Bir Meşrutiyet Faciası yahut Gündüzlerimiz, Seyyar Sahne’nin tıpkı diğerleri gibi bu sezonun en sevilesi oyunlarından biri. Volkan Çıkıntoğlu, zekice bir metin yazmış, yetmemiş yanına Hakan Emre Ünal’ı ve Doğu Can’ı da alarak bize eğlenceli bir oyun şöleni yaşatmış. Nasıl’ını anlamak için gelin hep birlikte oyunu, metin ve oyunculuklar olarak iki ana gruba ayıralım sonra da beğenimizi masaya yatıralım.

bir-mesrutiyet-faciasi-yahut-gunduzlerimiz-10985
Bir Meşrutiyet Faciası yahut Gündüzlerimiz
seyyarsahne2-1024×683
Bir Meşrutiyet Faciası yahut Gündüzlerimiz

Işıklar yanıyor, sahnede beyazlar içinde üç erkek başlıyor konuşmaya, biri sevgilisiyle, biri patronuyla, biri de ablasıyla. Planlarına göre her şey çok güzel olacak, ya muradına ya da terfisine erecekler diye beklerken bir bakıyoruz ki, hepsi sanki bir yere, ölmek üzere olan adamın bilinçaltına ışınlanmışlar. Sonrası ise tam bir sorgulama silsilesi. ‘Ben kimim?‘ diye başlıyor, sorularının cevabını bulamadan bambaşka yerlere sürükleniyorlar. Aslında aynı kişiler derken, ayrı dünyanın insanlarının bir özetini bize geçiyorlar. İnançlar, hayaller, gerçekler, bir de üstüne edebiyat ekleniyor ve biz bu arap saçı hallerinden, ‘ben kimim, sen kimsin’ sorularından başlayarak, kafamızda tuhaf sorularla nasibimizi alıyoruz. Aslında üç insan nevi şahsına münhasır gibi görünse de, şu hayattaki genel insan manzalarından bir demet sunuluyor. Hayalleri için işini ve gemilerini yakan da biziz, her sabah gün doğmadan yola koyulup otobüslerde cama yapışarak işe giden de, cinsel kimliğini açıklamaya korkan da, belki şimdi bir baltaya sap olamasak da ileride bir işi kotarmak için umudu olan da biziz. Bu noktada ‘ben kimim’ sorusunun da bir önemi kalmıyor. Ölüm kavramını değil de şimdi ne yapıyorsun’u sorgulatmak amaç sanki. Hayat geçiyor, kuşlar uçuyor ama bizim de ömrümüz geçiyor, değerini bilmek, ona iyi bakmak gerek. Bu bilinçaltı insanlar, onların düşünceleri, değerleri bizim kafamızın içinde de az dönmüyor hani. Belki sadece birini belki çok daha fazlasını yaşattığımız en az kırk gol atabilecek güçteki bu üç insanın bize anlatmak istediklerinin altını çizerek bir kenara yazmak ödevimiz olmalı. Sonra bu insanlarla rüyalarda buluşamayacağımıza göre notlarımıza dönüp dönüp bakarak içselleştirmek en önemli iş. Bu arada o meşrutiyet, bildiğimiz bir meşrutiyet değil ama bir meşrutiyet sonuçta. (Nasıl yani? diye sorduğunuzu duyar gibiyim ama oyunu izleyince ne dediğimi anlayacaksınız.)

Oyunu izlerken, Volkan Çıkıntoğlu, kalemiyle kendine hayran bırakıyor. İlk olarak Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali’nde okuması yapılan oyun, keşke sahnelerde olsa ısrarlarına Mart 2017’den beri olumlu cevabını veriyor. Metin o zamandan bu zamana kadar doğaçlamalarla, yeni diyaloglarla büyümüş, serpilmiş, izlemesi keyifli bu son halini almış. Bu kadar klişe sözlerle, bu kadar ince esprilerle ortaya, mizah ve zekanın eşsiz birlikteliği çıkmış. Edebiyatın da içinde olmasıyla, Kafka, Tolstoy, Dostoyevski arasındaki kıyasıya çarpışmayla oyunun zekası da parlatılmış. Ne diyeyim, Volkan Çıkıntoğlu bence zaman kaybetmesin, yeni oyunlarla da tekrar karşımızda olsun! (Balat Monologlar Müzesi için yazdığı Balat’ın Sırrı oyunla da yetinmeyiz.) Seyyar Sahne’nin birçok oyunundan tanıdığımız Celal Mordeniz’in yönetmen olarak başarısını belirtmek gerek çünkü herhangi bir dekor olmadan tek kollu üç demir sandalyeyle bizi iyi bir oyun seyretme zevkinden mahrum bırakmamış.

unnamed
Bir Meşrutiyet Faciası yahut Gündüzlerimiz

Oyunculara gelince Volkan Çıkıntoğlu, Hakan Emre Ünal ve Doğu Can, sahnenin üç silahşörü olarak harika bir iş çıkarmış. Her biri bambaşka dünyaların insanını canlandırsa da, uyumları ve performansları bir oyunun başına gelebilecek en güzel şey. Hakan Emre Ünal’ı zaten diğer oyunlarından çok iyi biliyordum, burada da başarısını temize çektim. Volkan Çıkıntoğlu, yazmadaki başarısını oyunculuğuyla katlarken, Doğu Can’ı da ilk defa izledim ve Seyyar Sahne yapımı tek kişilik stand-up gösterisi “2. Sezon, 1. Bölüm”de yerimi almayı planlarıma dahil ettim.

Bir Meşrutiyet Faciası yahut Gündüzlerimiz hakkında söylenecek çok şey var, keyfi kaçmasın diye anlatmamak için zor tutuyorum. Ancak siz, iyi bir metni ve üç başarılı oyuncuyu izlemek için kendinizi zor tutmayın, en kısa zamanda planınızı yapın. Sezonun yüzümüzü güldüren bu zeki işinde “ben kimim” sorusunun cevabını aramaya koyulun. Cevabınızın izini sürerken bir çıkış yolu bulacak mısınız veya kaybolacak mısınız, bilmem ama çok eğleneceğiniz kesin. Şimdiden iyi seyirler!