema tarihinin en efsanevi ve başarılı bir kaç bestecilerinden biri, pek çokları için de en büyük bestecisi. Filmlerin ruhunu ve atmosferini tamamlamada çok başarılı olan (yakın zamandan Harry Potter Serisini hatırlayın); çoğunlukla görkemli orkestralar için hafif klasik müzik tarzına ve bugün bildiğimiz anlamdaki film müziğini oluşturan Hollywood’un altın döneminin büyük bestecileri Max Steiner, Alfred Newman ve Erich Wolfang Korngold geleneğine dayanan, orkestrasyon ve teknik açıdan mükemmele yakın müzikleriyle bu yargıya varmak çok zor değil. Starwars (ki genel olarak sinema tarihin gelmiş geçmiş en iyi film müziği kabul ediliyor), Schindler’s List, Harry Potter, Fiddler on the Roof, Jaws, Superman ve E.T. (özellikle Flying teması adeta tek başına sinema ve film nedir, müziği nasıl olur gösterecek derecede muhteşemdir) gibi filmler için yaptığı besteleriyle bile Williams büyük bir film müziği efsanesine dönüşürdü.

Öte yandan bu noktada Williams’ın Çarkovski, Dvorjak, Holst, Richard Strauss, Stravinsky ve Korngold gibi bestecilerinden çok etkilendiği, hatta onların melodilerini kendi müziğine uyarladığı; dolayısıyla da genel anlamda müziğinde belirli bir özgünlük sorunu olduğuna dair yapılan tartışmaların bir bölümüne katıldığımı da belirtmek isterim. Bu konuda özellikle Youtube’da normal dinleyiciye fazla teknik gelebilecek ama yine de önemli bir fikir verecek çalışmaları izlenebilir. Ben Williams’ın bu eğiliminin “onun yönetmeni ve filmi ön plana çıkaran; kendi için değil film için müzik yapan bir besteci olmasından kaynaklandığı” görüşüne yakınım. Nitekim bu eğilimi sayesinde de bu kadar çeşitli türde ve büyüklükte filmde bu kadar büyük yönetmenle çalışma şansı bulmuştur. Williams’ın müziğinin filmlere etkisi kadar filmlerin de Williams’ın başarısına etkisi vardır. Keza aldığı dört en iyi film müziği Oscar’ından 3 tanesi Spielberg filmleri (Jaws, E.T., Schindler’s List) ile gerçekleşmiştir. Oscar aldığı Starwars için de Williams’ı yakın arkadaşı Lucas’a öneren de yine Spielberg olmuştur. İkili toplamda 29 filmde beraber çalışmışlar.

Williams’ın 53. Oscar adaylığını aldığı, ki 91 yaşındayken bu adaylık ile tarihin en yaşlı adayı oldu, ve Spielberg ile 29. İşbirliğini yaptığı The Fabelmans bence 2023 adayları içindeki en zayıf çalışma. Daha da ileri gideyim, Williams’ın 70 yıla yayılan kariyeri içinde de orta seviyenin altında olduğu düşünüyorum bu müziğin. Evet, filmin atmosferine katkısı elbette var. Teknik olarak da bir sorun içermiyor ki Williams düzeyinde bir besteciden zaten farklı bir beklenti de olamaz ama çok geleneksel çok sıradan bir müzik. Akademi Williams’ı yaşına ve Spielberg filminin hürmetine aday göstermiş gibi adeta. Williams yerine Britell, Guðnadóttir veya Johnson aday gösterilseydi daha adil olurdu kanaatindeyim.

Peki Gelelim Can Alıcı Soruya: Kim Kazanır?

Oscar Ödülleri | Fotoğraf: Financial Times

Yazıda da ifade ettiğim gibi bu kategori Oscar ödülleri içinde tahmini en zor dallardan biri. Buna rağmen mevcut yorumlar doğrultusunda ben de tahminlerimi yapayım. Genel olarak Hurwitz Babylon ile diğer adayların önünde gözüküyor ve tahmin yapanların ağırlıklı olarak seçimi Hurwitz. Ben de müziğine kişisel olarak çok yakınlık hissetmesem de onun ön plana çıktığını düşünüyorum ve akademi üyesi olsam Bertelmann ve özellikle de Burwell’e olan müzikal yakınlığıma ve özellikle de Burwell’in bir Oscar ödülünü hakettiğini düşünmeme rağmen oyumu Hurwitz lehine kullanırdım. Öte yandan Brian Rowe, konu hakkında yazdığı yazıda, sürpriz biçimde, Hurwitz’in favori olmasına karşın, Williams’ın da gözardı edilmemesi gerektiğini düşünüyor ve şu beş nedenden dolayı 6.kez ödüle uzanabileceğini iddia ediyor:

  1. 91 yaşında ve bu büyük ihtimal son adaylığı.
  2. Üzerine 20’den fazla adaylık elde etmesine karşın en son ödülünü 1994 yılında Schindler’s Liste ile almış. Diğer ödüllerine de baktığımızda 1970ler ve 80ler’in başından itibaren aslında Williams neredeyse her sene aday gösterilmesine rağmen ödülü alamamış. Bu kapsamda uzun zamandır esirgenen ödül kariyerinin sonunda hem de bir Spielberg filmiyle kendisine verilebilir.
  3. The Fabelmans 7 adaylık aldı ama müzik dışındaki diğer kategorilerde çok büyük bir rekabet var. Akademi sinema tarihinin en büyük gişesini yapmış, en büyükler arasında yer alan Spielberg’e dördüncü Oscar ödülünü de vermeyebilir ama filmi de ödülsüz bırakmak istemiyor. Geriye de kala kala en iyi müzik kalıyor.
  4. Babylon bütün o ses getirmesine ve konuşulmasına karşın Oscar ödüllerinde ve gişede beklenenin çok altında kaldı. Sürpriz bir şekilde teknik dallar dışında pek varlık gösteremediği 2023 Oscar Ödülleri’nde Hurwitz bu durum dolayısıyla gözardı edilebilir. Ayrıca La La Land ile 2 Oscar alan ve film müziği alanında sadece 10 yıldır varlık gösteren ve daha 38 yaşında olan bir besteci karşısında Williams seçilirse kimse de çok büyük bir itirazda bulunmaz.

Ben de bu yoruma bir ekleme yapayım: Benzer bir durum Morricone için olmuştu. Alması gerektiği, hem de birden fazla filmle, ödül 86 yaşında, altıncı adaylığında, görece zayıf bir filmle, The Hateful Eight ile gelmişti ve kimse itiraz etmemişti. Şu tespitle yazıyı bitireyim: Teşbihte hata olmaz, at yarışı tabiriyle, favori Hurwiz, plase Williams.

Kapak Fotoğrafı: Awards Watch

İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan En İyi Şarkı Dalında Oscar Adayları