Hiç düşündünüz mü, sevdiğimiz şeyleri neden severiz? Bir eşyanın ya da sanat eserinin orijinalinin bizim elimizde olması neden önemlidir? Ya da neden ünlü kişilere ait eşyaların bizim olmasını isteyerek, onları almak için yarışa gireriz? Müzik, spor, sanat bize neden haz verir? Hazzın “öz”üne sizi derinlemesine daldıracak ve bu tarz soruların cevaplarını bulabileceğiniz bir kitapla tanıştırmak istiyorum sizi: Hazzın Bilimi.

Hazzın Bilimi, Paul Bloom | Fotoğraf: Informavore Effect

Öncelikle kitabın yazarı Paul Bloom’dan bahsetmekten fayda var. MIT’de Bilişsel Psikoloji alanından doktora yaptıktan sonra Bilişsel Bilimler ve Psikoloji üzerine çalışmalar yapmış ünlü bir psikolog kendisi. Şu anda ise  Yale Üniversitesi’nde Psikoloji profesörü. Bu ismi daha önce duymuş olmanız mümkün. Çünkü kendisi aynı zamanda Coursera’daki “Introduction to Psychology” dersinin eğitmeni. Ayrıca yazarın yine hazlar ile ilgili olan, mizahi bir anlatım dili ile anlattığı oldukça keyif verici “The Origins of Pleasure” adlı Ted konuşmasını da izlemenizi tavsiye ederim. Açıkça söylemeliyim ki, kitabının yarısında verdiği çoğu örnek aslında Ted konuşmasında da bulunuyor. Tabii ki daha detaylı incelemek için kitabı almanızı tavsiye ederim. 

youtube play youtube play

Yazarın en ünlü popüler kitabı olan “Hazzın Bilimi” ne gelecek olursak; kitap aslında sizi kapak tasarımındaki Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in aşk ve tutku dolu, adeta ikon haline gelen meşhur Kiss tablosu ile hemen içine çekiyor ve okumak isterken buluyorsunuz kendinizi. Kitabın ana teması ise belli: “Sevdiğimiz şeyleri neden severiz?”. Kitap bu amaçla, bilgi dolu bir şekilde ilerliyor ve hazlarımızın derinliğini her geçen sayfayı çevirişinizde hissediyorsunuz.

Hazzın Bilimi bize şunu kanıtlıyor aslında; bir şeyden aldığımız zevk, onu düşünme biçimimizle ilgilidir. Yazarın Ted konuşmasında da anlattığı gibi, bir kişinin veya nesnenin kökeni hakkında bildiklerimizin onu deneyimleme şeklimizi değiştirdiğini bolca örneklerle açıklıyor bizlere. Örneğin tat, ne yediğinizi düşündüğünüze bağlıdır. Beş yıldızlı bir restoranda akşam yemeğinin tadını çıkarma şekliniz, bir fast food yemeğinin tadını çıkarma şeklinizle aynı değildir. Ya da Vermeer tarafından yapılmış bir tabloyu satın aldığınızı düşünelim. Tabloyu satın aldığınızda, aldığınız o hazzın bir kısmı o tabloyu kimin çizdiğine dair inancınızdan kaynaklanır. Aksine, kopya veya imitasyon olduğunu düşündüğünüz bir tablonun da orjinal olduğunu keşfederseniz , bu size daha fazla haz verir ve eser değerlenir. Aslında kitap bana kendimizi nasıl kandırdığımızı anlatıyor gibi de hissettirdi.

Kitabın “haz” konusunu psikoloji, sanat, felsefe, çocuk gelişimi, nörobilim ve davranışsal ekonomi gibi birçok konu açısından ele alınması aslında ilk başta beni çok fazla heyecanlandı. Fakat bazı bölümlerde daha fazla bilgi almak istediğimi de hissettim. Kitapta çok fazla ilgimi çeken bir şey de; “öz” kavramı oldu. Bu kavram üzerinde yazar çok fazla durmuş ve birçok örnekler de anlatmış. Mesela bir araştırmada doğal manzaranın canlı bir görüntüsü sağlamak için, 50 inçlik HD televizyonları öğretim üyelerinin ve çalışanların penceresiz ofislerine koymuşlar. İnsanlar bunu başta sevseler de, stresten kaynaklı kalp atım hızının psikolojik ölçümlerini incelediklerinde, HD TV izlemenin boş duvara bakmaktan bir farkı olmadığı anlaşılmış. Strese faydası olan şey, insanlara gerçek yeşilliğe bakan cam pencereli bir ofis vererek onların”öz”ümüzün farkına varmaları sağlanmaları olmuş.

Kısaca, bazen hazlarımızın derinliğinin hiç farkında olmadığımızı, bazen de evrensel hazlara sahip olduğumuzu örneklerle kanıtlıyor kitap. Okumasının keyifli, bilgilendirici ve akıcı olduğunu düşündüğüm için şiddetle öneriyorum.Yazıma kitaptan bir alıntı ile son vermek istiyorum: “Bilgi, deneyimin kendisini değiştirmez; ama deneyime verdiğimiz kıymeti değiştirir ve bu durum, deneyim hakkındaki konuşmalarımızı ve düşüncelerimizi başkalaştırır. Asıl önemli olan şey duyularımızın algıladığı dünya değildir; aksine bir şeyden aldığımız zevk onu ne olarak düşündüğümüzden ileri gelir.” 

Kapak Fotoğrafı: Informavore Effect

İlginizi çekebilir: Ayça Yenigün’den Sahip Olmak ya da Olmak