2020 senesi bizlere belki de bugüne kadar hiç sahip olmadığımız kadar boş vakit fırsatı tanıdı. Bu fırsatları değerlendirmek isteyenler bol bol kitap okudu, kişisel gelişimine odaklandı, izlemeye fırsat bulamadığı film ve dizileri izledi, yabancı dil öğrenimine ağırlık verdi, kendi içine döndü ve ailesi ile daha çok vakit geçirme fırsatı yakaladı. Ben kendi adıma bunların hepsi için mesai harcadığımı söyleyebilirim. Gelelim okuduğum kitaplar arasında seçtiklerime. Bu 2. karantina döneminin favorileri benim için Veronika Ölmek istiyor, Köpek Kalbi, Asılacak Kadın, Beni Kör Kuyularda ve Fahrenheit 451 kitapları oldu.

Kitap Önerileri | Fotoğraf: Unsplash/@thoughtcatalog

Bu yazımda sizlere karantina günlerimin en güzel tarafı olan okuduğum kitaplardan bahsetmek istiyorum. Ben okuduğum kitapları goodreads uygulaması üzerinden takip ediyorum. Bu uygulama üzerinden, senelik bir hedef belirleyebiliyor, okumak istediğim kitaplar için bir liste hazırlayabiliyor ve aynı zamanda kaç adet, kaç sayfa kitap okuduğumu da güncel olarak takip edebiliyorum. Ayrıca gruplara üye olup, kitap okuma challenge’larına katılabiliyorum. Benim 2020 hedefim 30 kitap okumaktı, şu an 34. kitabımı okuyorum. Bu uygulamanın insanı motive eden bir tarafı olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Okuduğunuz kitapları ve sayfa sayısını gördükçe daha fazla okumak için içinizde büyük bir istek duymaya başlıyorsunuz. Uygulamayı herkese tavsiye ediyorum.

Kitap Önerileri

Veronika Ölmek İstiyor

Bu sene Paulo Coelho ile oldukça güzel vakit geçirdim diyebilirim. Yazarın her zamanki o en sıradan olayları bile masalsı bir olaya çevirebilme yeteneği sayesinde sıradan bir hayatın her gününün apayrı bir mucize olduğunu fark edince uykudan uyanmış gibi olacağınız bu kitabı listemin en başına almak istedim. Yaşam bilinci ve ölüm bilinci kazanma yolunda vermesi gereken en büyük sınavı vererek gerçek sevince ulaşan Veronika’nın hikayesini herkese, ama öncelikle de genç kadınlara tavsiye ediyorum. Her kadın Veronika’nın hikayesini Paulo Coelho’dan bir kez olsun dinlemeli 🙂

Köpek Kalbi

En sevdiğim kitapların ‘distopya’ tarzı olduğunu fark ettiğimden beri distopik kitaplara daha bir eğildim. Kitap kurdu arkadaşım Selen’in tavsiyesi ile keşfettiğim kitaplardan biri olan köpek kalbi, esasında Sovyet Rusya yönetimine yönelik eleştiri amacıyla yazılmış bir kitap. Fakat, her konu ve duruma hitap ettiğini söyleyebiliriz. Sanırım böyle güçlü yazarların ve güçlü kitapların en önemli özelliği, her döneme ve her duruma uyarlanabilir bir biçimde yazılmış olmaları. Gerçek üstü olaylar silsilesi üzerinden ilerleyen kitap, bir doktorun bir köpeğe insandan aldığı hipofiz bezini nakletmesi ile gelişiyor. Kitabın giriş, gelişme, sonuç tüm bölümlerinde ayrı ayrı derslerin ve mesajların olduğunu ve kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum.

Asılacak Kadın

İyilik nedir? Ne değildir? Kötülük nedir? Ezilmişlik nedir? Çaresizlik nedir? Kadın olmak nedir? Bu ülkede kadın olmak nedir? Erkek olmak nedir? Bu ülkede “erkeklik” nedir? Öğrenilmiş çaresizlik nedir? Başka bir dünyanın mümkün olması nedir? Başka bir dünyanın mümkün olduğundan bile haberdar olunmaması nedir? Tüm bu soruların ve daha bir çoğunun cevabını alacağınız bu harika kitabı lütfen okuyunuz. Melek’in hikayesini okuyun ve kendi içinize kapanıp bir ahlak, toplum, erkek, kadın muhasebesi yapın. Bu kitabı ben özellikle erkeklerin okumasını, toplumdaki erkek bakış açısını ve erkek egemen zihniyetin kadına bakışı açısını bir okuyucu olarak gözlemlemelerini tavsiye ediyorum. Okuyun, okutturun…

Beni Kör Kuyularda

Evet geldik, bizlere okurken sinirlenip “Yok artık bu kadar da olmaz!” dedirtecek, kitabın sayfalarını kapattırıp saç baş çekiştirecek kitaba.. Sinirlerinizi çok yıpratacağını en başta söylemekte fayda var. Toplumun nasıl duyarsız, nasıl acımasız, nasıl umarsız olabildiğini ve daha nice vicdansızlıkları ne kadar kolay yapabildiğini, topluluk halinde hareket edince yapılan ahlaksızlıkların ne kadar da masum görüldüğünü şaşkınlık içerisinde okuyacaksınız. Şahısların birer birer toplanarak nasıl kitleler haline geldiğini ve akıl tutulması yaşadığını göreceksiniz. Hasan Ali Toptaş, doğaüstü bir olay kurgusu ve masalsı bir anlatım ile toplumsal ahlak’a yönelik muhteşem gerçeklikte bir eleştiri getirmiş. Hatta eleştirmekle kalmamış, toplumdaki ikiyüzlülüğü yerden yere vurmuş. Okumayan çok şey kaybeder, okuyan çok şey kazanır. Sevgiyle tavsiye edilir..

Fahrenheit 451

Bir distopya aşığı olarak en sona bıraktığım bu nefis kitap, distopya edebiyatının dört temel kitabından biri. Margeret Atwood bu kitaptan “yazılmış en iyi bilim-kurgu romanı” diye bahsetmiş. Distopya kitaplarının her birinde olduğu gibi gerçekleşmesi hiç de uzak olmayan bir kehanetin üzerine giderek bizlere uyarıda bulunan yazar, ya artık kitaplar olmasaydı? sorusunu soruyor. Bir itfaiyeci olan Montag, ki bahsi geçen toplumda itfaiyeciler yangın söndürmüyor, kitap tespit edilen evleri yakmakla görevliler, insanların uğruna yanmayı göze aldığı bu kitaplar nedir diye merak ediyor ve hikaye bu doğrultuda gelişiyor. Okunmaya değer bir kitap, tavsiye ediyorum. Kitabı okuduktan sonra kitaplarınıza sımsıkı sarılma ihtiyacı hissedebilirsiniz. 🙂

İkinci karantina döneminde okuduğum kitaplardan bahsettiğim bu yazım umarım sizler için faydalı ve yol gösterici olur. Bu yazımı Hasan Ali Toptaş’ın Beni kör Kuyularda romanından bir cümle ile kapatmak istiyorum: “Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum. Hepsi bu kadar, başka bir şey dediğim yok. Sizin mideniz kaldırıyorsa, kötülük edene de kötülüğe maruz kalana da aynı şekilde gülümsemeye devam edebilirsiniz, işin o yanı beni ilgilendirmiyor.” Sevgiler, bol okumalar…

Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@sincerelymedia

İlginizi çekebilir: Betil K’dan Bu Ara Neler Okudum?