Netlix Türkiye’nin yeni projesi, bir roman uyarlaması: İyi Adamın 10 Günü. Üçleme şeklinde yayınlanacak olan bu hikaye, tam olarak hangi türde olduğu netleştirilememiş bir iş gibi görünüyor. “Kara film” olma yolunda adımlar atıyor gibi, sonra sağa sola savruluyor, finale kadar işleri yoluna koyamadan bitiyor. Klişe diyalogların izleyiciyi çığ gibi yuttuğu filmde, olay akışının son derece aksak olduğunu, oluşan merak unsuruna kapılmak yerine inandırıcılığı olmayan karikatürize karakter ve ilişkilerde kaybolduğumuzu söylemek mümkün…

Nejat İşler’in kendi oyunculuk sınırlarını pek zorlamaması, kendisiyle ilgili değil de yönetmenlik ve senaryoya yazar. Zira Kış Uykusu ve Yumurta gibi filmlerdeki performansıyla ‘tavan’ını önceden bir çok kez kanıtlamış olan oyuncunun elinde iyi yazılmış bir iş olduğunda neler yapabildiğini herkes biliyor. İyi Adamın 10 Günü’nün uyarlandığı romanı okumadım, mutlaka filmin kendisinden daha derinlikli bir eserdir. Filmi izlerken içine düştüğüm hayal kırıklıkları arasında şunu düşündüm. En sevdiğim Türk yazar olan Alper Canıgüz’ün muhteşem kitapları eğer bir gün sinemaya bu şekilde uyarlanırsa çok üzülürüm… Zira kağıt üstünde müthiş derecede eğlenceli bir dedektiflik hikayesi okuduğunuzda, bunun ekrandaki yansımasının da çok fazla potansiyel barındırabileceğini düşünüyorsunuz, fakat görüyoruz ki işler o kadar kolay değil.

İyi Adamın On Günü
İyi Adamın On Günü | Fotoğraf: Netflix

Orta yaşlı erkek ana karakterin kendisinden 30 yaş küçük, kendisine abi diye seslenen bir kızla yakınlaşması ve hikayedeki ana odak noktasının bu ilişki olmasına çok fazla şaşırmıyoruz elbet. Yerli dizi ve filmlerimizde bu ve benzeri varyasyonları çoğunlukla deneyimleme şansımız oluyor. Bunun dışında, bir boomer ağzıyla yazılmış olan genç liseli kız karakterin karşısına koyulan bir diğer erkek karakter ise daha sıkıntılı bazı soru işaretleri yaratıyor. Tüm bunlar yaşanırken, filmdeki kadraj sürekli kadın karakterleri dikizliyormuşçasına bir his veriyor. Şimdi kimi filmlerde bu bir araç olabilir, bir karakter açısından bakıyor olabiliriz veya başka bir sebep olabilir. Ama burada herhangi bir sebep yok, sadece elimizde güzel kadın oyuncular varsa bundan ‘verim’ alabiliriz hissiyatı var. 

İstanbul’un çeşitli köşelerinde filmin yavan anlatısıyla örtüşmeyen bazı görsel yaklaşımlar söz konusu. Yani kurulmaya çalışılan atmosfer ikna edici değil. Kimi zaman gündüz vakti sahnelerde B sınıfı gişede patlamış bir yerli film havası, kimi zamanlı neon ışıklı kötü prodüksiyon tasarımlı sözde karanlık özde çiğ sahneler… Diyeceksiniz ki bir tane bile iyi bir şey olmuyor mu bu filmde, bence maalesef olmuyor. Ayda yılda bir film izliyor olsam tahammül edilebilecek şeyler olurdu mutlaka ama göz devirmekten fenalık geçirten anların sayısı finale doğru ilerledikçe artıyor. Ama tabii mutlaka her dijital platformda yayınlanan ve yeni yerli işlere yapılan “Bir şekilde izletiyor kendini” yorumları bu filme de gelecektir…

Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Netflix

İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Bursa Bülbülü