Mecburi olarak evde bulunma zorunluluğumuz olan günler şu anlık ve umarım sonsuza kadar geride kaldı. Geride bıraktığımız yaklaşık üç ay, herkes kendi kapısının önünü süpürmeyi denedi; bunu nasıl yapacağını öğrenen öğrendi. Tırnak içinde “özgürlüğün” ilk ışıklarıyla, hasret duyulanlar, önceliklerin önüne geçti. Neydi bunlar? Sağlık, özen, emek… Sosyal alakada ve ortamlarda bulunma isteği bu savaşı kazandı. Şimdi büyük şehirlerde açılan mekanlara insanlar adeta, hiçbir şey olmamış gibi akın ediyor. Elbette sosyal mesafe akıllarda ve maskeler yüzlerde; “herkesin kendi seçimi” diyip bu konuyu bir kenara koyabiliriz. Ancak, gerçekten kişisel bir seçim mi bu?

Bugüne kadar bizi karantinada tutan şey, bütünleşik, beraber hareket etme ihtiyacından doğmamış mıydı? Mecburi olmadığı müddetçe, birbirimizi düşünmeye gerek duymuyoruz anlaşılan. Bir gecede tüm vaka sayıları değişmediğine ve pandemi süreci bitmediğine göre, değişen tek şey seçimin bizlere kalmış olması. Yukarıda bahsettiğim “öğrenmişler” ile “öğrenmemişler” bu noktada ayrılıyor. Kendimi, bir şeyler öğrendiğini düşünenlerden sayıyorum. Öğrendiklerimi ise kısaca sizlerle paylaşmak istedim. Bakın bundan 3-4 hafta önce ne yazmışım…

Aklım ve ruhum çözülüyor. Bu süreç benim kendimi keşfetmemden çok, hayatın nasıl yaşanması gerektiğini keşfetmekle geçiyor. Epey bir yol aldım. Çözümleniyorum. İlginçtir; herkesin yolculuğu aynı değil. Tam olarak aynı kaygı seviyesini koruyarak delicesine stresle yoğrulmaya devam ediyorlar. Ben her zaman farkındalığı yüksek biri oldum. Empati kurmadan atabildiğim adımlarım yok. Yüksek bir sorgulama düzeyiyle yaşıyorum. Neden-sonuç ilişkisi kafamda oturmadığında kabullenmekte çok zorlanıyordum ve bu bana gerçek bir acı çektiriyordu. Şimdi o yanım dönüşüyor. Öyle ki; bu süreci şuna benzetebiliriz… 80’li, 90’lı yıllarda faks çekerek iletişim kuruyorduk. Şimdi ise görüntülü görüşebiliyoruz. Bu dönemde ben de kendimle görüntülü konuşabiliyorum. Bunu “içine dönmek” ya da “kendini daha iyi tanımak” diye tanımlayabilirsiniz. Beden ve ruhun dengesini kazanması için çok değerli bir zaman bu zaman. Duygularıma ve zihnime tutulmak yerine kendi isteklerime kulak vermeye başladım. İnanın bu hayatı çok daha kolaylaştırıyor. Omuzlarım hafifledi mesela… Kendime inancım arttı.

Kabullenmek ve Anda Kalmak 

İki önemli şeyi öğrenmişim aslında; kabullenmeyi ve şu anda kalabilmeyi. Bunlar benim için hazine değerinde öğrenimler. Henüz okuldan mezun olmadım ama çok yol alıyorum. Yoldan da büyük keyif alıyorum. Bu süreçte kendinizi iyileştirmeye, kendinize başka bir gözle bakabilmeye açıksanız ve hazır hala hayat ağır akarken fırsatı kaçırmak istemiyorsanız, size dört farklı platform önerim var.

youtube play youtube play

Bunlardan ilki Boho Beautiful. YouTube üzerinde bir beden hareketi, farkındalık ve kişisel gelişim kanalı. Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce çok yoğun bir iş gününün ortasında çıktığım bir toplantının ardından çok sevdiğim bir arkadaşımla sohbet ederken ilk defa isimlerini duydum. Spor yapmak istiyordum ve herhangi bir spor salonuna gitmek istemiyordum. Açıkçası salonlara ödenen aylık, yıllık aidatları çok büyük israf olarak görüyorum. Yoga ve pilates çok ilgimi çeken ve daha önce denediğim alanlardı. Arkadaşım bu kanalı önerdi ve hemen ertesi sabah yoga yapmaya yeniden başladım. Kanalı, deneyimli bir yoga hocası yönetiyor; Juliana Spicoluk. Eşiyle birlikte bazı meditatif paylaşımlar ve sohbetler de sunuyorlar. Aslında dünyayı geziyorlar ve gittikleri doğal habitatlarda videolar çekiyorlar. O gün bugündür, bir gün bile aksatmadan, bu kanal eşliğinde her gün evde yogamı ya da pilatesimi yapıyorum. Çok daha güçlü bir vücudum var. Dans ettiğim yıllardan daha çok esneklik kazandım. Ve yönlendirici meditasyon videolarıyla farklı yöntemler öğrendim.

İkinci önerim @kalpteyasamak adlı IG hesabı. Semin Simran Yılmaz bir Kundalini Yoga eğitmeni. Şayet meditasyon kavramına ilgi duyuyorsanız, şahane bir eğitmen olduğunu söylemeliyim. Ben de kendisiyle bu pandemi sürecinde tanıştım. Çeşitli IG hesaplarında rastladığım canlı meditasyon videolarına katıldım ve her çıktığı hesabın peşini kovalamaya başladım. Bu hesabı izlemek için meditasyona ilgi duymak da şart değil, aslında. Kendinizde fark ettiğiniz yetersizlik hisleri varsa, bazı alışkanlıklarınızla ilgili memnuniyetsizseniz, potansiyelinizi fark etmek ve onu kullanabilmek istiyorsunuz, Semin Yılmaz’ın çok değerli bir yol gösterici olduğunu düşünüyorum.

Çok yumuşak bir tonda konuşması, güler yüzü ve olumlu enerjisiyle sizi ilk cümlesinde yakalıyor. Dinginleşmenizi sağlayacağına şüphem yok. Büyük cümlelerle ve kimsenin anlamadığı kavramlarla konuşmuyor. Anlatımları net ve hayattan basit örneklerle dolu. İlgilinenler olursa her Cumartesi Zoom üzerinden dersler de veriyor. 

Diğer bir önerim @arzuozev. Arzu Hanım kendi hayat tecrübelerinden aldığı yolu anlattığı, şahane zihin ve kalp açıcı canlı yayınlar yapıyor. Pandemi döneminin sanırım ikinci ayının başlarıdı; yine çok sevdiğim bir başka arkadaşımın ilettiği linkle tanıştım kendisiyle. Dinlemeye başladım. Kulak vermeye başladım anlattıklarına. Her gün 20.00 ya da 21.00’da yaptığı canlı yayınlarda farklı başlıklar altında hayatı neden bütünsel algılamamız gerektiğini anlatıyor. Burada tek bir kavramla bahsettiklerinin ana temasını vermem çok zor ama sohbetin ardından düzenlediği mini meditasyonları çok değerli farkındalıklar içeriyor. Yeni bakış açılarına ve kendinize yeni sorular sormaya hazırsanız, Arzu Özev’in yayınları harika birer araç.

Son önerim ise harika bir ruh ve muhteşem bir enerji olduğunu düşündüğüm Suzin Akalan’ın ses terapileri. Çoğunlukla ve düzenli olarak @sweaterscommunity üzerinden her hafta sonu birer saatlik meditasyon seansları düzenliyor. Suzin, minimal dünyasında, kendine inşa ettiği ses dünyasında, uzmanlık alanı olan müzikle, “iyi olma hali” hareketlerini birleştirmiş. Evinde, hayatınızda hiç görmemiş olabileceğiniz müzik aletleri var. Hem insan sesini kullanarak – kendi sesinizi de kullandırtarak – hem de bu müzik aletlerini kullanarak yönlendirmeli meditasyona oturmanızı sağlıyor. Neredeyse her hafta sonu, kaçırmadan bu iyileştirici deneyimi yaşamaya çalışıyorum. O kadar güzel bir sesi var ve kullandığı enstrümanlar öyle ahenkle çalınıyor ki, her defasında adeta bir ses banyosu yaşıyorsunuz. Bu melek ruha kulak vermenizi, sonsuz tavsiye ediyorum.

Pandemi sürecinde yaşadığımız karantina durumu, bize kısıtladığı gibi bir yandan da yukarıda bahsettiğim gibi farklı ve yeni keşiflerin kapısını açtı. Mart ayındaki Ayşegül ile Haziran ayındaki Ayşegül arasında, olumlu ve gelişim yönünde çok büyük farklar var. Bu çalışmaları hayatımdan, önümüzdeki süreçte de çıkarmaya hiç niyetim yok. Dediğim gibi, yoldan, bu gösterdiğim çabadan ve fark ettiklerimi fark ettiğim o anlardan büyük keyif alıyorum. En azından siz de bir denemeye karar verip, bu önerilerime kulak verirseniz benden mutlusu olamaz!