Bir yıla nasıl başlarsanız öyle gider sözünü iyi oyunlarla başlayarak haklı çıkardım. Yeni yıl bereketiyle geldi, ocak ve şubat ayları birbirinden keyifli oyunları izleme telaşıyla geçti. Bahar mevsimine de tiyatroyla giriş yapmanız için yılın ilk aylarına ait oyun günlüğümle ve “tam listeye almalık” oyun izlenimlerimle geldim.

Fotoğraf: unsplash.com/@chiabra

Yeni yılın daha ilk günlerinden itibaren dopdolu bir programla sahnenin karşısında yerimi almak çok güzeldi. Geçen sezondan denk getiremediğim oyunlar kadar çiçeği burnunda tiyatroların ilk kez beğenimize sunduğu oyunları da ‘iyi ki izledim’ diyerek not aldım. İyi metin, sağlam oyunculuk, bazen zengin bazen de yalın dekorla bizi bambaşka hikayelere götüren, hayatın gerçeklerini yüzümüze vuran, çoğu zaman eğlendiren bu oyunlara sizlerin de seyirci kalmanızı gerektiğini düşünüyor ve izlenimlerimle baş başa bırakıyorum. İşte 2024’ün ilk oyun günlüğü ve keyifli bir izleme deneyimi sunan oyunlar:

Tarihte Yaşanmamış Olaylar | Kadıköy Boa Sahne

Tiyatro denilince Kadıköy’deki ilk evim ilan ettiğim Boa Sahne yine yapmış yapacağını ve eğlenceli bir oyunla gönlümüzü fethetmiş. Genç bir tiyatro grubu, bir oyun sahnelemek ister ancak ‘peki biz ne oynayacağız?’ sorusunun cevabını bir türlü bulamazlar. Derken Ülkü Tamer’in Tarihte Yaşanmamış Olaylar isimli kitabı ellerine geçer ve gerisi gelir. Oyunu izledikçe tarih bilgimizi daha doğrusu tarihte hiç bilemediklerimizi sorgulamaya başlıyoruz. Gerçekte bize anlattıkları gibi mi oldu her şey yoksa anlatılmayanlar mı tarihi oluşturdu? Onları bilseydik ne olurdu, dünyanın kaderi değişir miydi? Kafamızda böyle deli sorular dolaşırken, gülmekten geri duramıyor, kahkahalarımızın salondan taşmasına engel olamıyoruz.

Metnin ne kadar iyi olduğunu belirtmeye gerek yok ancak oyuncuların ne kadar başarılı, uyumlarının yüksek, enerjilerinin tavan olduğunu üstüne basa basa belirtmeye fazlasıyla gerek var. Ammar Özçelik, Atakan Avcı, Delal Yıldırım, Ezgi Nur Köycü, Eylül Güntekin, Murat Küçük, Utku Palta ve Yağmur Altay bir karakterden diğerine geçerken, şarkılarını icra ederken o kadar çok eğleniyorlar ki, bu durum biz seyircilere katlanarak yansıyor. Kalabalık ve sandalyelerle anında değişebilen dekora, çalınan enstrümanlar eklenince ortaya tadına doyulmaz bir oyun çıkıyor. Yönetmen Emrah Eren’in imzasını en başından beri hissettiğimiz oyun sonunda hep birlikte mırıldanıyoruz: kağıdımız çaput bizim, kefenimiz bulut bizim, mesleğimiz umut bizim, kıranlara selam olsun! Bizden de emeği geçen herkese selam olsun 😊.

Annemden Kalan Gül Ağacı Masanın Üzerinde Çaydanlık Beyaz Bir İz Bıraktı | ba Tiyatro & H6 Act

annemden
Fotoğraf: ba Tiyatro

Önce isminin uzunluğuyla dikkatimizi çekti, sonra da izleyenlerin etkileyici olduğuna ilişkin yorumlarıyla. Işıklar sönüyor, bir yazar izleyenleri karşılıyor. Bir eser ortaya koymanın sancılı sürecinden başlıyor anlatmaya. Nereden başlamalı, nasıl anlatmalı, kimi anlatmalı… Bir apartmanı sözleriyle çiziyor, her katını, aşağıdan yukarıya tüm dairelere ve içinde yaşayanlara pencereden bakar gibiyiz. Komşular arasında sanatçı, akademisyen, yaşlı çift var ve her birinin özgün öyküsü. En çok anne-kızın olduğu katta kalıyor odağımız. Başarıları ve kariyeriyle baskın bir anne ve onun egosu ve kibri altında ezilen kızının eskiden süregelen iletişimsizliği, yaraların üstüne yenilerin eklenerek asla kapanmaması. Oysa dinlemeyi, anlamayı bilsek ve sevebilsek bu noktaya kadar gelmeyeceğiz. Kayıp yaşandıktan sonra anlıyoruz ve soruyoruz ‘değer miydi?’ Anne-kızın diyalogları bizlere tanıdık geliyor, kendimizden de çok şey buluyoruz.

İlk olarak bunları düşündürse de, oyunu izlememin üstünden birkaç hafta geçti ve hatırladıkça hala başka soru ve kavramlar kafamda işlemeye devam ediyor. Ferdi Çetin’e bu kadar derin ve yoğun duygularla yazdığı için kalemine sağlık derken Kayhan Berkin’in yine doğru rejisiyle bir oyunda olabilecek en güzel ekibi alkışlıyoruz. Her birini ayrı ayrı sevdiğim Ayşe Lebriz Berkem, Nergis Öztürk, Kayhan Berkin, Okan Urun’un oyunculuğuyla oyun içimize işliyor. Anıl Aslan’ın sesi ve Beyza Elçin Işığan’ın desteği de iyi ki var. Sahne için Metro Han’dan daha uygun bir yer olamazdı. Tarihi dokusu, zaman yolculuğumuzun öznesi haline geliyor. Adında belirtildiği gibi, çaydanlık nasıl biz iz bırakıyorsa, bu oyun da içinizde derin bir iz bırakacak.

Aslında | Bis Tiyatro

Bis Tiyatro, kadın erkek ilişkilerini bu kez farklı açıdan masaya yatırıyor. Bir zamanların birbirine aşık çiftinin arasına kariyer hedefleri  ve mesafeler giriyor, zamanın şartları değişiyor ve ayrılık da kaçınılmaz oluyor. Gel-gitler, arada görüşme çabaları, ziyaretler… bir ayrılıkla yeniden bir araya gelme sürecinde yaşanan ne varsa görüyoruz ama olması gerekeni yani kartların açık oynanmasını bir türlü göremiyoruz. Oyunun ismi de zaten asıl mesajı veriyor. Aslında en baştan dürüst olsak, açık olsak geldiğimiz nokta çok farklı olurdu. Hani denir ya, bir kavgada son söyleyeceğimizi ilk söylüyoruz diye bazen de tam tersi olmalı, ne söylenecekse ilk söylenmeli ki, her şey olması gerektiği gibi olsun. Gereksizce zorlayan da biziz, sonuçlarına katlanmak zorunda olan da.

İlk defa seyrettiğim oyuncular Serap Üsküplü, Pelin Koçak ve Taylan Yılmaz, birbirleriyle uyumları ve sahici oyunculuklarıyla hepimizden tam not aldı. Pelin Koçak aynı zamanda oyunun metnini yazarak kalemindeki hünerini sunmuş ve beğeniyle takip ettiğim Muharrem Uğurlu da yönetmenlik koltuğunun hakkını vermiş. Her izlenildiğinde tüm zamanların çözülemeyen ilişkiler denklemini çarpanlarına ayıracağınız, oyuncuları başka oyunlarında izleme planları yapacağınız Aslında’ya listenizin ilk sıralarında yer açmalısınız.

Aşalım Bunları | Reka Kolektif

asalim-bunlari-istanbul-net-tr
Ceren Kaçar-Görkem Örskıran| Fotoğraf: istanbul.net.tr

Reka Kolektif’in birinci yılını kutlayan oyunu Aşalım Bunları için beğenimin yanına yıldızları hemen yerleştiriyorum. Sahnede bir akvaryum ve genç bir çiftimiz var, ellerinde bir de balık. Onun anne babası olarak bakıp büyütmeye çalışıyorlar ancak pek başarılı olamıyorlar. Balık ölüyor ve yas başlıyor. Bir de üstüne asansörde ölen bir çocuğun hikayesini öğreniyoruz. Tüm bunların gölgesinde işleriyle hayata tutunma çabalarını da. İzlerken sorularım da zihnimi meşgul etmeye başlıyor: peki bu yası nasıl aşacaklar, yasla birlikte başka neleri aşacaklar, rağmen’lerle yaşamak mümkün olacak mı? Oyunun yazarları Aslı Ekici ve Rıza Efe Reis, katman katman yas sürecini, hallerimizi, günümüzün ikilemlerini işlemiş. Adı üstünde bence de artık “aşalım bunları”.

Temiz metin, akvaryum, kamera çekimleri, sahne duvarına yansıyan video derken oyun daha bir zenginleşiyor ve derinleşiyor. Oyunun metnini seviyoruz oyuncuları metinden daha çok seviyoruz. Ceren Kaçar ve Görkem Örskıran’ın uyumlu oyunculuğu, dinamik hareket düzenine ayak uydurmaları ve performansları takdire şayandı. Sayelerinde sevdik bu çifti. Ceren Kaçar’ın sesine de ayrıca bayıldık. Günümüzün değerlerini (?) sorgulayacağınız, üstüne düşünüp izleyen herkesle bir araya gelerek o katmanlara tek tek ineceğiniz bu oyunun seyircisi olmalısınız. Bu arada, “giy-çık” uygulamasını da en kısa zamanda telefonuma indirmek istiyorum, büyük rahatlık!

39 Buçuk Basamak | Tiyatroadam

İşte size senenin en eğlenceli oyunu! Kendi tanımlarıyla abesle iştigalde fevkalade münasip bir temaşa, bir Anadolu polisiyesi. Yönetmenlik koltuğundaki başarısına yine hayran olduğum Oğuz Utku Güneş, bu oyunla çıtayı biraz daha yükseltiyor. John Buchan’ın 39 Basamak adlı romanından ilham alarak eseri öyle bir uyarlıyor ki, Buchan’ı oyunun baş kahramanı haline getiriyor. Kahramanımız, yeni romanını kaleme almak üzere Pera Palas Oteli’ne yerleşiyor, bir bayram gecesi Feshane şenliklerine katılıyor ve cinai bir vakanın baş zanlısına dönüşüyor. Aklanma sürecinde, memleketimizin en güzel köşelerinde yurdum insanlarıyla tanışma hikayeleri kahkahalarımızın müsebbibi oluyor. Oyuncular Berk Yaygın, Murat Akkoyunlu, Deniz Özmen, enstrümanlarıyla Vehbi Can Uyaroğlu ve Ömer Dinar sahnede harikalar yaratıyor. Oyunun tek kadın oyuncusu Pelin Abay’a bir parentez açıyor, hayranlığımda pozitif ayrımcılık yapıyor ve alkışlarımın çoğunluğunu kendisine gönderiyorum. Hiç vakit kaybetmeden Tiyatroadam’ın yolunu tutmanız şiddetle tavsiye olunur.

Hamiyet | Peyk & MOM Yapım

hamiyet-akm
Aslı İnandık I Fotoğraf: AKM

Tiyatro Festivali’yle birlikte adını ve başarısını duyduğumuz Hamiyet de yeni yılın hediyelerinden oldu. Kafasının içinde müzik duyan, sadece şarkı sözü yazmak isteyen Hamiyet sahnede ne yaşıyorsa zamanında aynısını da yaşamış. 1980 darbesinde nasibini almış, fabrikada namusuyla ve vicdanıyla çalışan işçi, evde çocukları için çırpınan bir anne, bu berbat yaşamını kendi dünyasında müzikle çekilir hale getirmeye çalışan bir kadın. Hak etmediği o kadar çok şey yaşıyor ve kendisin anlamayanlar tarafından o kadar çok eziliyor ki, sonunda geldiği durum belki onun bir bakıma özgürlüğü oluyor. İzlerken içimiz parçalanıyor, adaleti hiç bulamayacağımıza kanaat getiriyor, Hamiyet’i kendi haline bırakıyoruz. Belli ki böylesi çok daha iyi ve hayırlı olacak.

Hamiyet Müzikali’nin başarısı içimize dokunan hikayesi kadar başarılı ekibiyle de ilgili. Aslı İnandık’a, Hamiyet olmak çok yakışmış ve sonuna kadar da bu karakteri üzerinde biçilmiş kaftan gibi taşıyor. Bilgesu Kural, Cansu Bahadır, Esra Kızıldoğan, Ezgi Çelik, Sabahattin Yakut, Sermet Yeşil, Uygar Özçelik’ten oluşan oyuncu kadrosu bu hikayedeki beğenimizi sağlamlaştırıyor. İrfan Alış ve sahnenin dört bir tarafına konuşlanmış Peyk orkestrası, müzikleriyle oyunu bir üst seviyeye taşıyor.  Sahnedeki dekor ise bizi fabrikadan eve, sinemaya, sokaklara sürüklüyor.  Dansları, Peyk orkestrasının şarkıları, tam bir ekip işi dedirten oyuncu ve oyunculuklarla Hamiyet önerilerimin üst sırasına yerleşiyor.    

Öteki Venedik Taciri | Kumbaracı50

Kumbaracı50 yine şaşırtmıyor, Öteki Vendik Taciri’yle yine bizden tam puan alıyor. Shakespeare’in sevdiğimiz eserlerinden Venedik Taciri, zekice bir uyarlamayla, kırmızı-mavi detayıyla, sahnenin dört tarafından seyircilere dört dörtlük izleme deneyimi sunuyor. Aile ilişkilerinden tutun da etik değerlere kadar ne biliyorsak, pandora kutusu gibi açılıp sahneye dağılıyor ve tek tek mercek altına alınıyor. İsmail Sağır’i ikinci kez yönetmen koltuğunda başarıyla izlediğim oyunun kadrosu da alkışımızın ortaklarından. Kadroda İpek Türktan, Yiğit Sertdemir, İsmail Sağır, Çağdaş Tekin’le birlikte Deniz Danışoğlu, İbrahim Arıcı ve Tuğra Can Bıçak varsa zaten kötü bir oyun izlememiz söz konusu bile olamaz. İki tabure ve oyuncak bir evi saymazsak öyle şaşalı dekorlar olmadan da iyi bir iş, alkışı bol bir oyun nasıl olunur’u izlemeniz gerek.  

Wish List/Sipariş Listesi | Fact Tiyatro

siparis-listesi-wish-list
Afiş: Fact Tiyatro

Fact Tiyatro, geçen yıl biz tiyatro severlere hayata bir sıfır yenik başlayan abla kardeşin mücadelesinden kesit sonduğu Wish List/Sipariş Listesi’ni armağan etti ve bizler de bu armağanı alkışlarımızla kabul ettik. Oyunun yazarı Katherine Soper, OKB ile savaşan bir kardeş ile tek başına evin reisi, annesi olmaya ve bir yandan da kapitalist düzenin sömürüsünden sağ çıkmaya çalışan ablanın hikayesini anlatıyor. Oyun, izleyenleri düşüncelere, içten içe isyanlara, ah keşke temennilerine, neden olmasın cesaretlendirmelerine sürüklüyor ve üstüne kendi değerlerimizin tanımını yeniden yazdırıyor. Elimizden geleni yaptığımızda, çok çalıştığımızda ödüllendirileceğimizi düşünürken, kurallara göre hareket ettiğimizde kazanacağımıza inanırken, oyunu izledikçe tüm bu gerçeklerimiz yerle yeksan oluyor. Oyun bitiyor ve içimiz parçalanmış olarak bir süre daha oturup düşünmeye devam ediyoruz. Şahsen hala bu abla kardeşin ne yaptığını düşünmekteyim ama aşk varsa, sevgi varsa, umudun da hep var olacağına da inanıyorum.

Böyle yoğun duyguları yaşamamız böylesi başarılı bir oyuncu kadrosuyla mümkün oluyor. Dilara Vural, Ali Haydar Çataltepe, Veysel Fezail, Eren Uğurhan’u ilk kez sahnede izledim ve böyle bir ekibin darısı her oyunun başına dileklerimi de yanına ekledim. Ali Haydar Çataltepe’nin aynı zamanda iyi bir rejiyle yönetmenlik koltuğunda başarısının altını çiziyoruz. Merkezinde abla-kardeş dayanışmasını alan, dünyanın her yerinde hakim düzenin içinde aşka inancımızla umut tohumlarını damla damla sulayan Wish List/Sipariş Listesi henüz izlemediyseniz “mutlaka”nız olmalı.

Neyzen Tevfik | ‘Hiç’, BKM

neyzen-hic-22564
Uğur Yücel | Fotoğraf: BKM

Neyzen Tevfik’in yaşamının anlatıldığı ‘Hiç’te yıllar sonra büyük usta Uğur Yücel’le hasret gideriyoruz. Neyzen’in sesini duyar duymaz vurulduğu neyle olan aşkı, neyzen olma yolculuğu, bu dünyada bir hiç olarak var olma sanatını kendi ağzından dinliyoruz. Dünya dediğimiz kürenin üstüne oturuyor, neyle birlikte rakıyla olan ilişkisini örneklerle anlatıyor. Arada neyin sesi, kulaklarımızın pasını siliyor ve ruhumuzu  okşuyor. Bir de Uğur Yücel faktörü var. Sahnede izlemeyi hepimiz özlemişiz ve Neyzen Tevfik’e de hayat verirken ustalığına bir kez daha şahit oluyoruz. Ancak oyunda kendisinin rakıdan ziyade neye olan tutkusuna daha fazla değinmesini, çalmayı nasıl öğrendiğini, ilerlediğini ve hepimizin bildiği bir usta olduğunu daha fazla işlemesini beklerdim. Küfürlerin sıklığı bir yerden sonra rahatsız etmeye başlıyor. Yine de Uğur Yücel’i izlemek, neyzenin iç dünyasını yakından tanımak için listemize alınması gerekenlerden. Bir de Neyzen Tevfik, canımız Ata’mızla bir anısını ve sohbetini anlatıyor ki, sırf bunu duymak için bile gidilir.

Gördüğünüz gibi bahara giriş yapmanızı sağlayacak birden fazla oyun seçeneği sizleri bekliyor. Oyunu, oyuncusu, eğlencesi, keyfi ve alkışıyla dolu dolu geçireceğiniz bir bahar mevsimi için istikametimiz tam yol tiyatro! Salondan ruhunuzda çiçekler açmış bir şekilde ayrılacaksınız. Şimdiden iyi seyirler! 

Kapak Fotoğrafı: vecteezy.com 

İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Hamiyet