Objektifinin gücünden korkmayan ikonik fotoğrafçı Helmut Newton, estetiğinin ticari sanatın hitap beklentisi tarafından yutulmasına izin vermeden özgün tarzını yansıtacak kareleriyle moda ve fotoğraf tarihine adını yazmış önemli isimlerden biri. Yeri doldurulamaz siyah beyaz estetiği ile başta Vogue olmak üzere birçok derginin sayfalarındaki çalışmalarıyla erotizmin zarif yüzünün deşifresini hayal gücünün siyah demirden kapılarının kilidini açarak özgür bırakıyor.

Helmut Newton, Rouge à lèvres étalé, Vogue France, 1983, Paris | Fotoğraf: Helmut Newton Estate

Helmut Newton

Berlin doğumlu Alman-Amerikan sanatçı 12 yaşında bir fotoğraf makinesiyle ilk randevusuna çıktı. Randevu iyi geçmiş olmalı ki, dünyanın dört bir yanına zorunlu taşınmalar gerçekleştirmiş olmasına rağmen makinesini elinden hiç bırakmadı ve 18 yaşında Singapur’da bir portre fotoğrafçısı olarak profesyonel kariyerinin ilk adımını atmış oldu. Avusturalya’da düzenlediği sergiler ve kendine has tarzının getirisi olan üzerine toplanmış meraklı bakışlar, Vogue İngiltere ile bir kontrat imzalamasına vesile oldu. Bu sayede eşi benzeri görülmemiş bir moda fotoğrafçısı olmanın getireceği tanınmışlığın ilk evresini sağlama almış bulundu. Daha sonra yerleştiği ve belki de yerlilerinden fazla benimsediği Paris’in tehlikeli fakat arzulanan aurası ise eserlerini farklı bir seviyeye yükseltti. Helmut Newton, yarattığı cesur ve sağlam karakterli kadın portreleri ile maskülen ve feminen arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak sanat dünyasının takdirine sundu.

Döneminin moda fotoğrafçıların farklı olarak bir hikâye anlatmayı kendine görev edinmiş Newton, kadınlığa olan yüceltici bakış açısıyla klişelerden sıyrılıyordu. Fetişin ve erotizmin tabulaşmış dünyalarına ışık tutmaktan çekinmeden daha önce eşi benzeri görülmemiş bir cürretkârlıkla editoryal fotoğraf çekimine yeni bir soluk getirdi.

Androjen karakterleri ile toplum içerisindeki cinsiyet rollerinin yıkılışına önemli bir katkıda bulunduğunu söylememiz yanlış olmaz. Özellikle moda dünyası gibi önemli hitaba sahip bir sektörde, bu tarz bir farkındalığı bilinçli olmadan kendi bireysel estetiği ile yansıtabilmiş olduğu gerçeği, karelerinin ölümsüzlüğünü açıklayan, önemli bir etken.

Kadın giyim sektörünün öncüleri olan moda evlerinin hanım hanımcık bir stildense ayakları yere sağlam basan kadınlara hitap eden çizgi değişimleri ile kadınlığa olan bakış yeniden şekilleniyordu. Paris gibi kadınların ön planda tutulduğu fakat saklı bir misojini ile boğuşan şehirlerde kadın olmanın tanımı evrimleşmeye ve güç dengeleri farklılaşmaya başladı. Kadın olmak artık ondan bekleneni yapmaktansa, canının istediğini istediği zaman yapabilmek ve hareketlerinin arkasından durabilecek cesarete sahip olabilmek gibi bir ölçüde yeniden şekilleniyordu. Helmut Newton gibi sanatçıların da kadınlığa olan yüceltici yaklaşımı, bu cinsiyete dayalı devrimi destekler nitelikteydi.

Provokatif olmak için kasıtlı bir çaba bulundurmadan hem tatmin edici bir görsel estetik hem de özgürleşmiş yarınlara zarif bir vaadi simgeleyen işleriyle Newton, moda dünyasının günümüzde de en çok taklit edilen estetiklerinden birine sahip. Helmut Newton, çıplaklığı kıyafet eksikliğindense bir tavır haline getiren cesur eserleri ile erotizme olan bakışı yeniden şekillendiriyor. Fetişin, uzun bacaklı ve güzel modellerin kol gezdiği, aynı zamanda da siyah beyaz ve renkli, neredeyse tehditkar denebilecek bir sis bulutunun sardığı dünyasında yarım asırı aşkın süredir yeterince cesur olanları ağırlıyor. Peki siz Helmut Newton’ın dünyasına adım atabilecek kadar cesur hissediyor musunuz?

Kapak Fotoğrafı: Instagram @helmutnewtonfoundation

İlginizi çekebilir: Ece Yılmaz’dan Robert Doisneau