Barbie bebek görünümlü Carrie Bradshaw, kayağa merak salan –dizideki Interview editörü Larissa’nın deyimiyle “saç tanrısı”- sevgilisi Sebastian projeleri üzerinde çalışırken ona katılacağı parti için hangi ayakkabının uygun olduğunu gösteriyor ve Sebastian, dalgın bir biçimde “İkisini de giy!” deyince; baş karakterimiz sinirleniyor. “Sex and The City 2” de bir parçası hala Bradshaw kalmış olan Carrie Preston, dalgın bir biçimde televizyon izleyen eşi Mr. Big’in karşısına yarı çıplak bir şekilde dikilip, “Seks hayatımız üzerine çalışmalıyız!” diyor. Bu bölümü izledikten sonra, fiziksel görünümü açısından SJP’den her ne kadar farklı olsa da; AnnaSophia’nın da en az onun kadar Carrie olmayı başarabildiğini düşünüyorum. Gelin, şimdi bu ikilinin Carrie Bradshaw olma konusundaki becerilerini ve benzerliklerini tartışalım!

The Carrie Diaries

“The Carrie Diaries” başladığında, önyargıyla yaklaşan herkes gibi ben de diziyi izlememe kararındaydım. Ancak, görüşlerine önem verdiğim bir arkadaşımın önerisiyle izlemeye başlamıştım. Sıkı bir fan’ı olacağımı nereden bilebilirdim ki? Dizinin teenage bir duruşunun olmasına rağmen; ilişkilerin biraz çekimserlikle de olsa konuşulduğu bir arkadaş grubu, kolej stilinin hakimiyeti, bahsettiğim arkadaş grubunda bir gay karakterin de olması gibi detaylar; diziyi “Sex and The City” ile bir nebze de olsa benzer kılıyor. Ancak kemikli yüz hatlarına sahip olan Sarah Jessica Parker’ın aksine bir süs bebeği gibi görünen ve aslında fazla güzel olduğu için eleştirilen AnnaSophia Robb; Carrie olmak konusunda başarısız görünüyordu. Üstüne üstlük, ona dizi başlamadan önce şans dileklerini ileten bir mektup gönderen SJP bile  onu “sevimli ama garip” buluyordu!

carriediariesteam

Zaman içinde kendini geliştirmeye başladı, AnnaSophia. Böylelikle, bizleri de şaşırttı. Gerçek hayattaki stiliyle, katıldığı davetlerle de konuşulmaya başladı; Bongo Jeans’in yüzü oldu; Teen Vogue, Seventeen, Nylon, Company gibi genç jenerasyonun favori dergilerinin kapak yüzü olarak bir ikon olmaya doğru büyük adımlar atmaya başladı. “Before there was sex, before there was the city, there was just me. Carrie, Carrie Bradshaw.” diyen küçük Carrie’miz, 2. sezonda “Sex and The City” nin kült karakteri Samantha ile tanışması, stilinde olan değişiklik, yazarlık yolunda attığı adımlar ve genç& yetenekli oyun yazarı Adam Weawer ile seks yapması ile “Sex and The City” de bildiğimiz Carrie’ye bir adım daha yaklaşmış oldu. Interview’da halen staj yapmasına rağmen, geçtiğimiz bölümde ilk yazısının yayınlanacağını duymasıyla –hatta dergiden kovulan yakın arkadaşı ve Interview Konular Editörü Bennet’ın masasını kapmasıyla- o hırslı ve yetenekli yönlerini sergiledi bizlere. Böylece, izleyicilere “Bir süs bebeği değilim!” mesajını da vermiş oldu.

carrieadammm
sjpannasophia

Geçtiğimiz aylarda,  Sarah Jessica Parker ile tanışma olanağı bulan AnnaSophia’nın tanışma anındaki fotoğraflarını gördüğümde; yüzündeki heyecanını kavrayamamak olanaksızdı. Ancak evvel zaman içinde “Charlie and the Chocolate Factory”, “Soul Surfer”, “The Way Way Back” gibi yapımlarda rol alan güzel yıldız; derslere geç kalmamak için bütün kitaplarını yanında taşıyan bir lise öğrencisiyken, kendine iyi kontaklar edinen seksi bir genç kadına dönüştü! Seventeen’e verdiği röportajda gerçek hayatta lisede Sebastian Kydd gibilerin olmadığını ve bu karaktere hayat veren Austin Butler ile olan sahnelerinin bir “kabus” olduğunu belirtse de; kendisine kabus gelen bu sahneler, biz izleyicilere hiç de öyle yansımıyor.

“The Carrie Diaries” ile “Sex and The City” arasında bağ kurabileceğim bir konu da, arkadaşlık ilişkileri pek tabii! Evvel zaman içinde Sebastian’la öpüştüğü için kısa bir küslük yaşadılarsa da Maggie, Matematik dehası Mouse, cinsel yöneliminden pek emin olamamasıyla sevgilisi Bennet’ı- ve biz izleyicileri- üzen(ve Maggie’nin eski sevgilisi olan) Walt ve cesaretli, seksi, eğlenceli Samantha; Carrie’nin en yakın arkadaşları. Aralarında oldukça kuvvetli bir bağ var. Zaman zaman anlaşmazlıklar olsa da, tıpkı “Sex and The City” deki gibi çabuk çözümleniyor bu sorunlar.  Carrie’nin annesini kaybeden, popüler olmayan bir kızdan; çekici, stylish ve ünlü bir moda dergisinde çalışarak popülerliğini arttıran bir kıza evrilmesiyle daha da “Sex and The City” e benzemeye başladı dizi! Ayrıca, Carrie’nin Interview’da staj yapan, heyecanlı, yetenekli ama  acemi bir dergiciyken; Samantha sayesinde Vogue’a yazan, başarılı kitaplara imza atan bir yazara dönüşümünü izlemek çok keyifli. Şehre aşık, cinselliği konuşmaktan çekinmesine rağmen kendisini özgürleştirdiğine inanan ve en önemli davetlere katılan Carrie’nin ışıltılı hayatına “The Carrie Diaries”te rastlayabiliyoruz. Sebastian Kydd ile olan ilk öpücüğünün ayaklarını yerden kestiğini ballandırarak anlatan Carrie, büyüyerek zamanla istediğimiz o genç şehir kadınına sonunda dönüşebildi, anlayacağınız. (Yetişkinlik yıllarında da, bildiğiniz üzere;  seksi konuşmaktan çekinmeyecek, en yakın gay arkadaşının düğününde onun sağdıcı olacak, zamanında onu üzen sevgilisiyle sevişip onu yatakta bırakmaktan çekinmeyecek-onu başka kadınla gördüğü an, yine yüzü asıldıysa da!-, stiletto’ları ve şehrin en çekici erkekleriyle aşk yaşayacaktı.)

AnnaSophia, “Gossip Girl” sayesinde kendine geniş bir hayran kitlesi edinen yakışıklı oyuncu Ed Westwick ile olan “The Broken Bench” adlı film projesiyle de konuşulacak. Çekimleri devam eden bu filmde AnnaSophia, kanser hastası bir kıza hayat veriyor. Bu filmi merakla beklerken; “The Carrie Diaries” ile yıldızı parlayan Katie Findlay, Jake Robinson, Lindsey Gort, Chris Wood ve Chloe Bridges gibi genç yeteneklerin de, gelecekte güzel başarılara imza atacaklarını düşünüyorum.

“The Carrie Diaries” in 3. sezonunun olup olmayacağı belirsiz. “Sex and The City” bildiğiniz üzere 6 sezon sürmüştü ve bunun üzerine dizinin devam filmleri de yapılmıştı. Her ne olursa olsun; AnnaSophia’yı güzel bir gelecek bekliyor. Oyunculuk yeteneğiyle ve stiliyle gündeme gelmesini, güzel projelerde yer almasını dilerken;  henüz yolun başında olan AnnaSophia’nın Sarah Jessica Parker’dan bile daha başarılı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü ona sunulan imkanlar o kadar çok ve gençken böyle bir rolü  canlandırdığı için edinebileceği kontaklar o kadar fazla ki… Umarım bunları iyi değerlendirirsin, sevgili Carrie Bradshaw!