İstanbul’da yaşamasan nerede yaşamak istersin diye sorsalar şüphe dahi duymadan cevabım Ayvalık, Cunda olur. Her gidişimde yapacak yeni şeyler, keşfedilecek yepyeni yerler buluyorum ve her defasında da gözüm arkada ayrılıyorum. Bu Ağustos’ta da yine bir Ayvalık kaçamağı yaptım ve sizinle de paylaşmak istedim.

Ayvalık | Fotoğraf: Naz Kavas

Ayvalık ve Cunda benim için yakın tatil kaçış rotası denildiğinde aklıma gelen ilk yer olmalarının haricinde galiba bir gün iyice yaş aldığımda taşınacağımı bildiğim, gelecekteki evim gibi. Bu yüzdendir ki, yine yeniden bu sokakları arşınlarken içim mutlulukla doluyor. Bu kez Ağustos’u burada karşılıyoruz arkadaşımla. Hiç kalmadığımız bir otelde kalıp, gitmediğimiz yeni mekanları keşfediyoruz.

Bu Ayvalık-Cunda seyahatimde uzun süredir merak ettiğim, özellikle bahçesinin methini defalarca duyduğum Cunda Battalos Küçük Otel’de kalıyoruz. Battalos hemen Cunda’da sahile yakın bir yerde, bahçe içinde, tertemiz, huzurlu bir otel. Otele giriş yaptığımız an ikramda bulunup sohbet ettikten sonra da ne kadar misafirperver olduğunu anladığımız otelin sahibi ile İstanbul’da komşu çıkmamız da cabası. Tüm bunların yanında sabah öyle bir kahvaltıya uyanıyoruz ki, masada bir parmaklarımızı yemediğimiz kalıyor. Pişiler, börek çeşitleri, enfes bir menemen, tüm gün bir daha yemek yeme ihtiyacı duymayacağımız çeşitlilikte taze peynirler, reçeller, mezeler… Doğru görüyorsunuz sabah kahvaltıda meze olur mu demeyin öyle güzel oluyor ki, tüm gün yemek içme ihtiyacınızı gideriyor. Kısacası fazlasıyla tatmin edici bir konaklama sağlıyor burası bizlere. Cunda’da kalmak için yer arayanlara şiddetle tavsiye ederim, Ayvalık’ta kalacaksanız adres zaten belli, Cavlıhane.

Yeme-içme konusuna gelecek olursak, zaten bir süredir sosyal medyada takip ettiğim ve yeni açıldığını gördüğüm iki yer aklımdaydı. Biri taş fırından çıkan özel pizzalarıyla Onbeş Ayvalık, diğeri ise son Ayvalık seyahatimde açılmak üzere olan enfes kahveci Paleo. Bu iki mekan da hem çok şık hem de Ayvalık’ın, özellikle de Macaron bölgesinin ruhuna uyan bir atmosfere sahip. Onbeş’in bahçesinde saatlerce oturup o enfes pizzaları denemek, şarabınızı yudumlayıp başlangıçlarla (arancini, risotto topları gibi…) sokağı seyre dalmak mümkün. Napoli tarzı yapılan pizzalar sahiden de şahane. İncecik bir hamur, kalın leziz bir kenar, pizzaların üstünde yerel ve yöresinden getirilen taze ürünler. Gerçekten başarılı. Özellikle kuru et, lor, roka, parmesan, domates ve Antep fıstığından oluşan pizza “Onbeş”e bayıldık; ancak pek çok çeşit var, iyisi mi birkaç tane ortaya söyleyip hepsinden tadın! Yanında da Maadra’nın şarap çeşitlerini denemeniz mümkün. Bahçe büyük; ama gelmek isteyen insan sayısı da çok. Bu yüzdendir ki, rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Onbeş, her gün 18:00 ile 23:00 saatleri arasında servis veriyor. Mutlaka ziyaret edin! 

Kahve için ise yukarıda belirttiğim gibi yine Onbeş’in sahiplerinin elinden çıkan Paleo’ya uğramalısınız. Burası meşhur Şeytan’ın Kahvesi’nin bulunduğu sokakta, fazlasıyla esen bir köşeyi tutmuş. Eski halini görseniz burayı nasıl böyle dönüştürüp cool ve şık bir mekana dönüştürmüşler diye şaşırırsınız ama sahiden enfes bir dönüşüm olmuş. İçeride pek çok farklı, eski, vintage aksesuar da var, bu yüzden geldiğinizde iyice inceleyin derim. Lezzetli kahve çeşitleri, frozenlar ve günlük olarak değişen tatlılar eşliğinde bir köşeye yerleşin, hem geleni geçeni hem de o mis gibi Ayvalık sokağını izleyip bir yandan da kitabınızı okuyun, sessizliği dinleyin. Gerçekten bünyeye huzur doldurmak için birebir bir mekan yaratılmış. Hayvan dostu mekan, Salı hariç her gün 10:00 ile 21:00 saatleri arasında açık. Ayvalık’a yolunuz düşerse uğramadan dönmeyin derim!

Nona Cunda | Fotoğraf: Naz Kavas

Diğer bir kahve durağı ise Nona Cunda. Cunda’da ara sokakların birinde konumlanmış bu mekan sizi çok şaşırtacak. Tek katlı bir evin alt katında öyle huzurlu ve farklı bir ortam yaratılmış ki şaşkınlık verecek kadar sarmalayan bir atmosfere sahip burası. Dinlendirici müzikler, lezzetli kahve, misafirperverlik ve günlük tatlı tuzlu çeşitleri bir harika. Özellikle cheesecakeler, tatlı tuzlu tartlar, kek ve granolalar iştah açıcı. Öyle ki; akşam birkaç saat sonra yemeğe gideceğimiz halde tuzlu zeytinli kekten yedik ve hakikaten bayıldık. Aklımızsa o çeşitlerin sergilendiği alandaki yiyemediklerimizde kaldı. Cunda’ya her gidişimde kesinlikle uğrayacağım bir durak daha öğrenmiş oldum.

Bu arada Ayvalık’ta nereden denize girilir derseniz size birkaç önerim olabilir. Özellikle sığ ve bazı alanlarda çok da temiz olmayan bir denizi olduğu için en sevdiğim deniz Ada Camping’te oldu diyebilirim. Bunun dışında bu Ayvalık seyahatimizde ilk kez keşfettiğimiz bir yer olarak Sarımsaklı’daki (Ayvalık’tan yaklaşık 7-8 km uzakta olan bir yer, denizi çok temiz ve güzel) Ayvalık Sea Resort’u öneririm. Giriş ücretli ve açıkçası ücret alınması bir miktar kaliteyi de belirlemiş diye düşünüyorum. İçerideki profil hoş, yemekler, içecekler lezzetli ve servis de güzel. Deniz ise gerçekten tertemiz, mis gibi. Diyeceğim o ki, yine ve yine Ayvalık bana çok iyi geldi. Yakında bir yerlere kaçalımcılar için en güzel seçenek, benim içinse gelecekteki evim, yani umuyorum!

Kapak Fotoğrafı: Naz Kavas

İlginizi çekebilir: Naz Kavas’tan Leyla Gastro Pub