Prada Vakfı, 1993 yılında Miuccia Prada ve Patrizio Bertelli başkanlığında kurulmuş çağdaş sanat, sinema, fotoğraf, felsefe, dans ve mimari projelerin yaratılmasına adanmış bir kültür kurumu. Kurumun İtalya’da biri Venedik’de diğer ikisi Milano’da bulunan üç yerleşkesi bulunuyor. Ben sizlere 20.000 metrekarelik alana kurulmuş Milano’nun güneyinde yer alan ana merkezine (Vigentino mahallesi-Largo Isarco) yapmış olduğum ziyaret deneyimimden bahsetmek istiyorum bu yazımda.

whatsapp-gorsel-2024-01-03-saat-13-32-02_cded3682
Fondazione Prada Milano | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Heyecanlı bir güne uyandım çünkü uzun zamandır ziyaret etmek istediğim Fondazione Prada’yı ziyaret etme imkanı yakalamıştım. Hızlı bir kahvaltı ve ardından Milano merkezden bir otobüse atladık. Yaklaşık 20 dakika sonra Fondazione Prada’nın en büyük lokasyonuna vardık. Daha önce böylesine büyük bir sergi alanı gezdiğimi hatırlamıyorum. Merkez, 20. yüzyılın başlarında cin üretim fabrikası olarak kullanılan bir alanda konumlandırılmış. Fabrikanın laboratuvarlarına, depolarına, fermantasyon silolarına ek olarak üç yeni bina daha inşa edilerek bu etkileyici proje, Rem Kolhaas tarafından tamamlanmış ve 2015 yılında ziyarete açılmış.

whatsapp-gorsel-2024-01-03-saat-13-32-02_7cb7ba4f
Fondazione Prada Milano | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Alana giriş yaptığınız anda karşınıza çıkan altın görünümündeki bina sizi kalbinizden vuruyor. Büyük oğlumla birlikte binanın içine giriyoruz. Biletimizi alarak tura başlıyoruz. Sergi alanının bir bölümünde geçici sergiler bulunurken, 2018 yılında inşa edilen 60 metre yüksekliğindeki kulede ise Prada koleksiyonunun eserlerinin bir araya geldiği ‘Atlas’ projesi yer alıyor. Kule, oldukça değişik ve göz alıcı bir mimariye sahip. 6 kattan oluşan kulenin ilk 5 katı sergi alanı son kat ise restoran olarak hizmet veriyor. Beyaz beton binanın yüksek camları dikkat çekiyor. Binadan içeriye girdiğimizde büyük panoramik asansör ile en üst sergi katına çıkıyoruz. Asansörün panoramik oluşu yükseğe çıktıkça biraz tedirginlikle karışık hoş bir özgürlük duygusu yaratıyor içimde. Tek tek yukarıdan aşağı doğru tüm katları geziyoruz.

Upside Down Mushroom Room

whatsapp-gorsel-2024-01-03-saat-13-32-02_e2455f90
Upside Down Mushroom Room | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Hepsi ayrı bir serüven ama en etkilendiğim bölüm ise kesinlikle ‘Upside down mushroom room’ oldu. Bu bölüme girmeden önce kapalı alan, karanlık fobiniz veya kalp, tansiyon gibi herhangi bir rahatsızlığınız varsa bu alana girmemelisiniz diye uyarıda bulunuyorlar çünkü karanlık bir tünelin içinden geçmeniz gerekiyor. Açıkçası bu uyarı, girmekle girmemek arasında gidip gelmeme sebep oluyor ama oğlumun ısrarıyla içeri giriyoruz. İçerisi zifiri karanlık. Hiçbir şey göremiyorsun ama ilerlemen gerekiyor. Bu karanlık tünelin ne kadar süreceğini veya nereye çıkacağını bilmiyorsun. Kalp atışın hızlanıyor. Metal ince bir boruya tutunarak el yordamıyla ilerlemeye başlıyoruz. Biran önce aydınlığa ulaşma çabasındayız ve çok sürmeden büyüleyici bir ortamın içinde kendimizi buluyoruz. Dev mantarların olduğu bir odaya çıkıyoruz. Kendimi sanki “Alice Harikalar Diyarında” masalının içine girmiş gibi hissediyorum. Yukarıdan kafamıza doğru sallanan dev mantarlar etrafımızda dönüyor. İrili ufaklı bir sürü mantar. İçimizi inanılmaz bir mutluluk sarıyor, bolca gülüyoruz. Keyifli anlar geçirdikten sonra oradan ayrılarak gerçek dünyaya geri dönüyoruz.

whatsapp-gorsel-2024-01-03-saat-13-32-02_cf10e921
Fondazione Prada Milano | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Kuledeki sergi katlarının hepsini gezdikten sonra geçici sergilerin bulunduğu binaları geziyoruz. Bu binalar, eski fabrika binaları olduğu için çok yüksek tavanlı, biraz soğuk, biraz da insanın içini ürperten bir görüntüye sahip ve eserlerle inanılmaz bir uyum yakalayarak çok ciddi bir etki bırakıyor üzerimizde. Örneğin bir binanın içerisine giriyorsunuz yüksek tavandan elinde sopa tutan bir genç adam aşağı sarkıtılmış, diğerine giriyorsunuz terk edilmiş boş bir havuz, diğerinde bir morg var, çekmecede cesetin ayaklarını görüyorsunuz. Gerçek mi diye yaklaşıp yakından bakma ihtiyacı hissediyorsunuz. Diğer bir binada terk edilmiş bir işçi soyunma odası… Çok ama çok etkileyici anlar yaşıyoruz.

Bar Luce

whatsapp-gorsel-2024-01-03-saat-14-33-30_05e3bbb7
Bar Luce | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Şimdi sıra en tatlı dakikaları yaşamaya geliyor. Tatlı ve kahve keyfi için Amerikalı yönetmen Wes Anderson tarafından tasarlanan ‘Bar Luce’ adındaki kafeye yöneliyoruz. İçeri girdiğimiz anda sanki birden 1960’ların Milano’suna ışınlanıyoruz. Atmosfer, dekorasyon o kadar nostaljik ki… Vintage duvar kağıtları, pastel tonlar, kullanılan mobilyalar, aydınlatmalar… Kahvemizi içerken her detayı dikkatlice inceliyorum. Ardından yan tarafta bulunan mağazayı gezerek çok keyifli bir deneyim yaşamış olmanın mutluluğu ile oradan ayrılıyoruz…

Kapak Fotoğrafı: Damla Anol Erol

İlginizi çekebilir: Damla Anol Erol’dan Çocukla Milano Rutini