Dünya nüfusu her geçen gün artarken ve doğal kaynaklar azalmaktayken sürdürülebilirlik kavramı hem makro hem de mikro anlamda gittikçe önem kazanıyor. Günlük rutinlerimizde yapacağımız ekolojik seçimler, bireysel olarak doğal kaynakların sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak için bir başlangıç olabilir.

Atıksız Bakım
Atıksız Bakım | Fotoğraf: Unsplash / Jan Kopřiva

Sürdürülebilirlik yelpazesi aslında oldukça geniş; iş dünyasından teknolojiye, sağlıktan modaya, kültürel alışkanlıklardan kişisel bakıma kadar pek çok alışkanlığı ve bu alışkanlıkların ardında kalan karbon ayak izini de kapsamakta. Peki bireysel olarak hangi alışkanlıkları değiştirmek ekosisteme, iklime, doğaya ve insan sağlığına daha yapıcı bir yol açabilir?

Atıksız Bakım

Ben bu alışkanlıkları her gün rutinimde kullandığım, sıklıkla tükettiğim kişisel bakım ürünlerini gözden geçirerek başladım. Elbette onca yıldır kabul edilen doğruları, otomatik olarak yapılan seçimleri bir çırpıda değiştirmek kolay değil. Fakat nerden başlarsam kardır diye düşünüp attım ilk adımımı. Göz önünde bulundurduğum ilk şey kullandığım ürünün petrokimyasal içermediğinden emin olmaktı. Bu da ürünün ön yüzündeki ambalajdan ziyade içerik okumayı öğretti.

Atıksız Bakım
Atıksız Bakım | Fotoğraf: Unsplash / Ignacio F.

Oksibenzon, benzopheone, benzoic acid, titanium dioksit, sodium myreth sulfate, SLS, SLES, paraben, aluminyum, triclosan, triclocarbon, mineral yağlar, propylen glycol, PEG, DEA, MEA, TEA, polisorbate, dimetikon, phenoxyethanol gibi  içeriklerin satın almaya niyetlendiğim şampuan, el sabunu, diş macunu, deodorant, güneş kremi ve nemlendirici kremlerde olmamasına özen gösterdim. Doğal olarak da en kolay ulaşılabilir bakım ürünlerini yani mağazalarda ve süpermarketlerde satılan ürünlerin hiçbirini alamadım. Beni en çok şaşırtan ise güvendiğim, çoğunlukla eczaneden aldığım dermokozmetiklerin pek çoğunun içeriklerinde nem tutma ve köpük yapma özelliğinden dolayı petrokimyasalların yer alıyor olmasıydı.

Okudukça öğrendim ki kısa süreli daha ferah / temiz / nemli hissettiren pek çok bakım ürünü, uzun vadede hem vücutta hem de üretim sırasında doğada toksik etkiler yaratıyor. Alerjilere, egzamaya, hatta DNA hasarlarına yol açabilecek kadar da güçlü yapıdalar. Küçük miktarlarda da olsa her üründen (makyaj, temizlik, bakım vb…) her gün düzenli olarak alınan petrokimyasalların etkisi, bir iki sene içinde vücutta gözlenebilir hale geliyor.

Bunları öğrendikten sonra elimdeki bazı ürünleri hemen (şampuan ve sıvı sabun), bazılarını da zamanla (diş macunu, yüz nemlendiricisi) elden çıkarıp, yerine daha ekolojik olan versiyonları edindim. Yalnız bu noktada, pek çok kişinin hem fikir olduğu bir hatırlatma yapmak isterim: Daha sağlıklı, ekolojik ve temiz içerikli olana geçiş bir süreçtir ve bir çırpıda gerçekleşmemelidir. Elindekileri olabildiğince uzun kullanmak, israf etmemek ve yenisini alman gerektiğinde öğrendiklerini hayata geçirmek de güzel bir başlangıçtır. O yüzden, herhangi bir şeyi elden çıkarmadan veya yenisini almadan daha sakin ve yavaş olmak önemlidir.

 Butik üreticilerden edindiğim temiz içerikli ürünler
Butik üreticilerden edindiğim temiz içerikli ürünler| Fotoğraf: Pınar Ertürk

Kendi hikayemde bu değişim nasıl oldu?

2019 yazında dört beş günlük bir plaj tatiline gittiğimde güneş kremi kullanmayı reddetim; ne de olsa çok fazla kimyasal içeriyor ve D vitamini sentezini güçleştiriyordu (!). Ne kadar yanlış bir karar verdiğimi kalıcı güneş lekeleri oluştuktan sonra anladım. Detaylı bir şekilde okuyup araştırdıktan sonra mineral filtre kullanan az ama güçlü içerikli, petrokimyasal kullanmayan üreticilerin olduğunu gördüm. Böylece ilk değiştirdiğim ürün güneş kremi oldu ve o günden beri yüzüm için yaz kış kullanmaya başladım.

İkinci değişim ise bir türlü geçmek bilmeyen ve tekrarlayan egzamam sayesinde oldu. SLS ve SLES türevlerinin egzamayı tetiklediğini öğrendiğim için bu maddelerin içinde bulunduğunu bildiğim sabun / şampuanları derhal kullanmayı bırakmayı seçtim. Yerine sülfat içermeyen şampuanları koydum. Saç kremi yerine ise ev yapımı elma sirkesi ve su karışımı kullanmaya başladım. Egzamanın neden olduğu kaşıntıyı almakla beraber, saçıma da parlaklık verdi.

Yaptığım bir diğer değişim ise diş macununda oldu. İçinde beyazlatma etkisi nedeniyle kullanılan titanium dioksit, triclosan ve tricarban içermeyen ürünleri seçmeye başladım. Bu macun tüplerinin arkasında genellikle yeşil bir çizgi oluyor, içerdiği kimyasalların güvenlik skorunu temsil eden. Tipik olarak, en kolay ulaşılabilen, reklamlarını ek sık gördüklerimizdekilerin arka yüzündeki bu renk çoğunlukla yeşil yerine lacivert, siyah veya kırmızı oluyor.

Değişiklik yaptıkça, bu konuyla ilgili daha çok okudukça daha fazla değişim de beraberinde geldi. Dermokozmetik markalarından vazgeçip yüz ve göz nemlendiricisi olarak kullanabileceğim alternatifler ararken içeriğine, kullandığı hammaddeye ve felsefelerine güvendiğim yerel üreticilerle tanıştım. Ne kadar çok olduklarına bir yandan şaşırarak…

Tanıştığım üreticilerin pek çok butik işletmeler ve çoğu online olarak hizmet veriyor. Yine pek çoğunun sohbete, sorularınız olduğunda fikir vermeye çok açık ve bu küresel sistemde butik olarak hizmet verecek kadar da cesur kişiler olduğunu gördüm. Ve bu etkileşimler bende başka bir başlık daha açtı: plastik ambalaj!

Atıksız Bakım
Atıksız Bakım | Fotoğraf: Unsplash / EcoPanda

Şu an bir süpermarkete veya bakım ürünleri mağazasında satılan ürünlerin neredeyse hepsi plastik ambalajlar, tüpler içinde satılıyor. İçindeki ürünler bittiğinde plastik ambalajlar geri dönüştürülüyor sanıyorsanız, büyük yanılgı! Geri dönüşüm sürecine dahil edilecek plastiklerin sıvılardan, jellerden arınmış olması gerekiyor ki kullanılan diş macunu tüpünün, şampuan şişesinin içerisindeki jellerin arındırılması zahmetli olduğu için ve çok zaman aldığından çoğunlukla bu ürünler geri dönüşüm zincirine dahil olamadan, atık olarak bekliyor!

Atık ve geri dönüşümle ilgili bir miktar daha hassas olmam gerektiğine karar verdikten sonra da kişisel bakımım için kullandığım ürünlerde şöyle bir değişikliğe gittim: Petrokimyasal içermese bile plastik ambalajı olan şampuanları almayı bıraktım. Yerel üreticiden, temiz içerikli saç sabunu ve katı şampuan kullanmaya başladım.

Atıksız Bakım
Atıksız Bakım | Fotoğraf: Unsplash / EcoPanda
  • SLS/ SLES içermese bile plastik ambalajlarda satılan sıvı el sabunlarını kullanmayı bıraktım; katı sabun kullanmaya başladım.
  • Plastik gövdeli diş fırçam ömrünü doldurduğunda bambu diş fırçasına geçiş yaptım.
  • Plastik tüplerdeki diş macunlarım bittiğinde yerine, cam ambalajda satılan el yapımı bir diş macunu kullanmaya başladım. Sırada kendi diş macunumu evde yapmak var!
  • Plastik diş iplerine alternatif olan, vegan ve daha az naylon içeren versiyonları kullanmaya başladım. 
  • Plastik duş liflerinden vazgeçip, anne örgüsü liflere geçiş yaptım. Bunun yerine kabak lifi kullananlar da var, bu da güzel bir alternatif olabilir.
  • Saç şekillendiricisi olarak kullandığım köpükler ve kremler yerine yerli üreticiden cam kavanozda el yapımı saç şekillendirici kullanmaya başladım.
  • Aluminyum ve bilumum kimyasal içeren deodorantları kullanmaya bırakıp; farklı baz ve esansiyel yağ, karbonat karışımları ile “Kendin Yap” tariflerle hazırladığım deodorantlara geçtim.
  • Yara, yanık için kullandığım tüp içerisinde satılan kremleri bırakıp, cam ambalajdaki kantaron/ aynısefa yağlarından yapılan merhemleri kullanmaya başladım.
  • En sık kullandığım plastik tüp içerisinde satılan el kremlerini almayı bıraktım; katı nemlendiriciler veya “Evde Yap”  tariflerle hazırladığım kremleri kullanmaya başladım.
  • Sıklıkla kullandığım dudak balmlarını da satın almayı bırakıp kendim yapmaya başladım.
  • Cilt ve göz nemlendiricileri ve bakım kremlerini de cam kavanozlar içerisinde satılan, organik içerikli ve el yapımı olan üreticilerden satın almaya başladım ve gördüm ki bunca yıl dermokozmetiklere boşuna yatırım yapmışım.
  • Ve son olarak, en çok plastik atığı çıkardığım ve bunun için vicdan azabı duymaya başladığım bir noktada kullan-at günlük pedler yerine yıkanıp yeniden kullanılabilen günlük pedlere geçiş yaptım.
 "Kendin Yap" tarifleriyle evde hazırladığım dudak balmı
“Kendin Yap” tarifleriyle evde hazırladığım dudak balmı | Pınar Ertürk 

Yaklaşık bir yılda kişisel bakım ve hijyen açısından değiştirdiğim alışkanlıklarım bunlar oldu. Her geçen gün bu listeye bir yenisi ekleniyor. Kendi sağlığıma, doğal kaynaklara ve ekosisteme karşı duyduğum sorumluluk da en büyük motivasyonum olmaya devam ediyor. Küçücük bir krem arayışı ile başlayan bu değişim sürecinin etkileri daha da büyüsün, öğrendiklerimi daha çok kişiye anlatayım istiyorum.  Tüketim alışkanlıklarımız farkındalıkla dolu olsun dileğim.

Görüşmek üzere!

Kapak fotoğrafı: Pınar Ertürk

İlginizi çekebilir: Kübra Ketenci’den Sıfır Atık Banyo