İtiraf etmek gerekirse Sicilya’ya gitmeden önce adanın ziyaretçilerine sunabileceklerinden bu denli haberdar değildim. Ancak Akdeniz’in en büyük adası olan Sicilya, ziyaretçilerine yeme-içme kültürü, eşsiz tarihi, turkuaz renkli plajları ve beni en çok etkileyen cana yakın insanlarıyla size rüya gibi bir tatil sunuyor. Eğer siz de Sicilya’ya ilk defa gidiyorsanız ve bizimki gibi dört günlük kısa bir tatiliniz varsa, şehirleri doyasıya dolaşmak için aşağıda anlatacağım tüm şehirleri tek tatile sıkıştırmamanızı şiddetle tavsiye ederim. Bu tatilden sonra özellikle bazı yerlerde keşke birkaç günümüz daha olsaydı diye hâlâ düşünüyoruz…

Palermo | Fotoğraf: Michele Bitetto (Unsplash.com)

Palermo’dan Favignana’ya Seyahat Notları

Sicilya’ya ne zaman gidilmesi gerektiğine gelecek olursak, adanın İtalya’nın en güneyinde yer aldığını düşünerek özellikle yaz aylarında ekstra sıcak olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Biz Haziran ayının başında gitmiş olmamıza rağmen gün içerisinde sıcaklıklar 35 dereceyi bulabiliyordu. Sadece deniz tatili yapacaklar için bu sıcaklıklar normal olsa da, şehirde binaların arasında gezerken ve özellikle pandemi döneminde klimalı iç mekanlar da çok bulunulmadığından sıcağı sürekli olarak hissediyorsunuz. Bu nedenle en güzel zamanın Mayıs sonu veya Eylül ayı olduğunu düşünüyorum.

Palermo

Biz Sicilya tatilimize her zaman olduğu gibi Milano’dan başladık, Palermo’ya bir saatlik bir uçuşun ve şehir merkezine 45 dakikalık bir tren yolculuğunun ardından kiraladığımız eve yerleştik. Kaldığımız bölge deniz kenarına ama aynı zamanda da şehir merkezine (Via Roma Caddesi) oldukça yakın bir mesafedeydi. Özellikle akşam saatlerinde bu bölge oldukça canlı (Piazza Caracciolo), ayak üstü yemek yemek veya bir yerde oturup bir şeyler içmek için bu bölgeyi tercih edebilirsiniz.

palermo-castle
Monreal Katedali | Fotoğraf: İdil Deniz Selçuk

Palermo’da görülecek yerlerin en başında Monreal Katedrali’ni saymak gerekir, yapımı 12. Yüzyıla kadar dayanan katedralin büyüklüğü karşısında hayran olmamak elde değil, tasarımına baktığınızda İtalya’daki (özellikle kuzeydeki) diğer katedrallerden bir hayli ayrıştığını görebilirsiniz, bunun en büyük sebebi şehrin bir dönem Arap hakimiyetinde olması ve kültürün şehirdeki binaların genel görünümünü bir hayli etkilemiş olması.

İtalya’daki katedrallerin çoğunda olduğu gibi burayı da gezmek ücretsiz. Bir diğer önemli nokta, Palazzo Normanini (Norman Sarayı): adı üzerinde Palermo’nun sarayı diyebiliriz, yine benzer bir şekilde Arap kültüründen etkilenmiş ve günümüzde parlamento binası olarak hizmet ediyor. Sarayı gördükten sonra şehir merkezine doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz ve her köşesinin bir mevsimi temsil ettiği Piazza Quattro Canti (Dört Mevsim Meydanı) ile tamamı mitolojik karakterlerin heykelleriyle çevrelenmiş, aslen Floransa için yapılmış fakat Palermo’da bulunan Fontana Pretoria’yı (Pretoria Çeşmesi) görüyoruz. Via Roma tren istasyonundan başlayarak şehri boydan boya geçen en önemli cadde, sağlı sollu olarak tüm bahsettiğim yapılara bu cadde üzerinden ulaşmak mümkün.

Dört Mevsim Meydanı | Fotoğraf: İdil Deniz Selçuk

Favignana

Ertesi günümüze erken uyanarak başlıyoruz, Palermo’dan Sicilya’nın batısında bulunan Favignana adası’na yolculuğumuz yaklaşık 3 saat sürüyor. Favignana’yı görmek istememizin en önemli sebebi turkuaz renkli koylarıyla ünlü olması. Adaya ulaşmak için en kolay yol Palermo’dan 2 saatlik bir otobüs yolculuğu ile Trapani’ye gelmek ve buradan da son olarak 20-30 dk sürecek keyifli bir hızlı feribot yolculuğu yapmak. Ada çok küçük olduğu için merkeze yakın herhangi bir yerde kalabilirsiniz, biz adadaki ulaşımımız için bisiklet kiralamayı tercih ettik; taksi, otobüs, dolmuş gibi toplu ulaşım araçlarını bulmanız pek mümkün değil, bulsanız bile saatlerine tam olarak güvenemiyorsunuz. Bisikletle adayı baştan başa dolaşarak Cala Rossa, Cala Azzurra ve Lido Burrone plajlarını ziyaret ettik. İtalya’da Türkiye’de olduğu gibi bir beach club kültürü neyse ki yok, çoğu plaj halka açık ve ücretsiz. Şemsiye ve şezlong kiralama hizmeti olduğu gibi kendi malzemelerinizi de getirerek en beğendiğiniz köşeye yerleşmeniz mümkün. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz Cala Rossa, adanın en ünlü koyu, şu ana kadar İtalya’da gördüğüm en güzel denizlerden birine sahip, kendinizi adeta havuzda yüzüyor gibi hissediyorsunuz. Eğer Favignana’da bir geceden fazla kalmış olsaydık diğer günlerde de geleceğimiz plaj kesinlikle burası olurdu.

img-1571
Cala Rossa, Favignana | Fotoğraf: İdil Deniz Selçuk

Katanya

Favignana sonrası son durağımız Katanya için yine sabahın erken saatlerinde yola çıkıyoruz, maalesef bu bölge İtalya’nın geri kalanı gibi tamamen trenle gezmeye çok uygun değil, o yüzden önce Trapani, sonrasında otobüsle Palermo ve son olarak da 3 saatlik bir tren yolculuğuyla Katanya’ya ulaşmanız gerekiyor. Ya da eğer araba kiraladıysanız direk olarak Katanya’ya gitmek de mümkün. Yol üzerinde Etna Yanardağı’nın yanından geçiyoruz, hala aktif olan bir yanardağ olduğu için zaman zaman hala dumanları dağın üzerinde yükselirken görebiliyorsunuz. Katanya’ya gece ulaşıyoruz, burada yine şehir merkezinde turistik yerlere ve işlek caddelere yakın bir yerde kalmak gerekiyor çünkü arka sokaklar belli bir saatten sonra çok güvenli olmayabiliyor.

Katanya’daki günümüze şehrin en büyük caddesi olan Via Etna üzerinden başlıyoruz, bu caddenin Etna Dağı’ndan başlayarak denize kadar uzandığı söyleniyor. Görülecek yerler arasında her zaman olduğu gibi Duomo Katedrali ve Duomo meydanı (meydandaki Fil heykelinin önünde fotoğraf çektirmeyi unutmayın), hemen katedralin arkasında bulunan Balık Pazarı, Antik Roma Tiyatrosu ve Ursino kalesi sayılabilir. 1801 yılında Katanya’da doğan ünlü besteci Bellini’nin lahiti Duomo Katedrali’nin içerisinde yer alıyor, Bellini kim diye soracak olanlar için en ünlü eseri olarak Norma’yı söyleyebiliriz.

katanya-duomo
Duomo Katedrali, Katanya | Fotoğraf: İdil Deniz Selçuk

Sicilya’da Yeme İçme

Sadece bu konu için ayrı bir yazı bile yazılabilir, özellikle kızarmış yiyecekler, envai çeşit deniz ürünü, bol karbonhidrat, antep fıstıklı yemekler ve tatlılar, bol domates ve peynir Sicilya mutfağının olmazsa olmazları.

Sicilya’da genel olarak İtalya’nın kuzeyine göre porsiyonlar çok daha büyük ve fiyatlar daha ucuz. İtalyan yemek kültürünün başlangıç, birinci yemek, ikinci yemek ve tatlıdan oluştuğunu düşünüp bir de bu porsiyonların Sicilya’da çok daha büyük olduğunu hesaba katarsanız, bir haftalık bir tatilin ardından 3-4 kilo alarak eve dönmek garantili. Özellikle son akşam yemeğini yediğimiz 7+ Catania hayatımda gördüğüm en büyük pizza ve hamburgerlere sahip (2 kişinin bitirip kolaylıkla doyabileceği porsiyonları tek kişi için sunuyorlar).

Özel olarak bahsetmek istediğim bazı lezzetleri ve mekanları aşağıda sıraladım:

  • Arancino / Arancina: Bu seyahatimiz sırasında bizi en çok etkileyen öğünlerin başında Arancina veya Arancino geliyor. Palermo’da yapılan ve yuvarlak şeklinde olan versiyonuna Arancina, Katanya’da yapılan ve üçgen şekline benzeyenine ise Arancino deniyor. İkisinin de tadı birbirine çok benzer, bizim yediklerimiz arasında en güzeli Palermo’daki Antica Foccaceria San Francesco’dakiydi. Farklı çeşitlerde olanlarını bulmanız mümkün, en ünlüsü kıymalı olan (ragu) olsa da, bizim favorilerimiz arasında patlıcan ve parmesanlı olan versiyonu da var.
  • Brioscia: Palermo’da yediğimiz en güzel ama en ağır olan lezzetlerden biri, Brioscia’daki dondurmaydı. İstediğiniz miktarda ve çeşitte dondurmayı yapısı poğaçaya benzeyen bir brioche’un (kruvasan) içine koyuyorlar, üzerine de bolca çikolata sosu. Hayatta kesinlikle bir kere denenmesi gereken lezzetlerden biri.
  • Scirocco lab: Burası farklı dergilerce de ünü kanıtlanmış bir yer, ve kesinlikle adını hak ediyor. Katanya’daki balık pazarının yanında bulunan bu minik büfe, size bir kızarmış deniz ürününün sunabileceği maksimum lezzeti sunuyor. Kesinlikle uğranması gereken bir yer.

Daha önce İtalya’yı veya Sicilya’yı ziyaret etmemiş olanlar için ögünlerden ve yeme kültüründen kısaca bahsetmek gerekirse, sabah 8-9 civarında bir kahve (muhtemelen cappucino veya espresso macchiato) ve kruvasan (İtalya’daki adıyla brioche) başlayan gün 1-2 saatleri arasında öğle yemeği ve ardından yemek sonrası kahve ile devam ediyor. Önemli bir bilgi, İtalya’da öğle yemeğinden sonra sütlü kahve içmek geleneklere biraz aykırı, genellikle sade kahve tercih ediliyor. Sonrasında akşam üstü 6-7 gibi Aperetivo ile devam edip 9 sonrası yenilen akşam yemeği ile son buluyor. Evet, İtalya’da akşam yemekleri geç başlayıp geç bitiyor.

Eğer İtalya’da yeni yeni ünlü olmaya başlayan lokasyonlarla alakalı bilgi almak isterseniz diğer yazılarıma göz atmayı unutmayın!

Kapak Fotoğrafı: İdil Deniz Selçuk

İlginizi çekebilir: İdil Deniz Selçuk’tan Trento