Şirinler, TenTen, waffle, çikolata, Magritte… Bütün bunlar size hangi ülkeyi anımsattı? Doğru cevap tabii ki Belçika. Benim için bu ülkeyi en güzel tanımlayan terimler bunlar. Neden mi? Bu soru sadece tek bir cümleyle anlatılamaz, detaya indikçe siz de ilk fırsatta bu güzel ülkeye gitmek ve bir sürü güzel anı biriktirmek ve ruhunuzu beslemek isteyeceksiniz.

Brüksel Meydanı
Brüksel Meydanı | Fotoğraf: İlke Hazer

Almanya’da yaşadığım dönemde karar verdim bu ülkeye gitmeye. Almanya’ya yaklaşık 3 saat süren tren yolculuğuyla vardım Brüksel garına, ayrıca bu tren yolculuğunun ne kadar güzel olduğunu anlatmama gerek yok herhalde çünkü yol boyu ağaçların, çiçeklerin ve bulutların yarattığı renk armonisi içinde geçti yolculuğum. Bulutlar dediysem mevsimin kış olduğunu düşünmeyin sakın gittiğim mevsim yazdı ama Avrupa’nın üzerinden asla eksik olmaz bu pamuk kümeler. Gardan inip elimde de az eşya olması nedeniyle otele yürüyerek gitmeyi böylece keşiflerime de hemen başlamak istedim ve anlayacağınız üzere de gezi boyu yürüdüm ve yürüdüm. Ayrıca gezmeyi seven herkesin bildiği gibi gezeceğiniz yeri en güzel ve en ince ayrıntısına kadar keşfedebileceğiniz yöntemdir yürümek. Her ne kadar ayaklarınızı gün sonunda hissetmeseniz bile o gezmenin ruhunuza verdiği dinginlik bütün ağrılarınızı sizden uzaklaştırmaya yeter de artar bile.

Brüksel ve Brugge’dan İzlenimler

20210103_140039
Brugge | Fotoğraf: İlke Hazer

Bu gezimde ziyaret edeceğim iki durağım vardı; başkent Brüksel ve Brugge. Şehir merkezine yaklaştıkça sizi karşılayan yokuşları görünce biraz şaşırdım doğrusu, çünkü daha önce Avrupa’da gezdiğim tüm şehirler düz ayaktı. Ancak bu yokuşlar sizi korkutmasın çünkü çok fazla dik değiller ve her sokakta bir detay olduğu için yokuş çıktığınızın farkına varmıyorsunuz. Brugge ise küçücük ve düz ayak bir şehir. Kanallarıyla ve çatılarıyla ünlenen orta çağdan kalma evlerini görünce ise bu şehirden ayrılmak size de çok zor gelecek.

Duvar Resimleri

Duvar Resimleri | Fotoğraf: İlke Hazer

Şehir merkezine yaklaştığımda Brüksel sokaklarında sizi çocukluğunuza bir yolculuğa çıkaran çizgi film karakterlerinin duvar resimlerini görmemeniz imkânsız. Çoğunun binaları süsleyen bu duvar resimlerinin TenTen olması sizi şaşırtmasın çünkü TenTen’in yaratıcısı Hergé Belçikalı. Ayrıca yine hepimizi çocukluğundan çok iyi bildiği ve kaçırmamak için sabahın köründe kalkıp televizyonun başına geçtiğimiz çizgi filmin yaratıcısı karikatürist Peyo’nun da Belçikalı olduğunu da yine duvarlarda bolca rastladığımız Şirinler resimlerinden anlayabiliyorsunuz. Bu duvar resimleri o kadar etkileyici ki önlerinde hep büyük bir insan kalabalığı oluyor fotoğraf çekebilmek için. Yani “Uslu biri olursanız siz de bir gün bu ülkeye gidebilirsiniz” dememin tam yeri ve zamanı sanırım.

Şehirlerin Kokusu

Maison Dandoy, Brüksel Saint Hubert Pasajı
Maison Dandoy, Brüksel Saint Hubert Pasajı | Fotoğraf: İlke Hazer

Ben bütün şehirlerin kendine özgü kokuları olduğuna inanırım. Mesela bana göre İzmir gerçekten de zeytinyağı ve deniz kokar, İstanbul hem deniz hem de çeşit çeşit baharat, Barselona deniz ürünleri, Frankfurt da patates kızartması. Bu listemi daha uzatabilirim. İşte Brüksel’in ve Brugge’ün kokusu ne derseniz cevabımın çikolata ve waffle olması sizi tabii ki şaşırtmayacaktır. Meydanda bulunan onlarca çikolata dükkanına girip kendimi çikolata yemekten krize sokmadığım için gerçekten şanslıyım bu gezide. Sadece çikolataları da değil kekleri, kurabiyeleri, pastalarıyla da sizi oldukça tatmin edecek bir sürü küçük kafe ve dükkân bulunuyor Brüksel’de bunların birçoğu da Kraliyet Saint Hubert Galerileri olarak adlandırılan bir pasajın içinde yer alıyor. Sadece içinde bulunan kafe ve dükkanlar için değil mimarisi için de bu pasaja gitmenizi öneririm.

Lizzies Waffle, Brugge
Lizzies Waffle, Brugge | Fotoğraf: İlke Hazer

Waffle ise Belçika’da gerçekten ayrı bir konu desem abartmış olmam çünkü bu waffllelar bildiğimiz wafflelardan oldukça farklı. Fransızca’da ve dolayısıyla Belçika’da Waffle’a “Gauffre” deniliyor. “Gauffre” kelimesi size de gofret kelimesini çağrıştırdıysa Belçika’daki waffleların dokusu hakkında doğru yoldasınız, çünkü buradaki wafflelar hafifcik ve kıtır bir dokuda. Şehrin merkezinde de size çok özel waffle deneyimi yaşatacak yerler var özellikle yine bahsettiğim pasajda. En iyi waffle’ı yiyebileceğiniz adres ise Belçikaya gittiğinizde zaten kesinlikle gidilecek listenizde olan ya da olması gereken Brugge şehrinde! Brugge’de bir ara sokakta bulunan Lizzies Waffle’ın önünde kuyruk oluşuyor dememden de anlayacağınız üzere bence en ama en iyi waffle’ı orada yapıyorlar ve Belçika’nın bir klasiği olarak waffle’ı taze meyve, krema ya da ılık çikolatayla servis ediyorlar. Ayrıca sizi sevindirecek bir haber vereyim wafflelar fotoğraftan da gördüğünüz üzere kocaman!

René Magritte Müzesi

20210103_143821
The Listening Room, René Magritte Müzesi | Fotoğraf: İlke Hazer

Belçika’nın ihtişamlı meydanlarında ve rengarenk dükkanlarında kendinizden geçerken mutlaka uğramanız gereken bir yer de şehrin meydanında bulunun büyüklüğüyle sizi büyüleyen Belçika Güzel Sanatlar Kraliyet Müzesi’nin içinde yer alan René Magritte Müzesi. Belçikalı sürrealist ressamın birçok eserini bu müzede görmeniz mümkün. Grafik konusuyla da ilgilendiği için birçok resmi yazı içerir ve bir afiş görünümü sergiliyor. Magritte’in resimlerinde çoğunlukla bir tuhaflık kavramı göze çarpar, bunun yanı sıra komedi, korku kavramları da sanatçının ilginçlik kavramına eklediği diğer ikisi. René Magritte ile bütünleşen melon şapka ve yeşil elma her yerde karşınıza çıkıyor. Bu sembollere bakarsak, eserlerinde şapkayı bu kadar çok kullanması belki de annesinin bir şapkacı olmasından kaynaklanıyordur. Buna ek olarak da yeşil elma fikir, düşünceyi yansıtır Magritte’in eserlerinde. Resimlerini gördükçe daha çok seveceğinizi düşündüğüm bu ressamın birbirinden güzel eserlerinin sergilendiği bu müzeyi atlamamanızı öneririm kesinlikle.

Belçika tabii ki bu iki şehirden ibaret değil ancak ben gezdiğim bu iki şehirle gerçekten de çok sevdim bu ülkeyi. Sanattan gastronomiye kadar her konuda sizi fazlasıyla tatmin etmek için ziyaretinizi bekliyor bu iki şehir. Ayrıca buralara kadar gelmişken Brüksel’de “Manneken Pis”i (İşeyen Çocuk Heykeli) görmeden ve Brugge’de eski bira müzesinde “Brugge Zot” içmeden dönmeyin derim.

Kapak Fotoğrafı: İlke Hazer

İlginizi çekebilir: Hatice Akdemir’den Brugge