Yeni normalle birlikte dijital platformlara yönelen tiyatro sahneleri, perdelerini açmaya devam ediyor. Biz izleyiciler de sahne yerine ekran karşısına geçerek oyunları deneyimliyoruz. Kısacası, pandemi iyi oyunlara seyirci kalmamıza engel olamıyor. Bu iyiler arasında da çok sevilen Tiyatroadam, yeni oyunları Einstein’ın İhaneti ile tiyatro keyfimizi zirveye çıkarıyor.

Einstein'ın İhaneti
Einstein’ın İhaneti | Fotoğraf: Emre Mollaoğlu

Einstein’ın İhaneti

Uzun süredir sessizliğini koruyan Tiyatroadam, yeni oyunları Einstein’ın İhaneti ile sanata, tiyatroya hasret kaldığımız şu dönemde ruhumuza ilaç gibi geldi. Tüm bu sıkıntılar arasında herkes bir şekilde ayakta kalma çabası gösterirken, Tiyatroadam üstüne bir de ek olarak yeni bir oyun sahneleme cesaretini de gösterdi.

Bunu da Eric-Emmanuel Schmitt’in yazdığı, gerçek bir hikâyeye dayanan Einstein’ın İhaneti’yle yaptı. Çok sevilen bilim insanı Einstein’ın bilinmeyen öyküsü anlatılıyor aslında. Oyun sayesinde öğrendiğim, II. Dünya Savaşı’nın belki de kaderini değiştiren Einstein’ın, laboratuvar ortamında değil de tanklar ve bombalardan oluşan tamamen farklı bir arka plan içerisinde bulmak oldukça ilginçti.

Einstein'ın İhaneti
Einstein’ın İhaneti | Fotoğraf: Emre Mollaoğlu

Oyun, Einstein’ın, Hitler’in Almanya’da henüz kendini göstermeye başladığı dönemde Amerika’ya gelişiyle başlıyor. Bir kasabada, meczup bir serseriyle tanışıyor. Bilim ve denizin, bir serseriyle göçmenin arkadaşlığı kısa zaman içerisinde dostluğa dönüşüyor. Savaşın da patlak vermesiyle, iki ayrı dünyanın insanı sohbetleriyle içimizi ısıtıyor. Ancak, Einstein’ın fark ettiği ve daha kötü sonuçlara yol açmasını istemesin diye çabaladığı gelişme, onun hiç de beklemediği sonuçlar doğuruyor.

Her ne kadar oyun Einstein’ın ihaneti olarak adlandırılsa da, bilimi insanlığın hizmeti için kullanmaya adayan vicdanlı bir bilim insanı, iyi olmaktan nasibini almamış kişilerin ihanetine uğruyor. Bu ihanet, dünyada büyük felaketlere yol açıyor ancak en büyük travmayı da Einstein’a kendi içinde yaşatıyor. İnsanlık kavramı bu kez savaşın gölgesinde, bize bildiğimiz tüm değerleri gözden geçirtip temize çektiriyor.

Böylesine bir oyunu, bizler büyük bir keyifle izlediysek ve hatta benim gibi Einstein’a bir kez daha hayran olduysak, yapımda ve yayında emeği geçen herkesi de tek tek alkışlamak gerek. Öncelik, oyunu yöneten Deniz Özmen’de. Hep sahnede izliyor ve başarısını biliyorduk, bu kez de yönetmen koltuğunda da işinin hakkını verdiğini görmüş olduk. Oyunun çevirisini başarıyla yapan İpek Özgüven’e de ayrıca teşekkürler.

Oyuncular, Berk Yaygın, Deniz Özmen ve Süleyman Sucuoğlu, Einstein’ın ve serseri dostunun ete kemiğe bürünmüş haliyle karşımızdaydı. Makyaj ve kostümlerle sahnede izlediğimizden çok farklı karakterlerde izlemek, “Acaba bunlar, onlar mı?” diye sormak iyi geldi. Oyunculardan rol çalan iki unsur var ki, bizlere 80 dakika boyunca balıkçı kasabasının sakinleri gibi hissettiriyor. Dekorda her unsur ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, kostümler ise dekorun tamamlayıcısı olarak oyunun merkezine kendilerini yerleştirmiş. Kısaca, dekor ve ışık tasarımını üstlenen Deniz Özmen ve Uğur Aksu ile kostümlerin yaratıcısı tüm ekip ustalığını konuşturmuş.

Oyunu bu kadar ilgiyle izlememizi ve kendimizi salona ışınlanıp, en ön sırada oturuyormuş hissi yaşamamızı sağlayan, Enes Korkmaz yönetiminde Moda Sahnesi çekim ekibinin, jetgişe ve entegresoft’un başarısını en az oyuncular kadar alkışladık. Ekranımı açtığımda çekincelerim vardı ama daha ilk dakikada bu çekinceler, kendini salonun içinde olma hissine bıraktı.

Einstein’ın İhaneti, bilim insanı deyince hepimizin çok sevdiği, kafası kadar saçları da karışık, muzip pozuyla tanıdığımız Einstein’ı farklı bir açıdan anlatıyor ve sonucu ne olursa olsun insanlığa adanmış hizmetinin altını çiziyor. Siz de bu hikâyede payınıza düşeni almak adına, oyunu ekran karşısında izlememizi mümkün kılan Moda Sahnesi’nin web sayfasından 26 Şubat’taki gösterim için biletinizi alın. Sadece iyi bir oyun seyretmiş olmayacak, #tiyatromuzyaşasın çağrısına destek de olacaksınız. Oyun biterken ve oyuncular selamını verirken, birkaç damla gözyaşına hakim olamayabilirsiniz. Sadece Einstein için değil; bu gözyaşlarına tiyatroya, sahnenin karşısında oyun izlemeye özlem de dahil olacak. Şimdiden iyi seyirler!  

Kapak Fotoğrafı: Emre Mollaoğlu

İlginizi Çekebilir: Eda Geven’den Kadıköy Boa Sahne