Dünyanın farklı yerlerindeki toplulukların antik mitleri ve ritüelleri ilginizi çekiyor mu? Peki ya dansa ilgi duyuyor musunuz? İki soru için de cevabınız “evet” ise, işlerini takip etmeniz gereken bağımsız koreograf, dansçı ve performans sanatçısı Damien Jalet ile tanışın. 

Damien Jalet
Planet | Fotoğraf: Damien Jalet

Dans, muhtemelen insanlık tarihinin en eski ve en uzun süreli topluluk faaliyetlerinden biri. Birçok antik kültürde yer alan törensel danslardan Haka, Rejang, Kagura gibi ritüel danslara, baleden Swing’e, sokak dansına kadar kolları oldukça geniş olan dans sanatı, insanları bir araya getirmek için adeta bir kutlama. 

İşlerini takip etmekten büyük keyif duyduğum, antik mitlerden, ritüellerden ve efsanelerden ilham alan Damien Jalet‘den ve işlerinden bahsetmek istiyorum. Jalet, 2013 yılında Fransız Hükümeti tarafından Sanat ve Edebiyat Şövalyesi olarak ödüllendirilen bağımsız koreograf, dansçı ve performans sanatçısı.

Damien Jalet

Luca Guadagnino’nun Suspiria’sından tutun Florence and the Machine’in No Light, No Light klibine, Madonna’nın dünya turu Madame X’e kadar pek çok isimle çalışmış bir sanatçı Jalet. Marina Abramovic ile iş birliği de var, moda tasarımcı Hüseyin Çağlayan ile de. Thom Yorke’un Netflix müzikal filmi Anima’nın koreografisini hazırlayan Damien Jalet, bu film ile 2019’da İngiltere Video Müzik Ödülleri’nde “En İyi Koreografi” ödülünü kazandığı gibi, film 2020’de “En İyi Müzikal Film” dalında da Grammy’ye aday gösterildi. Görsel sanatçılar, müzisyenler, film yapımcıları ve besteciler ile iş birliği halinde olan sanatçının işleri oldukça güçlü, modern ve rahatsız edici. 

Antik mitlerden, ritüellerden ve efsanelerden ilham alan Damien Jalet, formun ve anatominin, kinetik gücün, hareketin, uzay ve zaman içindeki varlığın keşfini sunuyor izleyiciye. Çalışmalarında bedeni asla tek bir çerçeveye sokmayan ve kısıtlamayan sanatçının işlerinde şiirsel bir imge olarak beden kıvrılıp, bükülüyor, sınırlı mekan fikrine karşı çıkıyor. Dans adeta kişinin akışa direnme ve ona teslim olmasını sağlayan bir güç halinde. Sanki hareketli bir heykeli izliyoruz onun işlerinde. Bununla birlikte cinsiyet ayrımları, kadın ve erkek düetlerini de kıran Jalet, hemen her koreografisinde çeşitli motifler oluşturan bedenlerden yararlanıyor. 

Skid

Damien Jalet
Skid | Fotoğraf: Damien Jalet

İnsan vücudu ve yer çekimi arasındaki ilişkiyi tasvir eden Skid adlı çalışmasında beden ve gölge ilişkisi ile oluşturduğu motifler söz konusu. Tasarımda negatif ve pozitif alan kullanımları, gestalt prensipleri önemli bir yer tutuyor. Bir tasarımcı gözüyle bakınca, Skid benim için bir dans performansı olmasının yanı sıra, bu iki konu için de mükemmel bir örnek.

Eğimli bir platformda yer çekimine meydan okuyan dansçıları izlediğimiz “Skid” performansı, 10 metrekare büyüklüğünde 34 derece eğimli bir platformda gerçekleşiyor. Skid, erkeklerin eğimli bir ağaca bağlı olduğu Japon ritüeli “onbarisha” dan ilham alıyor. Bu ritüelden bahsetmek gerekirse, ritüel Suwa Gölü yakınlarında altı yılda bir gerçekleşiyor. Burada erkekler sarp dağ yamaçlarından ağaç gövdelerine binerek kendilerini ölümcül bir tehlikeye atıyorlar. İnsan bedeninin direnişi ve çöküşünü izlediğimiz Skid performansında, platformun sunduğu eğim, sınırlar yarattığı gibi yeni olanaklar da sağlıyor. Tam olarak yükselme ve düşme arasındaki ikilik sunuluyor izleyiciye. 

THR(O)UGH

Damien Jalet
THR(O)UGH | Fotoğraf: Damien Jalet

Jalet’in onbashira ritüelinden ilham aldığı tek çalışması Skid değil. THR(O)UGH isimli çalışmasında da Japonya’nın en tehlikeli ritüellerinden olan onbashira ritüelinden yola çıkarak, yerçekimi ve bilinçaltı arasındaki ilişkiyi keşfe çıkıyor. Damien Jalet, bu işinde enstalasyon sanatçısı Jim Hodges ile çalışmış. Sahnede devasa silindirik bir nesne yer alıyor ve dansçılar bu nesne ile etkileşime geçiyorlar. “Asma Köprü” anlamına gelen “hashigakari“, iki farklı dünyayı tek bir düzlemde birbirine bağlayan bir temsil, ruhlara giden yolu gösteren de bir işaret.

Vessel

youtube play youtube play

Damien Jalet, Skid ve THR(O)UGH çalışmalarında onbashira ritüelinden etkilendiği gibi, en ünlü işlerinden biri olan Vessel‘de “takamagahara” mitinden yola çıkıyor. Japon mitolojisine göre dünyanın yaratılışının iki seviyesini -uçurum ve bulutların üzerindeki dünya- yansıtan Vessel performansı için heykeltraş Kohei Nawa ile iş birliği yapıyor.

İnsan dünyasına benzeyen “kojiki,”, ölüler diyarı “yomi” ve toprak “takamagahara” gibi Japon yaratılış mitlerinden ilhamlı Vessel, yalnızca görsel bir yolculuk değil, aynı zamanda ruhani. Sahnede neredeyse çıplak yedi dansçı var ve bu dansçılar suyla dolu sahnenin merkezinde yer alan bir ay krateri veya buz örtüsü diyebileceğimiz platformun üzerinde dans ediyorlar. Vessel’i izlerken, izlediğimiz dansçıların bir “insan” olduğunu unutuyoruz. İskelet ve böcek figürleri gördüğümüz performansta cinsiyet sınırları parçalanıyor. Katlanmış vücutlara kadın veya erkek kimliği atamak neredeyse imkansız ki uzuvların ne olduğunu anlayabilmek gerçekten güç. Başsız bedenler, ürkütücü hipnotik müziğin ritminde başka dünyadan gelen yaratıklar gibiler. Merkezinde beden ve form yer alırken, Vessel’de yaşam, ölüm ve yeraltı dünya ile benzersiz bir dünya inşa ediliyor.

Planet [wanderer]

youtube play youtube play

Vessel’in ikinci kısmı diyebileceğimiz “Planet [wanderer]”, Japon kültüründe “sazlık orta dünya” olarak bahsedilen yani bizim dünyamızda geçiyor. Damien Jalet bu performansında da heylektraş Kohei Nawa ile çalışarak, görsel deneyler inşa ediyor. Dansçılar insanoğlu ve gezegen arasında bir bağ kuruyor. Şiirsel bir performans olan Planet [wanderer], yaşamın göçmen doğasının ve gezegenimizin küresel göçebeye bağlanan güçlü ve kırılgan ilişkisinin bir çağrışımı. 

Suspiria

youtube play youtube play

Ben Damien Jalet’yi 2018 yapım Suspiria sayesinde tanıdım. Bu filmin sinemasever bazı insanlar için dansa yeni bir ilgi duymasını sağlayan araç olduğuna inanıyorum. 1977 tarihli İtalyan filmin uyarlaması olan Suspiria’da Guadagnino ile çalışan Damien Jalet, dansı öldürmek, sakatlamak ve ölümün kendisini çağırmak için bir silah olarak kullanıyor. Dans yaşam ve ölüm eyleminin bir temsili. Suspiria’daki ritüeller, işkence sahneleri ile birleşerek, zarafet ve vahşet arasında bir rahatsızlık oluşturuyor. Vessel’den esintiler taşıyan Suspiria’nın dans koreografisinde ritüeller ile yeniden doğuş teması işleniyor. Büyü, dans tarafından aktarılıyor ve koreografi ölümcül güçlerle büyüleri dışarı atmanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor. 

Damien Jalet’in Suspiria için hazırlamış olduğu koreografi, sanatçının daha önceki işlerinden biri olan Les Meduses‘ten de esintiler taşıyor.

Les Médusés

Damien Jalet
Les Meduses | Fotoğraf: Damien Jalet

Jalet’in Guadagnino ile iş birliğine girmesine yardımcı olan projesi Paris’te Louvre müzesinde gerçekleşen Les Médusés isimli çalışması. 2013 yılında Paris Opera Balesi ile gerçekleşen bu performans, klasik sanat ve modern dansı harmanlayarak İtalyan yönetmen Guadagnino’nun gözüne giriyor ve Damien Jalet Suspiria filminde hop diye işi kapıyor!

Boléro

youtube play youtube play

Damien Jalet, Marina Abramovic iş birliği ile Fransız besteci Maurice Ravel’in en ünlü bestesi Boléro‘ya farklı bir bakış açısı katıyor. Boléro’ya kendi dilinde kattığı bu yorum, izleyiciye mutasyona uğramış bir bale gösterisi sunuyor. Boléro’nun tanıtımını ilk izlediğimde aklıma Anadolu kültüründe önemli bir yeri olan semazenler aklıma geldi. Tanıtım yazısında “Transa girmiş semazenler gibi dönüyorlar” diye bir cümle okuduğumda bu konuda yanılmadığımı fark ettim. Ayrıca Boléro bana Alevi-Bektaşi ritüeli olan, insanların çember oluşturarak kendi etrafında dönerek gerçekleştirdiği döngüsel ve sonsuzluğu temsil eden ritüel Semah’ı da anımsattı. Her ne kadar Jalet Boléro’da bunun etkisinde olmasa da, bana bu Semah’ı anımsatmasından etkilendim diyebilirim.

Train Train

youtube play youtube play

İzlemekten büyük keyif aldığım Aimilios Arapoğlu, Jalet’nin birçok projesinde yer alan bir dansçı ve ayrıca kendisi de bir koreograf. “Train Train” isimli müzikal parçada da Arapoğlu ile çalışan Damien Jalet, Japon piyanist Koki Nakano’nun müzikleri eşliğinde müzik ve hareket arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Filmde kamera ve dansçı, Nakano’nun piyano tuşlarıyla eş zamanlı hareket ediyor, fakat filmin enerjisi kazalar, hatalar ve çökmelerden geliyor. Damien Jalet’ye göre, Aimilios Arapoğlu, virtüözlük ve müzikal beceriksizliği duygusal bağlılıkla birleştirirken bir soyutlama hissi koruyor. 

Kapak Görseli: Vessel | Fotoğraf: Damien Jalet

İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Swing ve Caz Üzerine