Son yıllarda gerek günlük gerekse iş yaşamında sıklıkla karşı karşıya kaldığımız “sürdürülebilirlik” terimi, artık sinema sektöründe de karşımıza çıkmaya başlıyor. Çevre dostu film prodüksiyonlarının dünyadaki geçmişi her ne kadar ülkemize göre daha eskiye dayansa da sinemamızda bu yönde atılan ilk adımlarla karşılaşmak da gelecek adına son derece mutlu ediyor. Bunlardan biri olan Reha Erdem imzalı Neandria da Türkiye’nin ilk ekolojik sürdürülebilir yapımlarından biri olarak kısa süre önce vizyonda seyirciyle buluştu. Usta oyuncuları ve yeni keşifleri bir araya getiren ve oyuncu kadrosunda Deniz İlhan, Ahmet Rıfat Şungar, Bülent Emin Yarar, İnci Nur Daşdemir, Nihal Yalçın, Izzy, Nur Fettahoğlu, Serkan Keskin, Gizem Katmer, Ayşegül Kopartan ve Tanıl Bora’nın yer aldığı Neandria, antik bir kentin yakınlarındaki yoksul bir köyde annesiyle birlikte yaşayan ve atletizm yarışlarına hazırlanan Suna adlı bir genç kadını odağına alıyor. Ben de bu vesileyle filmin Sürdürülebilir Yapım Sorumlusu Kiraz Erdem ile çekimleri Çanakkale’nin Kayacık köyünde ve Neandria antik kentinde gerçekleştirilen yapımı konuşarak sürdürülebilir film üretimi üzerine bir röportaj gerçekleştirdim. Keyifli ve ilham veren okumalar.

kiraz-erdem
Kiraz Erdem | Fotoğraf Kaynağı: Fatma Savgan

Sürdürülebilirlik kelimesi özellikle son yıllarda hemen hemen her alanında duyduğumuz, istemli veya istemsiz şekilde kullandığımız bir kavram. Halbuki bu kelimeyle ilk olarak 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun raporu aracılığıyla tanışmıştık. Global dünyada bilinçli tüketici sayısının da artmasıyla markaların üzerine daha çok eğildiği, mevcut üretim ve faaliyetlerini buna göre kurguladığı bir olgu. Dünyanın ve Türkiye’nin sürdürülebilirlik kavramına olan bakış açısına dair düşünceleriniz neler?

Dünyada ve Türkiye’de artık sürdürülebilirlik kelimesinin anlamı ve etkisi, eskisi kadar güçlü değil. Devamlı olmak, olduğu gibi korunmak anlamlarını taşıyan sürdürülebilir kelimesi günümüzde o kadar kapsayıcı bir biçimde, farklı sektörlerde kullanılıyor ki, net bir karşılığı yok ve dolayısıyla anlamını yitiriyor; alışılmış bir kavram artık. İnsanları düşündürmeye, fark etmeye itmiyor, bilindik bir his yaratıyor. Ama her sektörde artık sürdürülebilir adımlar görüyoruz. Bu güzel bir şey. Sadece günümüzde “sürdürülebilir” çalışmaları içselleştirmek, benimsemek için yetersiz kalıyor. 

Sürdürülebilir film, sürdürülebilir marka, sürdürülebilir tasarım, sürdürülebilir ambalaj gibi kullanımlar kafa karıştırıcı olabiliyor. Örneğin sürdürülebilir olduğunu söyleyen bir defter markası, sürdürülebilirlik çatısı altında yalnızca geri dönüştürülmüş kâğıt kullanıyor olabilir, paketlemesinden kargoya, atık üretiminden çalışanlarının yaşam şartlarına kadar her detayı sürdürülebilirlik çerçevesinde de yapıyor olabilir. Yani bazı durumlarda bir pazarlama stratejisine dönüşebiliyor.

Sürdürülebilirlik kavramını konuşurken daha spesifik olmanın, detaylı alt başlıklara değinmenin etki yaratabilmek için önemli olduğunu düşünüyorum. Neticede başarmak istenen şey: Doğal düzenin farkına varıp bozmamaya özen göstermek. Aynı zamanda doğayı/doğal yaşamı, bu kavram bahsedilen bölgenin halkı dahil orada yaşayan her canlıyı kapsıyor, daha iyiye götürmek için neler yapılabileceğini düşünmek.

Esasında sürdürülebilirlik kavramına sadece dar kapsamda yaklaşmak ve bu yönde adımlar atmak da ne denli doğru tartışabiliriz. Geniş bir perspektifle baktığımızda mevcut tükenebilir kaynakların kullanımı, geri dönüşüm, yeşil enerji ve dönüşümü ile atık yönetimi gibi kavramları da etrafına yerleştiren sürdürülebilirlik kavramı, kapsamını her geçen gün genişletiyor. Peki sizin ekolojik olarak sürdürülebilir film yapım girişimi olan Neandria’daki “Sürdürülebilir Yapım Sorumlusu” göreviniz nasıl başladı ve ilerledi?

Benim sürdürülebilir yapım sorumlusu görevim Neandria’nın “sürdürülebilir yapım” çerçevesinde yapılması kararı ile başladı. Daha önce böyle bir görevde çalışmadım. Bu kararı almamızla birlikte dünyada ne gibi örnekler olduğunu, farklı ülkelerde ne gibi kriterler olduğunu araştırdım. Atacağımız adımlarla ölçülebilir ve ölçülemeyecek ne gibi sonuçlar elde edebileceğimizi çıkardım. Daha sonra bu çerçevede görev alan kişilerle bir araya gelerek neler yapmamız gerektiğini, Türkiye şartlarında neleri yapabileceğimizi konuştuk.

Uzun bir araştırma ve hazırlık sürecinin ardından EcoNeandria isimli bir yeşil dosya oluşturduk. Bu dosya, sürdürülebilir yapım fikrine nereden geldiğimiz, neden önemli olduğu, hedeflerimiz, amacımız ve filmin içeriğinden oluşuyor. Dosyanın amacı ise bize yeni olan bu süreci somutlaştırmaktı. Aynı dosyayı ekip üyelerimizle de paylaştık ve böylece tüm set için yol gösterici bir rehber niteliğinde oldu.

neandria-afis
Neandria (Afiş) | Fotoğraf Kaynağı: TBWA

Günümüzde sürdürülebilirlik, sinema sektörünün de dinamiklerini değiştiren unsurların başında geliyor. Bu noktada Columbia Pictures, NBC Universal, Paramount Pictures, Pinewood Studios, The British Film Institute (BFI), Universal Pictures, Walt Disney ve Warner Bros gibi öncü film şirketleri sürdürülebilirlik modelini benimsediklerini açıkladılar. Bunun sonucunda da dünyada 2010’ların ilk yarısından itibaren sürdürülebilir metotlarla çekilmiş film örnekleri mevcut. Neandria da bu noktada ekolojik olarak sürdürülebilir film yapım girişimi olarak ülkemizdeki ilk örnekler arasında bulunuyor. Ayrıntıları konuşmadan önce dilerseniz ilk olarak bu fikrin nasıl filizlendiğini ve büyüyüp geliştiğini konuşalım. Filmin sürdürülebilirlik macerasında pandemi sürecinin bir etkisi oldu mu?

Neandria’nın senaryosu çekimden iki sene önce yazılmıştı, pandemi nedeniyle projeye ara verilmişti. Senaryo yazıldığında sürdürülebilir prodüksiyon yapma fikri henüz ortada yoktu. Pandemiyle birlikte dünyada birçok konuya daha duyarlı olmaya başladık. Hep konuşulan “soyut” problemler vardı, ucu bize dokunmayan problemler. Hepimiz küresel ısınma dolayısıyla oluşan orman yangınlarının, içme suyu problemlerinin ve bunun gibi bazı bölgeleri etkileyen veya önümüzdeki yıllarda etkileyecek olan problemlerin farkındaydık. Ancak doğrudan hayatımızda bir etki yaratmadıkları için aksiyon alma konusunda zorlanıyorduk. Pandemi ile birlikte düzenimizde temel değişimler yaşadık, insan hayatının ne kadar kırılgan olduğunun farkına vardık. Bu süreç de bizi harekete geçirmeye yardımcı oldu. Özellikle film sektöründe, çekim sırasında oluşan atıkların, doğal alanlara yapılan müdahalelerin hepimiz farkındayız. Yaratıcılığa, farkındalığa dayanan sanatın, sinema sanatının, yapım aşamasında doğaya zarar veriyor olması bir çelişki yaratıyor. Bunları düşünmeye başlayınca yurt dışında yapılan örnekleri de incelediğimizde sürdürülebilir yapımı kesinlikle uygulamak istediğimize karar verdik. Yani filmin planlama aşamasından hemen önce alınmış bir karar oldu sürdürülebilir yapım ve pandeminin de oldukça etkisi var.

Peki, o halde gelelim sürdürülebilir/yeşil film kavramına. Bir yapıma bu niteliği kazandıran hangi uluslararası ölçütler var ve siz Neandria’da bunların ne kadarını uyguladınız, ne derece bağlı kaldınız?

Neandria’nın geçtiği Kayacık köyü, Çanakkale’ye bağlı, şehir ve hatta kasaba merkezine kilometrelerce uzaklıkta bir dağ köyü. Ulaşımın ve çekim şartlarının oldukça zor olduğu bir bölge. Kimi zaman da çekim alanımız, etrafında “hiçbir şeyin olmadığı” doğal bölgeler oldu. Bu nedenle global örneklere ve ölçütlere baktığımızda biraz korktuk açıkçası. Türkiye’de ve özellikle bizim çekim yaptığımız dağ köyünde bunların yapılabilirliği oldukça düşüktü. Örneğin globale baktığımızda film çekimlerinde kullanılması için hazırlanmış Excel dosyaları bile var. Ne tür araçlarla ne kadar mesafe gidildiği, ne kadar elektrik kullanıldığı, ne kadar yenilenebilir enerji kullanımı olduğu gibi veriler detaylı bir biçimde gün gün not ediliyor. Bu sayede karbon ayak izi ölçümü yapılabiliyor ve sürdürülebilir olmayan yapımlarla, çok doğru verilerle, karşılaştırmalar ortaya koyulabiliyor. Ancak en basitinden bu kayıt dokümanlarındaki ölçü birimleri bile bizim kullandığımızdan farklı.

neandria-1
Neandria (Set) | Fotoğraf Kaynağı: Selin Bonfil

Türkiye’de henüz yaygınlaşmamış bu uygulamayı, bağımsız bir prodüksiyon olarak, ekibin ulaşımının bile zor şartlarda sağlandığı çekim bölgemizde uygulamamız çok zordu. Bu noktada kendimize tamamen sürdürülebilir olmaktan farklı bir amaç belirledik: Sürdürülebilir yapım ölçütlerini eksiksiz tamamlamadan, elimizden gelenin en iyisini yaparak ne gibi farklılıklar yaratacağımızı gözlemlemek. Böylece bizim gibi bu ölçütlerden çekinerek bu konudan uzak duran kişileri harekete geçme, en küçük adım bile olsa o adımı atma konusunda ilham vermek.

Bahsetmiş olduğum EcoNeandria dosyasında bizim atacağımız adımların hepsini kararlaştırdık ve planlama, çekim, ardından da tanıtım esnasında bu adımlara bağlı kaldık, kalmaya devam ediyoruz. Uygulamalarımızdan bahsedecek olursam:

  • Hiç jeneratör kullanmadık, onun yerine şarj edilebilir LED ışıklar kullandık. Köye kendi adımıza bir elektrik saati taktık. Köy içi çekimlerde, köyün kullandığı trafoya ulaşımımız olduğu zaman bu kaynağı kullandık. Doğal alanlarda gece çekimlerinde LED ışıklı drone kullandık. Çekim şartlarında bizi en çok zorlayan uygulamalardan bir tanesi bu oldu. Bu sayede altı haftalık çekim sürecinde yaklaşık 3600 litre mazot tasarrufu yaptık. 9,5 ton karbondioksit salımının önüne geçtik.
  • Setlerde en çok atık üretimine sebep olan pet şişe kullanımını tamamen kaldırdık. Yeniden kullanılabilir mataralar kullandık. Bu sayede 35 kişilik ekibimizle yaklaşık 7200 pet şişeden tasarruf etmiş olduk. Mataralarımızı da getirdiğimiz cam damacanalardan doldurduk. Damacanalarımızda yeniden şarj edilebilen pillerle çalışan otomatik pompalar kullandık. Damacanalarımızı köyde bulunan çeşme, akarsu gibi doğal kaynaklardan doldurduk.
  • Pet şişelerle beraber bardak, tabak, çatal-bıçak gibi kullan-at hiçbir ürün kullanmadık.
  • Hiç basılı kâğıt kullanmadık. Senaryo, call sheet gibi tüm belgeleri dijital ortamda paylaştık.
  • Konaklamamızı çekim yaptığımız köyden farklı, Kozlu köyünde, Kozlu Han Otel’de yaptık. Kozlu Han Otel sürdürülebilir yapım çalışmalarımızı duyunca bize kapılarını açtı. Kozlu Han, köyün mimari yapısına ve dokusuna uygun inşa edilmiş, köyün çeşitli bölgelerinde küçük yapı birimlerinden oluşan bir otel. Otel çalışanları da köy halkından oluşuyor. Yemek malzemeleri de Kozlu ve çevre köylerden, yerel üreticilerden temin ediliyor. Kahvaltı ve akşam yemeklerimizi Kozlu Han’da yiyorduk. Öğle yemekleri konusunda ise Kayacık Köyü halkı ile çalıştık, bu sayede köye istihdam sağladık. Buradaki yemeklerimizin malzemelerini de aynı şekilde Kayacık ve çevre köylerden, yerel üreticilerden sağladık.
  • Yemek atıkları hayvanlara vererek değerlendirildi. Hayvancılık ile geçinen bir köy olduğundan oldukça farklı türde hayvan bulunuyordu. Hayvanlara verilemeyecek atıklar ise getirdiğimiz konteynerlerde geri dönüştürülmek üzere ayrıştırıldı.
  • Ulaşım konusu bizi zorlayan bir başka konu oldu. Ekip ve çoğu oyuncumuz İstanbul’dan Çanakkale’ye geldi. Mümkün olduğunca toplu kara ulaşımı sağlamaya çalıştık. Bunu sağlamak için çekim programını, ulaşım programına göre yaptık. Ne yazık ki elektrikli araç temin edemedik, mümkün olduğunca kalabalık gruplarla az kilometre yol gitmeye çalıştık. Karavan gibi araçlar kullanmadık, her ekibin ayrı bir aracı yoktu. Minimum sayıda araç kullanmaya çalıştık.
  • Çekim esnasında doğal dokuyu bozmamaya özen gösterdik. Yeni dekor inşa etmektense var olan yapıları kullandık. Kullandığımız tüm kostümleri köy halkına bağışladık.
  • Bunlar dışında köye geldiğimizde eksikleri fark edip harekete geçtiğimiz durumlar oldu. Örneğin köyün halka açık bir tuvaleti yoktu. Uygun bir yere, köye uygun bir tuvalet binası yaptırdık. Köyün ana su deposu, sistemine bağlı olarak yaz-kış su akıtıyordu. Köy halkı da bu israftan şikayetçiydi. Buraya özel bir sistem yaptırdık ve içme suyu israfını önledik.

Sürdürülebilir film yapmak tahmin ettiğiniz gibi miydi peki? Belli zorlukları mevcut muydu? Set emekçileri, oyuncular ve teknik ekiptekiler geri dönüşüm konusunda nasıl bir bilgilendirme süreci geçirdi ve alışmaları kolay oldu mu?

Beklediğimizden daha kolay oldu diyebilirim. Az önce bahsettiğim teknik zorluklar dışında set ortamına pozitif bir etkisi oldu. Henüz planlama aşamasındayken EcoNeandria dosyasını ekibimizle paylaştık, amacımızı ve bu doğrultuda yapmamız gerekenleri anlattık. Uygulamaya geçtiğimizde başta zorlanmalar olsa da herkes kısa sürede alıştı. İyi bir amaç için çalışmanın da birleştirici bir etkisi oldu, ayrı bir motivasyon kaynağı oluştu. En çok zorlanılan konu basılı kâğıt kullanılmamasına adapte olmak oldu. Ancak kısa sürede telefondan hızlıca senaryoya, call sheet’lere bakmak pratik bir alışkanlık haline geldi. Bir süre sonra bu uygulamalar hepimizin “yeni normali” haline geldi. Neandria’dan sonra farklı setlerde çalışan ekip arkadaşlarımızla konuştuğumuzda alışılmış yöntemlerle çekilen filmlerin şartlarını garipsediklerini duyduk. Etrafta pet şişelerinin, uçuşan kağıtların olmasını yadırgamışlar. Bunları duymak çok güzel, amacımıza ulaştığımızı anladık.

neandria-4
Neandria (Set) | Fotoğraf Kaynağı: Selin Bonfil

Neandria’nın yapım maliyetlerine nasıl olumlu katkı sağladı peki? Bu filmi klasik yöntemlerle yapacak olsaydınız maliyetlerde nasıl bir değişim olurdu?

Bütçe konusunda biraz zorluk yaşadık. Örneğin LED ışıkların maliyeti çok fazlaydı. Işık şirketi bize çok yardımcı oldu aslında ama yine de bütçemizi zorladı. Globalde, örneğin Hollywood’daki örneklere baktığımızda aksine bütçenin azaldığı söyleniyor. Buradaki fark bizim bağımsız sinema yapan, fazla sponsoru olmayan, küçük bir ekip olmamız. Çok kalabalık ekiplerde kullan at ürünler kullanılmadığı takdirde bütçede belli bir fark gözlemlenebiliyor veya sürdürülebilirlik imkânlarının kolay olduğu ülkelerde/bölgelerde bu şartların kullanılması yakıt, enerji tasarrufunu dolayısıyla bütçede düşüşü sağlayabiliyor. Türkiye’de de sürdürülebilir yapım talebi arttıkça imkânların da yaygınlaşacağını düşünüyorum. Dolayısıyla global örneklerde olduğu gibi Türkiye’de de küçük ekipli yapımlarda bütçe düşecektir.

Sürdürülebilir film endüstrisinin sistemli işleyişi için kurulmuş Green Film Shooting (Almanya), Green Production Guide (ABD), Reel Green (Kanada), Green Filmmaking (Hollanda), ALBERT (Birleşik Krallık), Earth Angel (ABD) ve Green Film (İtalya) gibi pek çok organizasyon mevcut. Tabii bu örneklere baktığımızda ülkemizde sürecin henüz yapımcı ve yönetmenin inisiyatifiyle ilerlediği emekleme döneminde sayılırız. Bu noktada T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başta olmak üzere özellikle sinema sektörünün önde gelen kuruluşlarına/paydaşlarına da büyük görev düşüyor. Türkiye’de mevcut durumun daha sistemli ilerlemesi adına sizce neler yapılmalı?

Aslında şu anda Türkiye’de böyle bir platform kurulmaya başlandı. Biz önce Neandria ile bir case study olarak çalışmada var olmaya başladık, daha sonra Atlantik Film olarak projenin destekçisi olduk. EkoFilm Platformu, British Council’in Going Global Partnerships programı Connect4Innovations: Birleşik Krallık-Türkiye Yükseköğretim Kurumsal Ortaklıklar Fonu tarafından desteklenen “Connect 4 Environmental Sustainability in Film and the Media” başlıklı proje kapsamında oluşturulan bir platform. Proje, Kapadokya Üniversitesi Çevreci Beşerî Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi ile dünyada film ve sürdürülebilirlik alanında öncü olan BAFTA Albert Konsorsiyum’un eğitim partnerlerinden Londra Brunel Üniversitesi ortaklığında yürütülüyor.

Sinema ve TV sektöründe çevre dostu uygulamaların yaygınlaştırılması ve iklim krizi farkındalığının geliştirilmesi hedefiyle başlatılan bu platformda Türkiye’deki film endüstrisi için bir “sürdürülebilirlik rehberi” oluşturulacak. Globalde gördüğümüz sistem, kriterler Türkiye şartlarına adapte edilmiş olacak. Aynı zamanda öğrencilere, eğitimcilere ve sektör çalışanlarına eğitimler verilecek.

neandria-2
Neandria (Set) | Fotoğraf Kaynağı: Selin Bonfil

İnsanoğlunun yaşadığı gezegene karşı bir sorumluluğu var fakat hızlı nüfus artışı, sanayileşme, sınırlı kaynakların bilinçsizce kullanılması ve küresel ısınmayı daha da hızlandıran etmenler nedeniyle dünya geri dönüşü olmayan bir yolun içinde. Sizce gezegenimizi kurtarmak için ufak da olsa bir şansımız var mı?

Gezegeni kurtarmak gibi büyük hedeflerin konuşulmasının tam tersi bir etki yarattığına inanıyorum. Bireysel gözle baktığımızda ulaşılması çok güç, gerçeklikten uzak bir hayal gibi görünüyor.

Geri dönüşü olmayan bir yol mu yoksa herkesin harekete geçmesiyle engellenebilir mi bilemiyorum. Durumlar, güncel şartlar ne olursa olsun en önemli konunun bizim de “doğa” diye bahsettiğimiz sistemin içerisinde olduğumuzu fark etmemiz olduğunu düşünüyorum.

neandria-3
Neandria (Set) | Fotoğraf Kaynağı: Selin Bonfil

Bu düşünceyle birlikte sürdürülebilirlik uygulamalarını sektörümüze adapte ederek elimizden geldiğince uygulamak önem taşıyor. En azından bireysel düşündüğümüzde, etrafımızdaki tüm canlılar için günümüzde ve yakın gelecekte yaşanılabilir şartlar oluşturmak mümkün. Belki bu, “geri dönüşü olmayan yol”u yavaşlatabilir.

Röportajımızı gelecek projelerinizi konuşarak noktalayalım dilerseniz. İlerleyen süreçte Sürdürülebilir Yapım Sorumlusu olarak görev yapacağınız yeni projeler var mı?

Henüz gündemde yeni bir proje yok. Neandria’nın çekim sürecini, sektör ve sektör dışı merak eden kişilere aktarmakla ilgileniyorum. Neandria’nın bu sürecinden haberdar olan ve sürdürülebilir film yapmaya karar veren birçok kişi iletişime geçti. Şimdilik bu konuda yol göstermeye çalışıyorum.

Kapak Fotoğrafı: Kiraz Erdem

İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Serpil Altın ile Sürdürülebilir Film Yapmak Üzerine