18.yüzyılda İitalyanlar tarafından inşa edilen bir yerleşim yeri olduğu için şuanda küçük İtalya olarak anılıyor Carouge. Bir dönem Fransızlar da burayı işgal ettikleri için Fransızların da izlerini taşıyor. Cenevre şehir merkezine sadece 10 dakika uzaklıkta bulunan Carouge’da, yerel tasarımcıların modern butikleri ve bohem tarzlarıyla ön plana çıkan barlar ve şık restoranlar bulunuyor.

img-20231215-wa0040
Carouge-Kilise Meydanı | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Carouge Tarihi

1760-70’den itibaren Sardunya Kralı ile Savoy Dükü Sardunyalı Victor Amadeus III tarafından inşa edilen ve 1786 yılında şehir statüsüne kavuşmuş Carouge, sırasıyla Fransa’nın, daha sonraları Avusturya’nın kısa süreli işgalleri ardından 1814 yılında yeniden Sardunya Krallığı’na dahil edilmiş. Ancak Torino Antlaşması (1816) Carouge’u Cenevre kantonuna devretmiş ve böylece İsviçre Konfederasyonu’nun bir parçası olmuş. İtalyan mimarisi sebebiyle de hala küçük İtalya olarak anılıyor.

img-20231215-wa0045
Carouge | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Sonbaharda Kısa Bir Avrupa Kaçamağı

Kasım ayında yani sonbaharın son demlerini yaşarken ailecek kısa bir kaçamak yapmaya karar verdik ve Cenevre’ye bilet alarak 3-4 günlük bir seyahat planladık. Cenevre’nin Lyon’a olan yakınlığı cazip geldi ve önce Fransa’nın gastronomi şehri Lyon’da konakladık. Çok keyifli bir iki gün geçirdikten sonra Cenevre’ye dönmeden önce yol üzerinde küçük ve çok şirin bir Fransız kasabası olan ve Fransa’nın Venedik’i olarak anılan Annecy’e uğradık ve Cenevre’ye dönüşe geçtik.

img-20231215-wa0044
Carouge | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Seyahatimizi planlarken, İtalya’ya olan tutkum sebebiyle, ilk olarak Cenevre’nin İtalya’ya olan mesafesine baktım ve karşıma ilginç bir bilgi çıktı: “İtalya Carouge ve İsviçre Cenevre arası mesafe 10 dakika” diye yazıyordu karşıma çıkan kaynakta. Biraz daha araştırınca öğrendim ki 18. yüzyılda İtalyanlar tarafından inşa edilen bir yerleşim yeri olduğu için şuanda küçük İtalya olarak anılıyor Carouge. Bir dönem Fransızlar da burayı işgal ettikleri için Fransızların da izlerini taşıdığı vurgulanıyor. Tabii bu bilgileri edindikten sonra Cenevre’de görülmesi gereken yerler arasında ilk sırayı Carouge aldı.

Annecy dönüşü navigasyona direk Carouge yazarak yolumuza devam ettik. Maalesef saatler hızla ilerlemişti ve akşam olmak üzereydi. Carouge’da ilk olarak mutlaka ziyaret etmek istediğim yer küçük bir sanat müzesiydi. Kapanmadan yetişmeliydik. Neyse ki kapanmasına bir saat kala Carouge’a vardık. Ana cadde üzerinden geçerek müzeye doğru ilerlerken hakikaten o anda kendimi sanki İtalya’ya ışınlanmış gibi hissetim. Ahşap panjurlu tipik İtalyan mimarisi binalarına kavuşmuştum. Tertemiz, düzenli ve alçak katlı binalarıyla şirin mi şirin bir kasaba izlenimi bıraktı Carouge bende ilk bakışta. Hemen arabayı uygun bir yere park ettikten sonra bir çocuk parkının içinden geçerek Musèe de Carouge’ın önüne geldik.

img-20231215-wa0047
Carouge | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Musèe de Carouge

Müze esasında tipik bir İtalyan şehir evi olarak inşa edilmiş. Yeşillikler içerisinde caddeye cephesi olan yeşil ahşap panjurlu, çok sevimli, iki katlı bir bina görüntüsünde. Heyecanla içeri girdim. Eserleri heyecan ve merakla inceledim. Ardından binanın arkasına açılan bir kapı dikkatimi çekti. Heyecanla kapıyı araladım. Kapıdan dışarı çıkınca, rüya gibi bir saklı bahçeyle beni karşılayan bir avlunun içerisinde buldum kendimi. Hava kararmış olmasına rağmen hafif bir ışıklandırma ile hem binanın görüntüsü hem de dev ağaçlarla çevrelenmiş bahçenin görüntüsü beni büyüledi. Bahçenin merkezinde Yvan Larsen’in (Grand Corbeau-Büyük Karga) bronz bir heykeli duruyordu. Küçük bir masa ve sandalyeler bulunuyordu bahçede. Biraz oturup etrafımı inceledim. Bu arada benimkilerin müzenin içinde beni aradıklarını fark edince bahçeyle vedalaşıp yanlarına gittim ve müzeden ayrıldık.

img-20231215-wa0039
Musee de Carouge | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Carouge Sokakları

Sokaklarda yürüdük. Kalabalık yok, sakin ve sessiz sokaklar. Hatta biraz da mistik ve bohem bir hava var sokaklarda. Semtin aydınlatmaları dikkatimi çekiyor. Genel olarak sarı ve loş bir ışık kullanılması mistik havayı pekiştiriyor sanki. Meydanda bir kilise var. Çevresinde minik mağazalar. Küçük bir köy gibi her şey meydanın çevresinde konumlanmış. Yerel tasarımcıların modern butikleri de dikkat çekiyor çevrede. Işık festivaline rastlıyoruz sokaklarda. Ağaçların üzerinde öyle güzel aydınlatmalar var ki! Hatta biraz daha ilerleyince sokakların birinde, simsiyah gökyüzünde sanki asılı duran binlerce ışık ile yapılmış kocaman balığı gördüğümde duyduğum hissi anlatamam. Hiç beklemediğim bir anda böyle bir görüntü ile karşılaşmak çok büyüleyici.

img-20231215-wa0049
Luigia – Ristorante italiano | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Sokağın devamında bohem barlar ve şık restoranlar bulunuyor. Karnımız da iyice açıkmış ama bizim rezervasyonumuz farklı bir lokasyonda bulunan Cenevre’nin en iyi İtalyan restoranı olarak anılan ‘Luigia’daydı. Hemen arabaya atlayıp Luigia’nın yolunu tutuyoruz. Hem ambiyans hem de lezzet açısından bizden tam not aldı Luigia. En güzel tarafı da çalışanların hepsinin İtalyan olmasıydı. Cenevre’de birkaç saat de olsa İtalya’yı yaşamak; yüzümü gülümseten, beni heyecanlandıran çok keyifli bir deneyimdi.

Kapak Fotoğrafı: Damla Anol Erol

İlginizi çekebilir: Damla Anol Erol’dan Bogliasco