Haberler

Son birkaç yıldır popüler olan saç yağları ve bunlar kullanılarak yapılan saç bakımı, güzellik alanındaki mainstream trendlerden biri ve tıpkı diğer pek çok güzellik trendi gibi Asya kültürünün bir yansıması.

Bakım ve güzellik dünyasına dair farkında olmadığımız bir gerçek var ki soğuk suyla saç yıkama, sağlıklı bir cilt için matcha çayı içme gibi sosyal medyada karşımıza çıkan pek çok trend esasen Asya kültüründen besleniyor. Refinery29 yazarlarından Varsha Patel, çocukluk anılarından yer eden saç yağlarının popülerliğinin arttığını ilk gördüğünde çocukken annesi tarafından gerçekleştirilen ve okula yağlanmış saçlarla gittiği için dışlanmasına ve utanmasına neden olan bu geleneğin yaygınlaşmasının Güney Asyalı küçük kızların kabul görmesine aracı olabileceğini düşündüğü için sevindiğini söylüyor. 

Metaverse, NFT konularında harekete geçtiğini daha önce dile getiren Mark Zuckerberg, Facebook üzerinden paylaştığı gönderi ile birlikte NFT’lerin yaratıcılar ve koleksiyoncular için Instagram’a geleceğini duyurdu.

BiguMigu’un haberine göre ilk etapta ABD için küçük bir grupla denenmeye başlayan özellik sayesinde kullanıcılar NFT’lerini Instagram üzerinden ücretsiz bir şekilde ve sıradan bir gönderi gibi sergileme imkanı bulacak. Bu yeni özellik ayrıca dijital koleksiyonların paylaşılması, MetaMask gibi cüzdanların hesaba bağlatılabilmesi ve yaratıcı ve koleksiyoneri otomatik olarak etiketleme imkanları da sunuyor. Böylece NFT’lerin profil fotoğrafı olarak kullanılabilmesini sağlayan Twitter’ın ardından Instagram da bu dünyayla etkileşime geçiyor. 

Pek çok şef ilhamını annesinden alıyor. Şeflerle yapılan röportajlarda yemeğe olan ilgileri ya da yarattıkları tatlarda çocukken anneleriyle mutfakta geçirdikleri zamana atıf yaptıklarını görüyoruz. Rasmus Kofoed, Greg Baxtrom and Trevor Teich ise bunu bir adım öteye taşıyarak restoranlarına annelerinin ismini veren üç şef.

Danimarkalı şef Rasmus Kofoed’ın vejetaryen yemeklere odaklanan restoranı Angelika ismini, şefin vejetaryen olmasında ve çocukken severek sebze yemesinde büyük katkısı olan annesinden alıyor. Şikagolu şef Trevor Teich’ın 76 yaşındaki annesinin ismini taşıyan restoranı Claudia, yakın zamanda ilk Michelin yıldızını almış durumda. Greg Baxtrom’un en güzel çocukluk anıları ve annesine olan sevgisini yansıtan restoranı Patti Ann ise klasik Orta Doğu yemeklerine yeni bir bakış açısı getiriyor. 

Shangai’da Heatherwick Studio tarafından yaratılan ‘1000 Trees’ alışveriş merkezlerini inşa etme ve kullanma biçimimizi sorguluyor. 

Ön kısmında bin ağaç ve 20 bin farklı bitkiye ev sahipliği yapacak olan terk edilmiş binanın arka kısmındaysa sokak sanatı çalışmaları yer alacak. Esasen terk edilmiş bir endüstriyel alan bu yerde yapılan “alışveriş merkezi” projesi doğayı alana yeniden taşımayı hedefliyor. Bu panoramik manzara ise ziyaretçileri gerçek dünyadan soyutlamayı hedefleyen klasik alışveriş merkezi projelerinin aksine binanın neredeyse her yerinden görünür olacak.

9 farklı ülkeden 26 sanatçı, 12 inisiyatif ve 15 sanat kurumunu bir araya getiren, sanat kitabı fuarı border_less ARTBOOK DAYS, dördüncü edisyonuyla 12-15 Mayıs tarihleri arasında Arter Sevgi Gönül Oditoryumu’nda ziyaret edilebiliyor.

Yayını olan, metin üzerine çalışan sanatçılar ve inisiyatifler ile yayım yapan müze, galeri, kurum ve enstitüleri bir araya getirerek kitap üretimleri üzerinden yeni bir ortak alan yaratmayı hedefleyen border_less ARTBOOK DAYS’in Pazar günü 18:00’e dek devam eden dolu dolu programını buradan takip edebilirsiniz.

Andy Warhol’un Marilyn Monroe’yu resmettiği ünlü “Shot Sage Blue Marilyn” adlı tablo rekor fiyata satıldı.

ArtDog’un haberine göre “The Collection of Thomas and Doris Ammann Evening Sale” başlıklı müzayedede 195 milyon 40 bin dolara alıcı bulan tablo, sanatçının en pahalıya satılan eseri oldu. Eserin yeni sahibiyse Gagosian galerilerinin sahibi Larry Gagosian oldu. Pop art akımının öncüsü Andy Warhol, 1965 yılında yaptığı eserde Marilyn Monroe’nun 1953 yapımı “Niagara” filmi için çekilen fotoğrafından ilham almıştı. Eser ismini ise performans sanatçısı Dorothy Podber’in üst üste duran ‘Marilyn’ tuvallerine tabancayla ateş etmesinden alıyor.

Özellikle ileri yaşlardaki Y kuşağı için hem mecburiyet hem de alışkanlığa dönüşen hızlı yaşam kültürü artık bir tartışma konusu. Sabah altıda spora gittikten sonra ofise gidip uzun saatler mesai yapma ve tüm bu sırada da her daim sağlıklı beslenme fikri kulağa güzel gelse de herkes için sürekli ulaşılabilir olmadığı açık.

Sosyal medyada üretilen ve sürekli olarak çalışma ve çalışmayınca suçlu hissetme anlamına gelen ‘hustle culture’dan beslenen ‘lifestyle’ içerikleri hiçbirimize iyi gelmezken bu anlayışın karşıtı olarak “yavaş yaşam” kavramıyla tanışmaya başladık. Kişinin mütemadiyen çalışmadığı için üzülmek yerine kendine daha nazik davranması, bedenini dinlemesi, hobilerine vakit ayırması gibi prensipleri belirleyen yavaş yaşam, bu zamana dek övülen hız ve verimlilik gibi kavramların zararlı etkilerinden arınmayı hedefliyor. Hızlı moda ve dekorasyon ürünleri gibi endüstrileri de reddeden yavaş yaşam tüketim toplumunu farklı bir yaşam pratiği benimsemeye davet ediyor. 

Londra merkezli sanatçı Barbara Franc tekstil atıkları, mutfak malzemeleri ve gitar telleri gibi günlük malzemeleri kullanarak hayvan heykelleri yaratıyor. 

Sanatçının Shaggy Dogs and other Fabric Creatures ismini verdiği yeni seride eski ve vintage kumaş atıklarından yapılan pek çok heykel yer alıyor. Metal telleri temel olarak kullanan heykellere eklenen kumaşlar ve atık malzemelerle üç boyut kazanıyor. “Bir heykeltıraş olarak farklı malzemelerle oynamayı neler yapabileceğimi keşfetmeyi seviyorum. Bir nesneye baktığımda aklımda bir fikir doğuyor, örneğin bir reçel kavanozunun kapağına baktığımda bir çiçek ya da bir kedinin kafasını görüyorum.” diyen Franc, köpek heykelleri için kendi patili dostunu model olarak kullanıyor. Sanatçının işlerine buradan göz atabilirsiniz.

Burger robotları ya da verilen malzemeleri karıştıran robotlar artık yeni bir haber değil. Robot şeflerin yer aldığı mutfaklar artarken en çok tartışılan konu robot şeflerin pişen yemeğin tadımını gerçek bir şef gibi tadamayacaklarıydı… 

Gastromasa’nın haberine göre Cambridge University ve Beko işbirliğinde yiyecekleri tatmak üzere programlanmış bir “robot şef” üretildi. Yemeklerin hazırlanması sürecinde tam zamanlı ya da yarı zamanlı olarak görev alması hedeflenen robot ise dokuz çeşit omletin tadına bakarak yemeklerin “tat haritalarını” üretti. Frontiers in Robotics & AI dergisinde yayınlanan araştırmanın sonuçları bu yeni robotun bugüne kadarki elektronik tatma teknolojilerine göre daha hızlı ve etkili olduğunu gösteriyor. 

Mustafa Alp Dağıstanlı tarafından hazırlanan “Anekdotlar – Edebiyat Tarihimizden Anılar, Tanıklıklar” kitabı, 115 edebiyatçının yaşamından 608 anekdotu bir araya getiriyor.

Mina Urgan’a Urgan soyadını kim niye vermiş?, genç şairlere “Cemal Süreya’nın peşine takılmayın” diyen şair kimdi?, “Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat bir kere öpmek için kimi sıkıştırmıştı?, Yahya Kemal’in “manen tokat”ını hangi yazar yemişti? gibi umulmadık sorulara yanıt veren kitapta, okurlar, yazarlarla daha yakın bağlar kuracakları ilişkiler alemine götürülüyor