Pandemi, hayatımızda değiştirdiği birçok şeyle beraber, sağlığımızın önemini hepimize hatırlattı. Sağlıklı yaşam trendinin de yükselmesine katkı sağladı, en azından bir kesim için. Yürüyüşe çıkmak hiç olmadığı kadar değerli oldu; parklar, sahil kenarları dolup taştı, sağlıklı yaşam “influencerları” hayatımıza daha çok girdi. Bu süreçte ben de  üniversite yıllarımda edindiğim sağlıksız alışkanlıklarımdan kurtularak, ev yemekleri ile sağlıklı beslenmeye, birçok çeşidini deneyip bıraktığım bedensel aktivitelere zaman ayırmaya başladım. İyi ve dengeli beslenmenin, hareket etmenin her çeşidi hakkında araştırıp okudum. Tüm bunlara merak saldığım süreçte takip ettiğim, güvenilir bulduğum birkaç Instablogger’dan biri de Betül’dü. Kendisi meslektaşım, yani bir hukukçu; aynı zamanda antrenör ve sporcu. Uzun yıllardır sporun hayatında olduğunu bildiğim Betül, kişiye özel programlar hazırlamakla birlikte Instagram üzerinden hepimizi bilgilendirmeye ve deneyimlerini paylaşmaya devam ediyor. Betül’ün Instagram hesabı Fitbblogger üzerinden gerçekleştirdiği bilgilendirici paylaşımları ve sağlıklı yaşam trendleri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle Merhaba Betül. Nasılsın? Sıkı takipçilerin biliyor ama seni yeni tanıyanlar için kısaca kendini tanıtır mısın? Spor, hayatına ne zaman ve nasıl girdi? Bunu bir meslek olarak sürdürmeye nasıl karar verdin?

Selamlar, iyiyim çok teşekkür ediyorum. Benimle bu röportajı yaptığın için sana ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Adım Betül, 26 yaşındayım. Antrenörüm, aynı zamanda hukukçuyum. Bilkent Hukuk mezunuyum, Ankara barosunda stajımı tamamladım. Kendimi bulma evresinde bir süre antrenör olarak meslek hayatıma devam etmek istediğime karar verdim.  

Şanslı bir çocukluk yaşadım, ailem beni her zaman spora teşvik etti. Her zaman ailemin ve benim spor salonu üyeliklerimiz vardı, ilkokul ve ortaokul yıllarımda spor salonuna gidip orada kendime göre yüzme, tenis gibi aktiviteler yaparak spora ilgi duymaya başladım. Daha sonra yaşıma göre oradaki hocaların beni yönlendirmesiyle egzersizlere devam ettim. Fitness ve vücut geliştirmeye karşı ilgim bu şekilde oluştu. 

Hukuk fakültesinde okurken kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek, kendi paramı kazanmak için çok sevdiğim hobimi Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan antrenörlük lisansımı alarak mesleğim haline getirdim.

Yükselen sağlıklı yaşam trendi hakkında ne düşünüyorsun? Herkes kalorilere, besinlere çok dikkat ederek ve spor yaparak yaşamak zorunda mı? Asgari hareketliliği koruyup dengeli beslenmek, sağlıklı bir yaşam için yeterli mi sence?

Instagram hesabımı 2016 yılında açmıştım. Sağlıklı yaşam trendleri o kadar çok değişti ki 2016 ile 2021 yılları arasındaki fark inanılmaz derecede. Ben o zamanlar bu konuda paylaşım yapan 3-5 blogger’dan biriydim ve insanlar paylaşımları “Avokadolu puding, şekersiz tatlı mı olurmuş?” diyerek garipsiyordu. Şimdi ise şekerli bir şey yediğimizde yadırganacak hale geldik, herkes sağlıklı tarifler paylaşıyor. Ben bu durumun geçici bir süreç olduğunu düşünüyorum, gözlemlediğim kadarıyla çoğu paylaşım Instagram’ın maddi ve popüler getirileri için yapılıyor.

Bir süre sonra bu paylaşımların sayısı azalacak, insanlar normal hallerine dönecek ve gerçekten sağlıklı beslenenler devam edecek gibi hissediyorum. Bu tarz paylaşımlar yaparken insanlara bir şey dayatmamaya dikkat etmek gerekiyor. İnsan sağlıklı beslenmeyi amaçlıyorsa önce mental olarak sağlıklı olmalı. Ağır spor yapmak, takıntı halinde sağlıklı beslenmek kişiyi mutsuz ediyorsa zaten sağlıklı yaşamış olmayacak… Sağlıklı yaşam mental sağlığı da beraberinde getirdiği için bence herkes iç huzuru nasıl buluyorsa o şekilde yaşamalı. Kalorilere, besinlere obsesif boyutta dikkat ederek yaşamanın birçok insan için uygun olmadığını düşünüyorum.

Az önce de söylediğin gibi katı diyetlerle kendimizi yasaklara boğmanın doğru bir davranış biçimi olmadığını biliyordum. Peki dengeyi nasıl koruyacağız? Hem zihnen hem de bedenen kendimize dikkat etmenin bir formülü var mı? Spor yapmayı hiç sevmeyen, dikiş tutturamayan birine ne önerirsin?

Öncelikle insanın şunu düşünmesi lazım: “Ne için yapıyorum?”. Bir hedef belirlemeli ve ona göre yol haritası çizmeli. Kişi illa benim yaptığım gibi vücut geliştirme, ağırlıklarla spor yapmak zorunda değil. İlla ki spor dallarından seveceği bir tür olabilir, önce onu keşfetmeli. Keşfederken deneme yanılma yöntemini kullanabilir. Bir ders pilatese, ya da bulunduğu lokasyon izin veriyorsa kayak yapmaya gidebilir, yüzmeyi deneyebilir. Ben de deneyerek ilerledim. Hangisi kişiye uygunsa ve onu mutlu hissettiriyorsa -birden fazla türe de ilgisi olabilir tabii ki- o türde devam etmeli. Ne kadar yapabildiği de önemli; bunun sınırı, minimumu ve maksimumu yok, kendini huzurlu hissettirdiği miktarda o spor dalını hayatına eklemeli. Yedikleri ve tercih ettiği sporla ortalama bir ilişki kurmalı. Beslenirken yiyecekleri düşünmekten ziyade, onu ne mutlu ediyorsa veya diyet psikolojisine girmeden nasıl dengede ilerleyebiliyorsa o şekilde, diyetisyen yardımı veya sezgileriyle ilerleyebilir. İnsanın zihin ve beden ilişkisini kurarken deneme yanılma yapmaktan korkmaması gerekiyor. 

Spor yapmayı sevmeyen birine farklı spor dallarını keşfetmesini öneririm; hiçbiriyle uyuşamıyorsa, açık havada yürüyüş yapmak iyi geliyorsa onu hayatına sokabilir. Burada bir dayatma olmaması gerekiyor, “X kişisi yapıyormuş, ben de yapmalıyım.” dememek gerekiyor. Onu iç dünyasında mutlu eden hareket etme biçimine yönelmesi gerekiyor.

Dayatılan beden algıları hakkında ne söylemek istersin? Bence çoğu insanın Instagram’da gördüğü mükemmel vücutların gerçek olmadığını duymaya ihtiyacı var.

Aslında bununla alakalı korku verici bir durumdayız çünkü bir sürü Photoshop programı var, insanlar videolara bile Photoshop yapıyorlar. Instagram’da milyonlarca filtre türedi, sadece beden algısı da değil aslında; kusursuz ciltlerle de karşılaşıyoruz… Estetik algılarımızı bambaşka bir boyuta taşıyacak yapay bir dünyanın içine çekiliyoruz. Öte yandan, sosyal medya inanılmaz bir uyanış içerisinde. Dünyada ünlü aktivistler beden olumlama, “Kendi bedenimizde nasıl mutlu olabiliriz?” ile alakalı paylaşımlar yapıyor.

Instagram ikiye ayrılmış durumda, bir yanda tamamen yapay halde ilerleyen “influencer’lar” ve ünlüler, bir yanda da insanları bu konuda uyanışa ve bu beden algısına hayır demeye teşvik edenler. Benim savunduğum tabi ki doğal olmaya, gerçekleri paylaşmaya insanları teşvik etmek ve bunları gösterebilmek. Ben de elimden geldiğince bu tarz paylaşımlar yapıyorum ve dünyadaki beden olumlama hareketine destek veren aktivistlerin paylaşımlarını hikayelerimde paylaşıyorum, bu konuda yazılar yazıyorum. Önemli olan insanın mükemmel olması değil, kendi bedeni içerisinde huzur bulması. İnanın, insan özendiği biri gibi olmaya çalıştıkça kendinden bir şeyler götürüyor. Çünkü “O kişi” asla olamayacaksınız, işin içerisinde birçok farklı etmen var; estetik, genetik, farmakolojik ilaçlar, stereoidler… Bunların hepsi olsa dahi Photoshop gerçeğini daima hatırlamalıyız. O yüzden kişi Instagram üzerindeki paylaşımları çok önemsememeli, kendisine huzur veren ve belki de ona bir şeyler kattığını düşündüğü kişileri takip etmeli. Bu konudaki bilinçlenmenin yavaş da olsa gerçekleşmeye başladığını düşünüyorum.

Bir sorum da “influencer” kimliğinle ilgili. İş birliğin olsun olmasın, beğenmediğin ürüne “Beğenmedim” diyebildiğini biliyorum. Bu tavrını nasıl koruyorsun? Bu konuda başına gelen bir olay oldu mu? 

Aslında bu benim karakterimle alakalı, hiçbir zaman o “Yapay influencer’lık” moduna giremiyorum. Bunun nedeni oradan gelecek çıkara, getiriye çok tamah etmiyor oluşum olabilir; ben biraz daha bu işin keyif tarafından bakıyorum olaya. O yüzden keyif almadığım hiçbir şeyi yapmıyorum, aynı şekilde keyif almadığım hiçbir ürünü de pozitif yorumlamıyorum. O yüzden beğenmediğim her şeye dobra bir şekilde “Beğenmedim” diyebiliyorum.

Bu ürünlerin bazıları marka gönderisi olabiliyor, bu konuda da yaşadığım birkaç şey var tabii ki. Bir keresinde kendi satın aldığım taytla spor salonunda antrenman yaparken taytın üzerinde lekeler oluştuğunu fark ettim, defalarca yıkamama rağmen bu lekeler çıkmadı. Daha sonra taytı paylaşarak ve markayı etiketleyerek bu sıkıntımı hikayemde belirttim. Bunun üzerine marka ise beni engelledi! İnanılır gibi değildi, şok oldum. Bu marka bütün influencer’lara tayt yollayan bir marka, ben kendi paramla alıp yorumlamıştım. Demek ki objektif bir şekilde yorumlayınca engelleniyoruz… Bu tarz örnekleri maalesef yaşıyoruz. Keşke her marka ürün yollamaktan ziyade biraz daha eleştirileri dikkate alabilse. Çünkü işin reklam boyutuna çok önem verip kaliteyi düşürebiliyorlar, o da haliyle üzücü oluyor.

Çok güzel bir röportajdı, cevapların ve bugüne kadar yapmış olduğun bilgilendirici paylaşımların için teşekkür ederim! 

Ben de çok teşekkür ediyorum, çok mutlu oldum!

Kendi “daha sağlıklı” yaşamaya çalışma yolculuğumda gerek paylaşımları gerek zaman zaman kendisine Instagram üzerinden sorduğum sorulara verdiği cevaplarıyla yoluma ışık tutan insanlardan biri olan, her zaman araştırıp okumaya yönlendiren ve basmakalıp fikirlerden uzaklaşmayı öneren Betül’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum.

Kapak Fotoğrafı: Pixabay (pexels.com)

İlginizi Çekebilir: Gizem Kalaç’tan Yeme Davranışı ve Farkındalık