“Annemi Öldürdüm” filmini izliyorum; ancak tek başıma değilim. Bana eşlik edenler, film hakkında daha önce seyredenlerden duyduğum yapıcı yorumlar ve yarı otobiyografik bir filme imza atan Xavier Dolan hakkında bildiklerim… 

Şaşırdınız, değil mi? Cehaletimi affedin; ama film izlemeden önce hep başıma gelmesiyle, keşke hiç olmasa dediğim önyargılarım bir rutin haline geldi. Kitap okumayı, film izlemeye kıyasla daha çok sevdiğimden; oradaki karakterleri dilediğim gibi ete kemiğe bürüdüğümden midir nedir; film izlemenin bazen ufkumu genişleteceğine dair bir inancım yoktu. Ancak filmde öylesine içten sahneler vardı ki (Bkz; hiç beklemediğim bir anda, Antonin karakterinin Hubert’e “Seni seviyorum!” dediği sahne), eşcinsel olmadığına emin olduğum bir oyuncunun bu sahnelerin hakkını vererek bir oyunculuk performansı göstermesine tanıklık etmek; filmi ilk duyduğumda, hayalimde canlandırdığım karakter özelliklerinin film ile  birebir örtüşmesiyle de nefis bir his haline geldi benim için.

Francais Arnauld

Neyse, konumuza dönelim ve bu yazıyı yazmamdaki amacım; bu filmde Antonin karakterini canladıran Français Arnaud’u sizlerin de biraz olsun keşfetmenizi sağlamak.

1985 doğumlu olan François Arnaud’u genç yaşına rağmen “yolun başında” olarak nitelendirmem, nitelendiremem! Bu nitelendirmeyi yapanlara da selam olsun; karşınızda beni bulabileceğinizi aklınızdan çıkarmayınız, efendim. Neden derseniz; 2007 yılında Montreal Dramatique d’Art Konservatuarı’nda sahne üzerine eğitim alarak, oyunculuk kariyerine başlıyor. Oyunculukta her ne kadar “mutfakta pişmek” kavramı önem teşkil etse de, alınan iyi bir eğitimin kariyer için eşsiz bir basamak olduğu yadsınamaz.

Francois Arnaud

“Taxi 0-22” de Marc-André, “The Double life of Eleanor Kendall” da Stefan, 2009 yapımı “Yamaska”da Théo ve 2011’den bu yana devam eden, adını geniş kitlelere duyurmasını sağlayan “The Borgias”da Cesare Borgia karakterini canlandırarak TV ekranlarında rüştünü ispatlayan Arnaud’un filmografisinde ise “Annemi Öldürdüm” filminin dışında Yannick karakterini canlandırdığı “Les Grandes Chaleurs” ve Bashir Bensaddek yapımı olan “J’me voyais déjà” yer alıyor. Tiyatro alanında da bazı projeleri var; ancak fazlasıyla ansiklobedik bilgi olacağından ve siz sevgili okurların esnemeye başlayıp, yazının diğer kısımlarını taramaya başlayacağından emin olduğum için oyunculuğu hakkında bu kadar bilgi vermenin yeterli olacağının kanaatindeyim! Haksız mıyım? (Okura Not: Yeniyetme ve çatallı dilli yazarınız; burada kendine olan gereksiz ve aşırı güveniyle, ne kadar iyi yazıp yazamadığı ile yüzleşmeye çalışıyor. Siz en iyisi, okumaya devam edin.)

Kanada ve Fransa’da büyüyen François Arnaud, bilinçli bir ailesi olan şanslı azınlıklardan. Kendinden küçük olan bir kız kardeşi var. Babası ise avukat ve gayrimenkul geliştiriciliği gibi zor olan iki mesleği icra ediyor. Ailesi küçükken François’in yetenekli olacağını keşfedecek ki, onun bir Erkekler Korosu Okulu olan Les Petits Chanteurs du Mont-Royal’a katılarak şarkı söylemeyi ve piyano çalmasını öğrenmesini sağlamış. Tahmin edersiniz ki, şarkı söylemeye ve piyano çalmaya olan bu eğilimi ise gelecekte   College Brebeuf’tan ise Güzel Sanatlar derecesi yapmasını sağlamış. Bunun yanı sıra, ilginç bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum sizlerle: Kendisinin soyadı aslında Barbeau; ancak tiyatro ve kostüm yaratıcısı olan Francois Barbeau’yla olan kargaşalığı önlemek  adına soyadını Arnaud olarak belirledi.

Yakışıklılığı ve oyunculuk yeteneğiyle dergilerin de favorisi haline gelen François Arnaud, ELLE dergisinin bir edisyonuna “Seks Sembolü” nitelendirmesiyle kapak olmuş ve bunun yanı sıra, bazı dergilere verdiği röportajlara eşlik eden bazı fotoğraflarına bakınca; modelliğe karşı da bir yeteneği olduğunu keşfediliyor. Bu da oyunculuğun ona bahşetmiş olduğu, kılıktan kılığa girme yeteneğinden kaynaklanıyor galiba.

Sevgili François, seninle bir akşam yemeği yemek hayallerimden biri.  Zira sana soracağım pek çok sorum olabilir, hazırlıklı ol! Bugüne kadar çoğu hayalimi gerçekleştirdim, umarım bu yemek hayalim de bir gün gerçek olur…