photo1Yaklaşan projeleri, sınavları, ceplerde biten paraları, kararsızlıkları her şeyi bir günlüğüne unutalım, yollara düşelim! İşte güzel mimarisiyle Beypazarı…

photo2Beypazarı Ankara’dan tam olarak 102 km uzaklıkta, daha interaktif bir dille anlatacak olursam Ayaş’ın o meşhur domateslerini yüklendikten hemen sonra Beypazarı’na varıyoruz. Yol sakın gözünüzde büyümesin, havalar o kadar güzel ki etrafta bu bebek renkli çiçeklerden görmek bolca mümkün. Çevreye karşı duyarlı olup, “Ben kendi aracımı kullanmıyorum yahu, nerede bu toplu taşıma” derseniz de sizi takdir eder ve Ankamall’ün hemen karşı caddesinden kalkan Beypazarı otobüslerine yönlendiririm. Öğrenciyseniz inanılmaz şanslısınız çünkü bir lira indiriminiz var ve yol size yalnızca 9 liraya patlıyor! Bu fırsat kaçmaz!

photo7

Öyleyse otobüse bindik, bulutlara bakıyoruz, yol müziksiz olmaz! O halde hemen güzel bir güneşli hava şarkısı geliyor: Queen-Crazy Little Things Called Love.

Otobüsten indikten hemen sonra kendinizi Beypazarı Çarşısının göbeğinde buluyorsunuz. Çarşıda karnınızı doyurabileceğiniz onlarca yer var, biz şansımızı Taş Mektep’ten yana denedik. Şöyle bir hayal kırıklığı yaşadım, ne yazık ki kahvaltı tabağı sabah saat 10’a kadardı. Canım sağolsun diyip, duble salatamı nar ekşisine boğdum. Yemek yemeyi düşünüyorsanız ve özellikle de etobursanız çok şanslısınız çünkü buradaki menü tam size göre! “80 gatlı yimesi pek datlı” baklavasın ve höşmelimin tadına mutlaka bakın, yanına da Beypazarı sodasını sipariş vermeyi unutmayın!

photo10

Karınlar da doyduğuna göre başlıyoruz gezmeye! Beypazarı’nın kendine has evleri ve daracık sokakları sizi hemen kendi havasının içine çekiyor. Yaşlı ve mutlu nüfus oldukça fazla, geçtiğiniz her sokakta mutlaka ağzınıza kocaman bir dilim baklava tıkılıyor, satın aldığınız her reçelin/tatlının tadını eğer beğenmediyseniz paranızın size geri iade edileceği iddia ediliyor ve aynı zamanda dükkanların önünde oturan teyzeler hiç durmadan sürekli gıdıklanıyormuşcasına gülüyor. photo4

Eğer Ankaralıysanız mutlaka bilirsiniz, Beypazarı’nın kurusu meşhurdur. Kuru diye adlandırıldığına aldanmamak lazım, aslında oldukça yağlı. Fakat ben karadut suyunun tadına baktıktan sonra anladım ki Beypazarı kurusu falan hikaye. Bu saatten sonra kendimi Beypazarı’nın karadut suyunu tanıtmaya görevli fahri elçi ilan ediyorum. Hayatımda içtiğim en güzel şey mi şu an gerginlikten karar veremiyorum fakat kesinlikle ilk üçü zorlar. Mutlaka gidin, mutlaka için!

photo9

Biraz da manzara görmek istiyorsanız Hıdırlık Tepe’sine doğru çıkıp semaverde çayın, “yok benim yükseklik fobim var yokuş falan tırmanamam” derseniz de çarşının içindeki herhagi bir yerden kömürde pişen türk kahvesinin tadına bakabilirsiniz. Bu arada her sokakbaşı satılan havuç sularının da tadına mutlaka bakın derim, oldukça yoğun bir tat ama küçük bir şişe alıp yanınızdakilerle paylaşabilirsiniz. Maksat hormonsuz havuç suyu denemek olsun 🙂

photo5

Artık dönüş vakti. Dönerken hediye almayı düşünenler için Gümüşçüler Çarşı’sından tuzlu fiyatlı harika doğal taşlı yüzükler, merkez çarşıda satılan 5 liraya yine doğal taşlı olduğu iddia edilen bileklikler ve ev yapımı havuç reçeli önerebilirim. Herkese bol sevgiler, bol karadut sulu günler! Buyrunuz rengarenk Beypazarı sokakları!photo6photo12 photo11