Bu hafta sinema salonları geçtiğimiz haftalara kıyasla çok daha sakin görünüyor; vizyona giren film sayısı pek fazla değil. Ancak bu hafta tek bir öneri yerine öneriler sunacağım size.

Carol

Carol
Carol

Rooney Mara ve Cate Blanchett dolu bir Oscar filmi, senenin en merak edilen yapımlarından biri. Atilla Dorsay’ın “gördüğüm en iyi aşk filmlerinden biri” olarak nitelendirdiği Carol’ı festivallerde zirveye taşıyan, sadece iki kadının aşkını anlatması değil. Hayır, Carol gerçekten de sinema tarihinin en yalın, en gerçekçi, en zarif aşk hikayelerinden biri. Mara’nın mı yoksa Blanchett’in mi başrol olduğunu umursamayan, filmin merkezine aşkı, sevgiyi, arzuyu ve tutkuyu yerleştirmiş bir yapım. Todd Haynes’in kamerayı Carol (Blanchett) ile Therese (Mara) arasındaki büyülü kimyaya odaklıyor oluşu ise takdire şayan bir tercih. Kelimelerle anlatımı mümkün olmayan bir şaheser.

Kötü Kedi Şerafettin

Kötü Kedi Şerafettin
Kötü Kedi Şerafettin

Şerafettin’i bilenler bilir. Küfürbaz, çapkın (sapık), agresif bir ağır ağabeydir kendisi. Karıya kıza sarkar, ite köpeğe saldırır, içkisini yudumlar ve keyfine bakar. Gençliğinin sonlarına yaklaşmış hemen herkesin aşina olduğu bu figürün beyazperdeye (sonunda) gelişi birçok kişiyi memnun etmiştir kuşkusuz. 10-15 yıllık bekleyişin ardından haliyle izleyiciyi karşında iyi bir iş görmek istiyor. Peki film beklentileri karşılıyor mu, evet kesinlikle. Kötü Kedi Şerafettin yerli animasyonlar dünyasında bir mihenk taşı adeta. Maddi sıkıntılara rağmen gerçekleşen, güçlü seslendirme kadrosuyla renklenen (özellikle de Cezmi Baskın cuk oturmuş), perdeye aktarılırken “yumuşamamış” bir film. Oldukça küfürlü, oldukça göndermeli, oldukça da eğlenceli. Senenin en iyi yerli yapımı olma yolunda iddialı.

Ip Man 3

Ip Man 3
Ip Man 3

İlk ikisini izlememiş olmama rağmen arkadaş tavsiyesiyle gitmeye karar vermiştim basın gösterimine, gittiğimde de filme girmeden önce hikayesini öğrendim. Bilmeyenler için söyleyeyim, Ip Man Kung Fu’nun büyük isimlerinden biri, öyle ki Bruce Lee’nin de ustası. Filme gelecek olursak, açıkçası özlediğim uzak doğu dövüş filmlerinden biri. İbrahim Tatlıses’in başrolde olduğu Çile filmini izlemiş olan var mı bilmem (Bahsi geçmişken belirteyim, Çile filmi Yeşilçam’ın tüm klişelerini bir araya getirmiş olağandışı bir yapım. Dram olmasına karşın saçmalıkları karşısında insan kahkahalara boğuluyor, Youtube’da var), ama hikayesi tam olarak aynı tatta. Her 10 dakikada bir değişiyor hikayenin akışı. Bir bakmışsın Mike Tyson’la dövüşüyor Ip Man, 10 dakika geçiyor karısına kanser teşhisi konmuş… Kısacası Ip Man 3 aksiyonu Mad Max ile yarışabilecek bollukta bir film. Özellikle de “Saadettin Teksoy” sahnesi bana Cüneyt Arkın’ın körken attığı okları hatırlattı.