Gerilim filmleri için seveninin çok sevdiği, sevmeyenin ise göz ucuyla bile bakmaya tahammül edemedi bir tür diyebiliriz. Benim bu kategoriyi sevmemin başlıca sebebi türünün iyi örneklerinin seyirciyi gündelik gerilim ve stresten uzaklaştırarak dikkati bir noktaya odaklamakta oldukça başarılı olması diyebilirim. 90’lı yıllara has dokuları ve gerilim filmlerini benim kadar sevenler için hazırlanmış olan bu derlemeyi beğeneceğinizi umuyorum.

90’lar Gerilim Filmleri

Misery | 1990 

Misery
Misery | Fotoğraf: IMDB

Türkçe’ye “Ölüm Kitabı” olarak çevrilmiş olan Stephen King’ın 1987 yılında yazdığı kitaptan uyarlanan bu film gerilim/korku türünü seven herkesin izlemesi gerekenlerden. Her ne kadar çıkış tarihi 90’lar olsada filmin havasında  James Caan tarafından canlandırılan Paul kurgu türü romanlar yazan başarılı yazardır. Bir gün arabası yoldan çıkar ve gözlerini Kathy Bates tarafından canlandırılan Annie’nin evinde açar. Annie, Paul’un büyük hayranıdır ve çok geçmeden anlaşılırki bu hayranlık araba kazası sonrası yaralanan Paul’u sandığından büyük bir tehlikeye sokar. Annie karakteri sevgisiz ve yalnız biri olması ile izleyici bir yandan üzerken bir yanda da tüm bunlardan dolayı yapabileceklerinin sınırsızlığı ile korkutuyor. Kathy Bates filmdeki rolü ile 63. Akademi Ödüllerinde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alması performansını izleyen kimseyi şaşırtmaz diye tahmin ediyorum. 

The Silence of the Lambs | 1991

The Silence of the Lambs
The Silence of the Lambs | Fotoğraf: IMDB

Adını herkesin bildiği “o film”. Psikolojik gerilim türünün en bilinen filmlerinden olan “Kuzuların Sessizliği” genç bir FBI ajanı Clarice’in eğitimine devam ederken kurbanlarının derilerini yüzen bir katilin elinden kurtarmaya çalıştığı kadına ulaşmak için Hannibal Lecter adlı başka bir katil ile kurduğu yakın ilişkiye odaklanıyor. Lecter’ın zihinine inerek katili yakalamaya çalışırken kurulan bu yakın ilişki Lecter’ın kaçmasına sebep oluyor. 118 dakika olan bu sürükleyici film her dakikasında türünün hakkını en iyi şekilde vererek seyirciyi tetikte tutuyor. Yedi dalda Akademi Ödüllerine aday olan Jonalhan Demme tarafından yönetilen film Lecter rolü ile En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Anthony Hopkins’e, Clarice rolü ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü Jodie Foster’a kazandırdığı gibi En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama ödüllerinide kazanıyor. Filmi sevenler devam filmi olan Hannibal, Red Dragon ve Hannibal Rising’i de izleyebilir ama bu filmlere dair beklentinizi düşük tutmakta fayda var. 

Sleeping with the Enemy | 1991

Sleeping with the Enemy
Sleeping with the Enemy | Fotoğraf: IMDB

90’lar denince Julia Roberts’un yer aldığı bir filmin listede yer alamamasını düşünemiyorum. Ünlü oyuncunun favori filmim diyemesem de 90’ların stilini iyi yansıttığını düşündüğüm gerilim/gizem türüne ait bu film izlenmeye değer. Laure’nın hayatı dışarıdan mutlu görünsede aslında değildir. Kocası Martin şiddet uygulayan, saplantılı ve manipülatif biridir. Laure sürdürmek zorunda olduğu bu hayattan kurtulmanın yolunu herkese ödlüğünü inandırarak, kaçmakta bulur. Çekimlerine 19 milyon dolar harcanan filmin getirisi 175 milyon dolar. Kadın başrolü ile 13 milyon dolar hasılat elde eden film, dönemi için bir rekor elde etmiş. Eleştirmenler Roberts’ın oyunculuğunu çok beğenselerde filmi ortalama bulduklarını belirtiyorlar. Kadınlara yapılan fiziksel ve psikolojik şiddeti barındıran bu filmin tetikleyici unsurlar barındırdığını izlemek isteyenlere önceden söylemek isterim. Film Laure’nin kapana kısılmışlık hissini başarıyla seyirciye yansıttırken çoğu insanın aynı anda yaşayabilecekleri daha karmaşık duygulara yer vermekten kaçınarak hayatta kalma mücadelesine odaklanmış ki bu aslında bir mesaj niteliği taşıyor. 

Poison Ivy | 1992

Poison Ivy
Poison Ivy | Fotoğraf: IMDB

1982 yılında henüz yedi yaşında E.T. filminde yer aldıktan sonra popüleritesi her geçen yıl artan, 90’li yılların en meşhur genç oyuncularından olan Drew Barrymore’un Ivy karakteri ile başrolde olduğu bu film ‘femme fatale’ barındırıyor ama bu sefer karakterin yaşı daha genç ve görünüşü daha masum yani olaylar daha beklenmedik bir çerçevede ilerliyor. Bununla beraber bu filmin ‘femme fatale’ karakteri Ivy “öldürücü Lolita” türünün öncülerinden gösteriliyor. Aile izlemeye pek de uygun bir film olmadığını söylemekte fayda görüyorum. Roseanne dizisi ile tanınan Sara Gilbert, Sylvie Cooper adlı karakteri canlandırıyor.

Ailesi varlıklı olan Sylvie özel bir lisede okurken Ivy ile tanışır. Iyv bir süre sonra Sylvie’lerin evinde yaşamaya başlar. Başta iyi anlaşan arkadaşların arası Ivy’nin manipülatif yüzünü göstermesi ile bozulmaya başlar. Karmaşık bir öyküsü olan Ivy bir yandan şefkat uyanıdırırken bir yanda da korku uyandırır. Los Angeles’ta çekilen filmin bir kadın yönetmen tarafından çekilmesinin katkılarını karakterlerin derinsel boyutu ile film boyunca görüyoruz. Film 90’lar stilini karakterlerin gelişimine çok iyi yansıtıyor. Filmin ortalarına doğru 90’lar stilinin feminen yönünü Ivy karakteri ile verirken 80’li yılların ortasında gelişmeye başlayan grunge trendinin 90’lara yansımasını Sylvie karakterinde görüyoruz.  İlginç bir detay isteyenlerinize; Leonardo DiCaprio’nun adı kadroda geçsede filmde sahnesi bulunmamaktadır. 

The Pelican Brief | 1993

The Pelican Brief
The Pelican Brief | Fotoğraf: IMDB

To Kill a Mockingbird, Sophie’s Choice gibi ünlü filmlerin yönetmeni Alan J. Pakula tarafından yönetilen, dilimize Pelika Dosyası diye çevrilen film John Grisham’ın en çok satan kitabından 90’lı yıllarda başrolünde Julia Roberts ve Denzel Washington’la beyaz perdeye uyarlanıyor. İki yüksek mahkeme yargıcının öldürülmesinden sonra Roberts tarafından canlandırılan Derby adlı hukuk öğrencisi bu suikastalara dair bir soya hazırlar. Dosya devletin kıdemli kademelerini sarsabilecek bilgileri içermesinden ötürü tehlikeli bir araçken yanlış kişilerin eline düşer ve Derby ve Washington tarafıdan canlandırılan Gray adlı gazeteciyi aksiyon ve gerilim dolu bir yola sürükler. Grisham aklında Darby’i oynaması için Roberts’i düşünürken ünlü oyuncu kitabı bir kez okuduktan sonra senaryoyu okumadan filmi kabul ediyor. Spoiler sayılır mı bilmiyorum ama Derby ve Gray karakteri arasında kitapta romantik bir ilişki varken Washington seyircinin ırklar arası bir romantik ilişki görmek istemeyeceğini düşündüğü için Roberts onay versede bunu onaylamayarak senaryodan çıkarılmasını gerektirecek değişiklik istiyor. 

Dream Lover | 1993

img_3122
Dream Lover | Fotoğraf: IMDB

Romantik/dram türüne ait bir filmmiş izlenimi veren girişi ile gerçek bir psikolojik gerilim sunan dilimize Hayalimdeki Sevgili olarak çevrilen bu film az bilinilirliğine rağmen türünün oldukça başarılı bir örneği. Ray adlı yeni boşanmış, genç ve başarılı bir mimarın yeni bir birliktelik isterken Lena ile tanışır. Kısa sürede birbirlerinden etkilenen çift evlenir ve ilk çocukları ile mutlu bir yaşam sürmeye başlarlar. Günler geçtikçe Lena’nın geçmişine yönelik bir takım garip olaylar meydana gelir ve Ray, eşinin geçmişine dair ne kadar az şey bildiğini fark ederek bilinmezlerin peşine düşer. 80’lerin ünlü oyuncularından olan James Spader ve David Lynch tarafından yönetilen Twin Peaks dizinden bildiğimiz Madchen Amick’in başrolde yer aldığı bu gizemli dolu filmi MUBI’de izleyebilirsiniz. İnsanların gerçekten birbirilerini ne kadar tanıyıp ne kadar tanıyamayacağına dair düşüncelere iten, tek başınıza izlemenizi önerdiğim bu filmin insan ilişkilerine bakışınıza bir şeyler katacağına eminim. 

The Crush | 1993

img_2770-2
The Crush | Fotoğraf: IMDB

Alicia Silverstone’un Clueless adlı film ile  tanınmadan önce yıldızının parlamasını sağlayan film olarak da The Crush çoğu kişinin korkulu rüyalarından biri olan takıntı üzerine odaklanıyor. Ünlü oyuncu Darien adlı ailesi zengin 14 yaşındaki biri kızı canlandırıyor. Ailesinin misafir evini kiralayan Saw (Testere) filminden tanıdığımız Cary Elwes tarafından canlandırılan gazeteci Nick’den hoşlanmaya başlayan Darien istediği ilgiyi bulamaz ve işler tehlikeli bir boyuta taşınır. MTV Film Ödülleri’nde Silverstone performansı ile En İyi Çıkış Yapan Oyuncu ve En İyi Kötü Karakter ödülünü kazanmıştır.Kadroda yer alan diğer meşhur isimler ise That ’70s Show adlı dizide Red karakteri ile tanıdığımız Kurtwood Smith, Buffy the Vampire Slayer adlı dizide yer alan Amber Benson ve Jennifer Rubin. Hafif doz gerilim ile bolca 90’lar atmosferin barındıran bu filmi vaktin nasıl geçtiğini fark etmeden oyalanmak isteyen herkese öneririm. 

Speed | 1994

img_3121-3
Speed | Fotoğraf: IMDB

Aksiyon ve gerilimi aynı anda ekrana taşıyan harika bir film! Keanu Reeves tarafından canlandırılan genç bir polis memurunun fidye amacıyla bomba yerleştirilmiş otobüsteki vatandaşları kurtarabilmesi için otobüsü belli bir hızda tutarak soğukkanlı ve stratejik davranması gerekiyor. Dennis Hooper ve Sandra Bullock’un da yer aldığı film Jan de Bont tarafından yönetiliyor. İşin dedikodu tarafına gelecek olursak filmin oyuncuları Reeves ve Bullock filmin çekiminden çok yıllar sonra Ellen DeGeneres tarafından sunulan The Ellen DeGeneres Show’a farklı zamanlarda çıkarak filmi çektikleri dönemde birbirlerine karşı romantik şeyler hissettiklerini ama karşılıksız olduğunu düşündükleri için birbirlerine duygularını söylemediklerini itiraf ediyorlar. Aile ya da arkadaş ortamında izlenmeye son derece müsait olan bu filmi henüz izlememişseniz aksiyon dolu dakikalar geçirmek istediğiniz bir gün kesinlikle izlemenizi öneririm.  

Se7en | 1995

img_3188
Se7en| Fotoğraf: IMDB

Senaryosu Andrew Kevin Walker tarafından yazılan, yönetmenliğini David Fincher’ın üstlendiği filmde Brad Pitt ve Morgan Freeman bir kişi tarafından işlenildiği düşünülen seri cinayetleri çözmeye çalışan dedektifleri canladırıyor. Cinayetlerin Hıristiyanlık inancında geçen yedi ölümcül günah çerçevesinde gerçekleştiğini çözen dedektiflerin katili bulma çabaları sürerken film boyunca nefesimi tuttuğumu film bitince fark ettim. Baş karakterlerin sempatik ama bir o kadar da gerçekçi olmasında oyuncuların katkısı büyük. Filmin son sahnesine kadar yağan yağmurlu atmosfer ve karanlık tonlamalar olay örgüsü ile bir bütünlük sağlıyor. 2022 yılında Matt Reeves tarafından yönetilen The Batman filmindeki Gotham tekrar yaratılırken bu filmden büyük ölçüde etkilenmiş diyebiliriz. Sizi bilmem ama ben David Fincher’ın ince detayları işleyiş ve çok çalışılmış br senaryo ile yarattığı bu filmi izledikten sonra yönetmenin gerçek bir başak burcu olduğuna ikna oldum diyebilirim. Filmi beğenenlerinize 1970’lerde seri katil cinayetlerini çözen dedektiflere odaklanmış Mindhunter adlı Fincher tarafından yönetilen diziyi öneririm. 

Fear | 1996

img_3190-2
Fear | Fotoğraf: IMDB

Özellikle gençlere “gerçek olamayacak kadar iyiyse muhtemelen gerçek değildir.” mesajını vermeyi başaran film babası, üvey annesi ve kardeşi ile beraber yaşayan 16 yaşındaki Nicole’un bir partide tanıştığı, tanıştığı andan itibaren etkilendiği ve her anlamda ona uygun görünen David ile ilişkisini konu alır. Zamanla David’in aşırı korumacı, kıskanç ve sahiplenici tavırları Nicole’un babasının dikkatini çeker ve ilişkileri saplantılı bir batağa sürüklenir. Filmin genç kadrosunu 90’lar denince akla gelen isimlerden biri olan Reese Witherspoon, 90’larda Calvin Klein modelliği ardından popülaritesi artan Mark Wahlberg ve 80’li yılların meşhur “Who’s the Boss?”  adlı dizinin kadrosunda olan Alyssa Milano oluşturuyor. 90’ların stil anlayışını sevenler filmi sadece kostümleri için  izleyerek ilhamla dolabilirler. 

The Frighteners | 1996

img_3600-3
The Frighteners | Fotoğraf: IMDB

Dilimize “Sevimli Hayaletler” olarak çevrilmiş olan bu film gerilimi ve komediyi beraberinde barındırıyor. Yeni Zelandalı, Yüzüklerin Efendisi serisinin başarılı yönetmeni olarak bilinen Peter Jackson’ın ilk büyük bütçeli Hollywood filmi olan bu filmin konusuysa şöyle: Eşini bir trafik kazasında kaybeden Frank’ın hayatı hayaletler ile iletişim kurabildiğini fark etmesi sonucu tamamen değişir. Üç farklı karaktere sahip hayalet ile arkadaşlık kurarak, bu ruhların korkuttuğu ev sahiplerinden evlerini arındırması için para aldığı bir iş alanı (dolandırıcılık) oluşturan Frank kurbanlarının alınlarına rakam yazarak onları sıra ile öldüren bir hayalet meselesini çözmek için işe koyulur.  Filmin senaryosunu Peter Jackson ve eşi Frances Walsh yazarken, başrolde Geleceğe Dönüş filmlerinden bildiğimiz Michael J. Fox yer alıyor. Bu nostaljik film sizi istediğiniz gibi germese veya ürkütmesede izlenmesi gereken bir 90’lar filmi olduğunu söyleyebilirim. 

Perfect Blue | 1997

img_3599
Perfect Blue | Fotoğraf: IMDB

Satoshi Kon tarafından yönetilen anime seven ya da sevmeyen herkese önereceğim psikolojik/gerilim türü olan dilimize “Kusursuz Mavi” olarak çevrilen film, Mima Kirigoe adlı ünlü bir şarkıcını oyuncu olmaya karar vermesi doğrultusunda yaşadığı süreci anlatıyor. Fanatik bir hayranı tarafında taciz edilmeye başlaması ise Mima’nın hayatında istenmeyen bir gerilime sebep oluyor. 1991 yılında Yoshikazu Takeuchi tarafından yazılmış bir romandan uyarlanmış olan anime kişilik karmaşasını başarı ile anlatırken sürekli duyulan tedirginlik ve korku hissinide başarıyla seyirciye aktararak gerçek bir gerilim yaratmayı başarıyor. Film alışılmış 90’lar havasından uzak gibi görünsede (ki değil) izlemeyen herkesin izlemesi gereken bir gerilim filmi olduğu için bu listede yinede yer vermek istedim. 

Funny Games | 1997

img_3579
Funny Games| Fotoğraf: IMDB

Avusturya yapımı psikolojik gerilim filmi Funny Games, Michael Haneke tarafından yazılıp yönetilen film belkide bu listedeki en karanlık film. Tatil için şehir dışına çıkan klasik denebilecek kadar alışılmış bir Avrupalı çekirdek ailenin iki gencin evlerine yaptığı ziyaret ile tamamen değişir. Filmin en beklenmedik anlarında keskin olarak nitelendirebileceğimiz dördüncü duvarın kırışları olsun, korku dolu saldırıların sebepsizliği ve anlamsızlığı olsun bu filmin herkesi ürküteceğine ve insan doğası üzerine düşündüreceğine eminim. 2007 yılında çoğumuza daha tanıdık gelen Naomi Watts, Tim Roth, Michael Pitt, Brady Corbet’ın yer aldığı oyuncu kadrosu ile aynı yönetmen tarafından film aynı hikaye Amerikan bir bakış ile tekrar çekilmiş. 2007 yapımı olan Funny Games, yönetmenin ilk kez Cannes Film Festivalinde gösterilmemiş nadir filmlerinden. Önerim ilk önce filmin orijinalini izlemeniz ve uzun bir süre geçtikten sonra tekrar rahatsız hissetmek ve gerilmek istediğiniz bir gün 2007 versiyonunu izlemeniz. Sırf oyuncuların başarılı performanslarının izlenmesine değecek bu film aynı zamanda meraktan arınmış bir şekilde izlendiğinde olayların absürtlüğünü ve çaresizliğini daha iyi anlamanıza da yarıyor. 

Face/Off  | 1997

img_3597
Face/Off | Fotoğraf: IMDB

John Woo tarafından yönetilen, başrolünde John Travolta ve Nicolas Cage’in oynadığı aksiyon/gerilim türüne ait olan bu film, ailesi ile yaşamakta olan, oğlunu kaybetmiş bir FBI ajanı Sean’ın oğlunun ölümünden sorumlu suçlu Castor’ın Los Angeles’ı yok edecek bir bomba geliştirdiğini öğrenmesi ile intikam peşine düşmesini konu alıyor. Bombanın yerini öğrenmek için yüz operasyonu geçirmeyi kabul eden Sean’ın hesaba katmadığı şeyse Castor’ın da onun yüzünü yani hayatını ele geçireceği… Birbirilerini oynamayı öğrenmek adına Travolta ve Cage iki haftayı birlikte geçirerek ses ve mimik üzerine detaylı çalışmışlar. Bu iki rol için başta düşünülen adaylar ise Arnold Schwarzenegger ve Sylvester Stallone. Gişede başarılı performans sergileyen bu film Roger Ebert, Peter Travers, Richard Corkiss gibi eleştirmenler tarafından da beğenildiğini söyleyebiliriz. Aksiyon filmlerini çok sevmeyen biri olarak vaktin nasıl geçtiğini hissettirmeyen aynı zamanda sonunda ne olacağını merakla bekleten bu filmi herkese öneririm. 

Lost Highway | 1997

img_3598
Lost Highway | Fotoğraf: Far Out Magazine

David Lynch’in en karışık filmlerden biri olarak anılan dilimize “Kayıp Otoban” olarak çevrilen bu filme klasik bir gerilim filmi demek çok da doğru olmaz. Caz müzisyeni olan Bill Pullman tarafından canlandırılan Fred ve karısı Patricia Arquette tarafından canlandırılan Renee’nin hayatlarından kesitleri bulanık bir şekilde anlatan film sinema severler tarafından yıllardır farklı tepkilere maruz kalıyor. Bazı insanlar filmi severek başyapıt olarak kabul ederken bazı insanlar filmin sürreal imgelerinin anlamsızlığı üzerinde durarak filmi beğenmiyor. Smashing Pumpkins, David Bowie, Marilyn Manson, Nine Inch Nails’den parçalar barındıran soundtrack’ın filme uyumu ise kuşkusuz mükemmel. Filmi beğenenler ya da daha anlamlı kılmak isteyenler Slavoj Zizek tarafından yazılmış “Gülünç Yücenin Sanatı: David Lynch’in Kayıp Otoban’ı Üzerine” adlı kitabı okuyabilir. 

A Perfect Murder | 1998

img_3139-3
A Perfect Murder  | Fotoğraf: IMDB

Finans dünyasının zengin isimlerinden olan Steven ve zengin bir aileden gelen Emily evli bir çifttir. Uzaktan mutlu bir çift gibi görünmelerine rağmen aslında Emily evliliğinden memnun değildir ve kocasını sanatçı David ile aldatıyordur. David’ın bu durumu öğrenmesi ve şantaj yapmaya karar vermesi ile işler karmaşık ve gerilim dolu bir hal alır. Gerilim filmlerinin aranan yüzü Michael Douglas, Gwyneth Paltrow ve henüz Yüzüklerin Efendisi ile meşhur olmadan önce Viggo Mortensen filmin baş kadrosunda yer alan isimler. Filmde David karakterini canlandıran Mortensen  ayrıca David’in sanat eserlerini yapan isim. Emily rolü için Elizabeth Hurley’nin düşünüldüğü söyleniyor ama ben Paltrow’un role yakıştığını düşünüyorum. Filmi beğenenler Hitchcock tarafından 1954 yılında yönetilmiş olan “Dial M For Murder” adlı filme göz atabilir. 

The Ninth Gate | 1999

img_3596-2
The Ninth Gate | Fotoğraf: Netflix

Sanat ile sanatçıyı birbirinden ayırma konusunda çok düşündürten Roman Polanski tarafından yönetilen başrolünde Johnny Deep’in yer aldığı film nadir bulunan kitapları araştıran Dean’ın bir kitap koleksiyoncusu tarafından Gölgeler Krallığı’nın Dokuzuncu Kapısı kitabının gerçekliğini araştırması için tutulmasını konu alıyor. Johnny Deep o dönemlerde aldığı klasikleşmiş10 milyon dolarlık ücretini yönetmen ile çalışma fırsatı için bir kenera koyuyor.  Film ne eleştirmenler tarafından beğenildi ne de gişede başarılı bir getiri (38 milyon dolar bütçesi karşılığında yine de 58 milyon dolara yakın gelir) getirdi. Peki neden bu listede bu filme yer verdim? Başlıca nedeni şu ki listede en az severek izlediğim filmin pek de beğenilmemiş olması ve 90’ların sonunda yer alması gerilim türü filmleri için bir çağın gerçekten de kapandığını sembolize edeceğini düşündürtmesi gerçeği. Tabii bu gerilim filmeri için başka bir çağın açıldığınında en büyük göstergesi. 

Kapak Fotoğrafı: PopOptiq

İlginizi çekebilir: Zeynep Cemre Şahin’den Windfall