Çocukken hepimizin ekranlarda duyduğu o yumuşacık sesi, o tuvale pıt pıt dokunarak “küçük mutlu ağaçlar” çizen nazik elleri ve kıvırcık kocaman bir saç kütlesini hepiniz tanırsınız. “Resim çizmeyi isteyen herkese nasıl çizileceğini öğretmeyi” vadeden, dünyanın pek çok ülkesinde binlerce dile çevrilerek çoğu insana ilham olmuş, karmaşık dünyalarında onlara renkli bir dinlenme alanı yaratmış, kısacası yıllarca ekranın öteki tarafından birçok hayata ve kalbe dokunabilmeyi başarmış Bob Ross’un hayatı, Netflix tarafından belgesel haline getirildi. Ekranda mutlu küçük ağaçlar çizen bu mutlu yüze gölge düşüren imparatorluk savaşı mercek altına alındı. “Bob Ross: Happy Accidents, Betrayal & Greed” yani çevirecek olursak “Bob Ross: Küçük Mutlu Ağaçların Arasında Gizlenen İhanet ve Hırs” adlı belgesel gerçekleri açıkça gözler önüne serdi.

Bob Ross | Fotoğraf: nytimes.com

Bob Ross: Küçük Mutlu Ağaçların Arasında Gizlenen İhanet ve Hırs

Resim Sevinci

Bir dönem Türk kanallarından TRT’de yayınlanan Resim Sevinci programıyla tanıştığımız Bob Ross, çoğumuzun çocukluk kahramanı oldu. Elime kağıdı ve kalemi alıp “Acaba ben de yapabilir miyim?” diyerek kaç kez televizyonun başına oturmuşumdur bilmiyorum. Ross, doğaya karşı olan takdiri ve ondan ilham almasıyla birlikte manzara resimleriyle ünlenmişti. Herkesi bu resimlerin eğer biraz uğraşılırsa kolayca çizilebileceğine, herkesin içinde bu potansiyelin var olduğuna inandırmıştı ve nesiller boyunca kültürel bir fenomen haline gelmişti. Ekranlarda daima yumuşak ve mutlu görmeye alıştığımız ressamın hayatındaki karanlık tarafı ise Netflix aydınlatmaya girişti. 52 yaşında lenf kanserinden ölen ressamın oğlu, iş ortakları ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini mercek altına alan yapımın yönetmenliğini Joshua Rofé, yapımcılığını ise komedyen Melissa McCarthy, Ben Falcone, Divya D’Souza ve Steven Berger üstlendi. 

O unutulmaz saçların, rahatlatıcı sesin ve nostaljik resimlerin ardında pek çok kişinin bilmediği bir gizem vardı.

Netflix Türkiye

Belgeselin Karşılaştığı Engeller

25 Ağustos’ta seyirciyle buluşan belgeselin yönetmeni Joshua Rofé, bu yolda önüne çıkan engelleri anlattı ve ressamın arkadaşlarının röportaj vermekten korktuğunu açıkladı. Bob Ross’un isminin ticari bir pazarlama kaynağı haline getirilmesi amacıyla kurulan Bob Ross Inc. şirketinin, oğlunun tüm çabalarına ve hukuki savaşına rağmen isim hakları alınamadı ve şirket sahipleri tarafından Ross’un tüm ailesi ve çevresi tehdit ve baskıyla susturulmaya çalışıldı. Projenin yapımcıları Melissa McCarthy ve Ben Falcone’la birlikte çalışan Rofé’nin belgeseli oluşturma sürecinde paylaştıkları şuydu: “Bob’u tanıyan ve onunla çalışanlara ulaşmaya başladık ve bu süreçte iki şey gerçekten netleşti. Birncisi Bob’ı sevmeleri, ikincisi onun hakkında alenen konuşmaktan korkmalarıydı. Ölümünün üstünden geçen bunca yıl sonra onun hakkında konuşmaktan korkan, onu seven kişiler var. Bunun ilginç bir hikaye yaratacağına dair hiçbir şüphe olmadığını hissettim. İlk telefon görüşmelerinde yasal misillemelere yönelik endişe söz konusuydu ve bunlar açıkçası hikayenin kilit parçaları.”

Bob Ross | Fotoğraf: Pinterest.com

Belgeseli oluşturma sürecinde epey zorlukla karşılaştığını söyleyen Rofé’i bu yolda cesaretlendiren ise, ressamın hayatının bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak ve sır perdesini artık tamamen kaldırmak olmuş. 

Kowalski Ailesi

Annette ve Walt Kowalski çiftiyle tanıştıktan sonra PBS’te 1983’ten 1994’e kadar yayımlanan Resim Sevinci (The Joy of Painting) programı 30 sezon boyunca devam etti. Dünyaca ünlü olan ve Türkiye’de TRT kanalında 1993’ten itibaren yayımlanmaya başlayan programda, Bob Ross yediden yetmişe milyonlarca sanatseverle manzara resimlerini ve çizimlerine dair ipuçlarını paylaştı. Ross’un bu kadar ünlü olmasını sağlayan Kowalski çiftiyle ise perde arkasında sağlıksız bir iletişimleri vardı. Ross, Anette Kowalski ile aleni olmayan ve aslı çok da kanıtlanamayan bir ilişki içindeydi ve daima baskı altındaydı. Ross lenf kanseri teşhisini kimseyle paylaşmak istemedi ve bunu bahane olarak kullanmadı. Şirketin işine gelen bu durum Ross’a daha da çok yüklenilmesiyle sonuçlandı. Tedavi görürken uzun saatler boyunca çalıştırılan ressamın adeta etinden, sütünden, derisinden faydalanıldı ve 30 sezonun sonunda ressam çalışamayacak duruma düşerek programını oğluna devretti. Baba mirasını devralmaya niyeti olmayan, başka hayalleri olan ve babasının kopyası olma sorumluluğunu yüklenmek istemeyen fakat buna mecbur kalan oğluna… Hatta Ross, izleyicilerini bu duruma alıştırmak için oğlunun resimdeki bazı detayları ondan daha başarılı ele aldığını bile söylemişti.

Bob Ross Inc. Şirketi

Kowalski çiftinin ise umrunda olan tek şey olayların ticari yönüydü. Bob Ross’un resim tekniklerini odağa alarak birçok resim kursu açıldı ve ressamın adını taşıyan Bob Ross Inc. şirketine ait birçok resim malzemesi satışa sunuldu. Burada eğitim alan resimseverler ise kurs adı altında aslında Bob Ross’un imzasıyla sahte tablolar yaptıklarının farkında bile değildi. Ross ölmeden önce şirketin isim haklarını üzerine almak için çok uğraşmış fakat başarılı olamamıştı. Ölümünden sonra hukuki mücadeleyi Ross’un oğlu devraldı fakat Kowalski çifti ressamın ölümünün ardından Bob Ross Inc. şirketini yönetmeye devam etti. Tüm çabalara rağmen isim hakları kaybedildi ve Ross’un ailesinin ressamın mirasından faydalanamadı. Oğlu ise tüm bunlardan çok uzaklara kaçıp sahip olabildiği tek miras olan resimlere sığındı. Schager, belgeselde pek çok kişinin konuşmaktan çekinmesinin sebebinin Kowalski çiftinin mahkemeye başvurması ve herkesi tehdit etmesi olduğunu söylüyor. 

Bob Ross | Fotoğraf: bgr.com

Siz de Ross’un çizdiği mutlu küçük ağaçlara gölge düşüren o karanlığı yakından görmek isterseniz, bu belgeseli izlemenizi tavsiye ederim. Fakat kendi adıma diyorum ki, çocukluğumuza dair tertemiz kalan anılar, keşke hep bildiğimiz gibi kalsaydı ve büyüdüğümüzde gerçek dünyanın çamuruna hiç bulaşmasaydık…

Kapak Fotoğrafı: Newyorker.com

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan En İyi Belgeseller