Yazımın başlığında listenize ekleyin diyorum çünkü hepimizin bildiği gibi, karantina günleriyle birlikte tiyatro programlarımız da bir süreliğine duraksadı. Covid-19’un hayatlarımızın merkezine oturmasından hemen önce seyretme fırsatı bulduğum Josef Bieder’in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı) ‘dan söz edeceğim bugün.

Tiyatro deyince aklımıza, kırmızı koltuklar, yüksek bir sahne ve kırmızı bir perde gelir. İstanbul Devlet Tiyatrosu da, şehrin çok farklı yerlerinde sahnelerini artırmaya devam ederken, aynı zamanda hiçbirinin kalitesinden ödün vermediği onlarca sahnesinde, yıllanmış tiyatrocuları ve özenle seçilmiş oyunlarıyla haftanın 6 günü seyirci karşısına çıkan (bugünleri istisna olarak kabul ederek) özel bir tiyatro.

Ali İpin’in hem yönetmenliğini yaptığı hem de başrolünü canlandırdığı Josef Bieder’in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı) oyunuysa 10 Mart Salı günü, Üsküdar Tekel Sahnesi’nde ilk kez seyircileriyle buluşmuştu. 

Oyunun sonunda Ali İpin, emekliliğine çok az bir zaman kaldığını ve bu oyunu sahnenin arkasında çalışan onlarca kişiye adadığını açıklamıştı. Hazırladığı tek kişilik oyunda, sahnenin arkasında çalışan herkesi sahneye teker teker davet eden İpin, her birini ayrı ayrı alkılşamış ve alkışlatmıştı. Oyunun sonunda sahnenin dolup taştığını hatırlıyorum çünkü, izleyicilerin tek kişilik sandığı oyunun 30’dan fazla çalışanı vardı.

Bu oyun, sahnede gördüğümüz insanları alkışlarken aslında sahne arkasında, oyuna en az sahnedeki oyuncular kadar emek veren fakat alkış almayan, adı bilinmeyen bütün emekçilere adanmışlığıyla kalpleri fethetti bence. 

Oyunun konusuna gelirsek; Josef Bieder, mesleğine aşık bir aksesuvarcı. Bir akşam iptal olan temsil saatinde ertesi günkü provanın aksesuvarlarını hazırlamak üzere sahneye giriyor. Dilinde bir şarkı, elinde aksesuvarları işine koyulacakken salonda, temsilin iptal olduğundan habersiz oturan seyirciyi fark ediyor. Olacak şey değil! Durumu kurtarmak adına birkaç cümle kursa da, pürüzün hemen çözülecek gibi olmadığını anlıyor. İdare durumdan haberdar olana kadar onları hoş tutmaya çalışıyor. Mesleğinin incelikleri, sanata olan aşkı, sanatçılara olan bakışı, hayalleri, umutları ve yerine getirilememiş arzuları üzerine bir sohbet başlıyor. Josef Bieder, yıllar sonra şans eseri “seyircisini” buluyor ve mesleğine duyduğu aşk ve heyecanla tüm maharetlerini ortaya döküyor. 

  Josef Bieder'in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı)
Josef Bieder’in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı) |Fotoğraf: tiyatronline.com/

Artık sahnede bir aksesuvarcıyı değil, on parmağında on marifet bir sanat aşığını görüyoruz. Tüm egosantirik tutumları ve kendini beğenmişlikleriyle…

İçerisinde birçok güldürü öğesi bulunan oyunu izlerken sımsıcak hissetmemek elde değil. Oyun bir çok yönüyle, tiyatroya dair beklentilerimizi karşılıyor. Ali İpin’in tecrübeli oyunculuğu ve oyunun samimi dili sizleri içine çekerken, hem çok güleceğinize hem de bundan sonra izleyeceğiniz oyunlara daha farklı bir gözle bakacağınıza hiç şüphem yok.

Karantina günleri sonrası gidilecek oyunlar listenize Josef Bieder’in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı) oyununu da eklemenizi tavsiye ediyor, şimdiden iyi seyirler diliyorum.

Kapak fotoğrafı: tiyatronline.com/

İlginizi çekebilir: Eda Geven’den Evde Online Tiyatro Önerileri