Küçük Kadınlar (Little Women), öylesine muhteşem bir filmdi ki! Belki de beş dakika önce izlediğim için böyle hissediyorum. Ama eminim, evet evet muhteşemdi. Kostümler, ah o kostümler! Oscar ödülleri bu yıl da oldukça eleştiri almış olmasına ve politik sebeplerin bundaki etkisine rağmen, Küçük Kadınlar filmine layık görülen En İyi Kostüm Tasarımı Ödülü’nün önünde saygıyla eğiliyorum.

Küçük Kadınlar
Küçük Kadınlar | Fotoğraf: Twitter / @tchalametuptade

Yazımın başında, Oscar ödül töreninin birçok açıdan eleştiri aldığını ve bunda politik durumların söz konusu olduğundan bahsetmiştim. Bu cümlelerden apolitik olduğum çıkarılmasın, çünkü yazımda bahsi geçen film de oldukça politik özellikler taşıyor. Bu bağlamda özellikle: “Kadınların da kalplerinin yanı sıra akılları ve ruhları var. Güzelliklerinin yanında tutkuları ve yetenekleri var. Ve kadınların sadece aşk istediklerini söyleyen insanlardan bıktım usandım.” diyaloğuna kalbimi bıraktım. 

Dört küçük kadından biri olan Emma Watson’un duru, asil ve karakteristik güzelliği, tebessümü ve coşkusuyla birleşerek; çok fazla diyaloğu olmamasına rağmen filme naiflik katmış. Ah, özellikle de balo sahnesinde canlandırdığı Meg karakterinin giydiği elbise neydi öyle! O an büyülenmiş olabilirim. Ayrıca bir kadın izleyici olarak, dört farklı kadında da kendimden izler gördüğümü söylemeliyim.

Şimdi küçük kadınları tanıyalım. Amy, ne kadar çabalarsa çabalasın Jo’yla kendini sürekli kıyasladığı için hiçbir şeyle tatmin olamıyor. Yaptığı ve uzun uğraşlar verdiği resimleri beğenmiyor. Halbuki o da biricik ve kendini görmeye çalışsa karşısına belki daha ne şahane ve özel şeyler çıkacak! Beth ise her daim sakin; hatta bazen öyle sakin, sessiz ve kavgasız ki, kendisini kaderin karanlık kollarına bırakıveriyor. Meg tam bir romantik prenses. En kötü tabloda bile kıyafet düşünecek kadar modaya düşkün, aşık olduğu adamla hemen kararlılıkla evlecek kadar da deli. Jo’ya gelecek olursak sinirlendiğinde kardeşini bile tanımıyor. : )

trailer-for-little-women-starring-saoirse-ronan-is-finally-here
Küçük Kadınlar | Fotoğraf: Pinterest

Peki bütün hikayenin ortasında yer alan, küçük ve biraz da şımarık Teddy’ye ne demeli? Filmi izleyen birçok kişinin benimle aynı hisleri paylaşacağına eminim. Hem herkes için vazgeçilmez hem de hangi kızda gönlü olduğunu asla anlayamıyoruz kendisinin. Ta ki bir noktada yönetmen zihinlerimizde bir ampül yakana kadar…

Eğer siz de sıkı bir “Anne With An ‘A'” takipçisiyseniz; kostüm, sahne, dekor bakımından benzerlikler göreceksiniz. Hatta yanılmıyorsam çekimlerde aynı ev kullanılmış. Kısaca, her sahnede durdurup fotoğrafını çekmek, sonra o fotoğrafları çerçeveletip zihnimin köşelerine asmak istediğim filmlerden biriydi. Kadınları erkeklerden dinleyip (!), yine onların gözünden gördüğümüz, tüm değişen şartlara rağmen her alanda erkek dikteliğinin çoğunlukta olduğu günümüzde bu tarz işler daha fazla, çok olmalı. Bir kadının gözünden dört farklı kadının küçük ama mücadelelerle dolu, gözünüzün ve gönlünüzün sanata, doğaya, renklere doyacağı bu filmi kahveniz ve çikolatanız eşliğinde keyifle izleyebilirsiniz. Hadi, bir an önce izleyin ve yorumlarda buluşalım!

Kapak fotoğrafı: WAMC

İlginizi çekebilir: Işıl Birengel’den “Mauide ve Milada”