İstiklal Caddesi’nde yürürken kalabalıktan gökyüzüne bakmaya çoğu zaman imkan bulamıyoruz oysa etrafta yüzlerce yıl öncesine dayanan yapılar bulunuyor. Bir de onların hikayeleri… Hepsi benzersiz, gizem dolu, bir kısmı hala gizli saklı, tozlu sayfaların ardında… Hakkındaki romanı okuduğumda detaylıca incelemek istediğim Botter Apartmanı için bir aradayız bugün. Siz de içeriye buyurmaz mıydınız?

Botter Apartmanı
Botter Apartmanı | Fotoğraf: Instagram / @istanbulfacades

Editör notu: Not: Botter Apartmanı, İBB Miras’ın 2022 senesinin şubat ayından itibaren gösterdiği çalışmaların ardından bir kültür ve sanat merkezi olarak geri dönüyor. Şehrin yeni sergi alanı olan Casa Botter’de önümüzdeki günlerde bizi tasarım atölyeleri, film gösterimleri ve birçok söyleyişi de bekliyor.

Botter Apartmanı

Botter Apartmanı Binası

Botter Apartmanı yani nam-ı diğer Casa Botter, İstanbul Boğazı’nın Avrupa Yakası’nda, İstiklal Caddesi’nin Tünel yönünde İsveç Konsolosluğu’nun yanında 19. yüzyılda inşa edilmiş bir bina.

Osmanlı padişahı II. Abdülhamit’in terzisi ve modacı Jean Botter’in oturması için ünlü mimar Raimondo D’Aronco tarafından tasarlanan Botter Apartmanı, Beyoğlu’nun en önemli mimari yapılarından biri. Dünyada 19. yüzyılın sonlarına doğru yükselen Art Nouveau akımının Türkiye’deki göze çarpan örneklerinden biri olan Botter Apartmanı, artık mesken olarak kullanılmıyor olsa da çok büyük bir mimari öneme sahip olduğu bir gerçek. Çünkü kendisi İstanbul’daki ilk Art Nouveau tarzındaki bina!

İtalya Gemona doğumlu olan mimar D’Aronco, Venedik Akademisi’ni mimar olarak bitirmiş ve 1893’te II. Abdülhamit tarafından Ziraat ve Sanayi Sergi-i Umumisi’nin projelerini hazırlaması için İstanbul’a davet edilmiş. Raimondo D’Aronco’nun, 1900’lere kadar süren İstanbul’daki çalışmalarında oryantalist yaklaşımlar oldukça belirgin. D’Aronco, 1900’lerden sonra Art Nouveau üslubunda çalışmalar yapmış ve Botter Apartmanı’ndaki özgün tasarımı ile meslek yaşamında zirveye ulaşmış. Jean Botter ise 1900’lerin başında, mesleki çalışmalarını Avrupa’daki gibi kurumsallaşmış şekilde, bir moda evinden sürdürmeye karar vermiş ve Raimondo D’Aronco’ya hem moda evi hem de aile üyelerinin hayatlarını geçirebilecekleri bu yapıyı yaptırmış. İyi ki yaptırmış! Bu sayede İstanbul çok kıymetli bir miras kazanmış.

19. yüzyılın sonlarında İstanbul’a göç etmiş Hollanda asıllı bir terzi olan Jean Botter’in atölyesini ve evini içinde bulunduran apartman toplam 7 kattan oluşuyor. Dökme demir kullanılarak inşa edilen binanın dış cephesinde taş kaplama kullanılmış. Cephede kullanılan her bir taş yapı D’Aronco tarafından ayrı ayrı çizilmiş. Apartmanın inşa edilmesi için İsveç Konsolosluğu’nun yanında seçilen arsa oldukça dar ve uzun. Yapının mimarisi de arsanın bu özelliğine göre şekilleniyor ve arsaya sığabilmek için bina bitişik nizam olarak inşa edilmiş.

Botter Apartmanı, İstiklal Caddesi üzerinde olduğu için oldukça işlek bir zemin oturumuna sahip. Bu nedenle apartmanın zemin katı ayrı bir önem kazanıyor. Cadde üzerinde bulunan, apartman girişinin sağa çekilmesi ile oluşan yüksek tavanlı, asma katlı mağaza, Botter Modaevi’nin gösterişli mekanı olarak ön plana çıkıyor. Üst katlarda ise Botter ailesinin hayatlarını geçirdikleri daireleri bulunuyor.

Botter Apartmanı, mimarı Raimondo D’Aronco’nun Avusturya’da filizlenen Viyana Sesesyonu’ndan da ne kadar etkilendiğinin de bir göstergesi aslında. İlk kattaki kavisli küçük balkon, üst katlardaki diğer küçük balkonlar, terasın bütün demir korkulukları ve yüzeyi dolduran bitkisel süslemeler, sesesyonun Viyana dışındaki en önemli örnekleri arasında. 1960 yılında bir banka şubesine olarak kullanılan Botter Apartmanı’nın alt katının merdivenleri, bu değişim yüzünden yıkılıyor.

Günümüze ulaşmamış olan moda atölyesinin iç planlamasını ve tasarımını Prof. Dr. Afife Batur şöyle anlatıyor; “Özgün planlarından yapının en ilginç kesiminin zemin ve ara kat olduğu anlaşılmaktadır. Zemin katın caddeye bakan bölümünde Botter Moda Evi’nin satış ve teşhir salonları bulunmaktaydı. Bu salonlara karşılıklı yerleştirilmiş bir çift eğrisel konumlu merdivenle bağlanan ve defile için kullanılan daire planlı bir asma kat vardı. Duvarları ayna ve kumaş kaplı ve aydınlığa açılan pencereleri renkli vitraylarla bezeliydi. Büyük bir lüks ve zarafetle düzenlenip döşendiği söylenen bu bölümler, 1960’ta bir banka şubesine dönüştürülerek ortadan kaldırıldı…

Botter Apartmanı Kitabı

Günümüzde maalesef kullanılmayan ama tarihi ve mimari anlamda büyük öneme sahip olan bu bina Ayşe Övür’ün ikinci romanına da adını veriyor.

Ayşe Övür, Botter Apartmanı’nda okurları farklı zaman aralıklarına götürüyor. Roman, psikiyatrist Kaan Yamaner’in Botter Apartmanı’ndaki muayenehanesinde ve yakın zamanda başlıyor. Geçmişine sıkı sıkıya bağlı biri olan Kaan, babasından miras kalan iki daireden birinde yaşıyor, diğerindeyse hastalarını kabul ediyor. Bir gün binanın planlarını çizen ve yapım sürecinin her aşamasında bulunan mimar D’Aronco’nun torununun çocuğu Esta, büyük  dedesinin eserlerini görmek için İstanbul’a geliyor. Biz okurlar da Botter Apartmanı’nın henüz İtalyan mimarın aklında bir tasarı olduğu günlere gidip geçmişte yaşanmış aşklara tanıklık ediyoruz. Sonra Kaan’ın çocukluğuna ve daha öncesine 6-7 Eylül 1955’e gidiyoruz.

Edebiyat ve tarihin sıkı bir ilişkisi olduğunu söyleyen Ayşe Övür, “Botter Apartmanı, son yüzyılda yaşanmış pek çok olaya tanıklık etmiş. Bunların en önemlilerinden biri 6-7 Eylül olayları. Bu iki gün İstiklâl Caddesi ve Pera tarihinde çok önemli bir kırılma anıdır.” diyor.

Botter Apartmanı, tarihi olarak çok katmanlı, sürprizlerle dolu, cümlelerinin altı çizilerek okunacak bir roman, bir İstanbul resitali adeta. Kitabı okurken mutlaka fiziki olarak da o mekanlara gidip görmek istiyorsunuz. Geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki geçişli anlatım tarzını seviyorum Ayşe Övür’ün. Okumanın hızı asla düşmüyor ve roman çabucak bitiyor. Yazar, tarihi olayları romanın kurgusuna öyle ustalıkla eklemiş ki suni bir duygu hissetmeden kendinizi okumaya kaptırıyorsunuz. Liseyi okuduğum, çokça zaman geçirdiğim İstiklal Caddesi’nde fark etmeden önünden geçtiğim Botter Apartmanı’na hayran kaldım.

Kitaptan kısa bir alıntıyla vedalaşmak istedim. Hem romanı okumanızı hem de Botter Apartmanı’nı görmeye gitmenizi tavsiye ederim. Sahip çıkmamız gereken ne çok miras var bu şehirde…

“…Şimdi hissedilenler, birileri tarafından yüzyıl önce de hissedildiler. Onlarca asır önce de. Zaman, deli bir pervane gibi etrafımızda dönüp dururken, geçmişten gelen bilgiyi de taşır. İnsanın iradesi ancak düğümleri görüp, kabul etmeye yeter. Olmuş olanı yok etmeye değil. O halde, kaç neslin bilgisi akmıştır hücrelerimize kim bilir. Kaç kuşağın gözyaşı, mutluluğu, acısı…”

Kitabı satın almak için tıklayın

Kapak fotoğrafı: Instagram / @ciceklerdendahaguzelsin

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul Tarihi Apartmanlar