1953 yılında kurulan Leonardo da Vinci Müzesi; geçmiş, bugün ve gelecek arasında yolculuk yapabileceğiniz Avrupa’nın en büyük bilim teknoloji müzelerinden biri. Leonardo da Vinci’ye adanmış dünyanın en geniş kalıcı sergisine sahip olan bu müze, 16. yüzyıldan kalma bir manastırın içerisine kurulmuş 50.000m²’lik bir alana sahip! Ayrıca müzede kalıcı sergilere paralel dönemsel sergiler de bulunuyor. Milano’da bulunan bu olağanüstü müzeyle ilgili ziyaret notlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum!

img-20240118-wa0004
Leonardo da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesi | Fotoğraf: Museo Scienza

Leonardo da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesi, özellikle çocuklarla Milano’da uzun süre konaklayanlar için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Uzun süre konaklayanlar için diyorum çünkü kısa bir turistik seyahatte merkezde kısa turlar yapabileceğiniz sanat galerisi ve müze alternatifleri mevcut. Fakat Leonardo da Vinci Müzesi ziyareti tüm gününüzü alabilir. Ayrıca müze kısmen şehrin turistik bölgesinin dışında yer alıyor. Biz çocuklarla merkezden bir otobüse binerek rahatça müzeye ulaşım sağladık. Müzenin önünde otobüsten indik fakat müzenin girişini bulmamız biraz zaman aldı. Müze o kadar büyük bir alana kurulmuş ki bir cephesi ana caddede, girişin bulunduğu diğer cephesi ise boydan boya upuzun bir sokağı içine alacak şekilde. Dolayısıyla müzenin girişine ulaşabilmek için ana caddeden uzunca bir mesafe yürümeniz gerekiyor. Müze çok sayıda bölümden oluşuyor. Astronomi ve uzay, enerji, ulaşım, beslenme, genetik, biyoteknoloji ve fizik konularında sergiler, dijital enstalasyonlar ve laboratuvarların bulunduğu bir keşif yolculuğuna çıkıyorsunuz. Her bölüm görsel açıdan oldukça zengin. Konunun içine sizi çekiyor ve zamanın nasıl aktığını fark edemiyorsunuz. Özellikle ulaşım bölümünde buharlı trenler, AC72 katamaran Luna Rossa, gulet Ebe, transatlantik Conte Biancamano, denizaltı Toti, Vega fırlatıcı gibi olağanüstü nesneler bulunuyor.

Leonardo da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesi

Leonardo da Vinci

whatsapp-gorsel-2024-01-18-saat-14-59-52_20bfaf33
Son Akşam Yemeği | Fotoğraf: Damla Anol Erol

Beni en çok heyecanladıran iki bölümden bahsetmek istiyorum size. İlk olarak mühendis, hümanist ve doğa araştırmacısı Leonardo da Vinci’nın sergi alanı beni büyüledi. Leonardo di ser Piero da Vinci, Rönesans döneminde yaşamış İtalyan bir deha. Dönemin önemli bir filozofu, astronomu, mimarı, mühendisi, mucidi, matematikçisi, anatomisti, müzisyeni, heykeltıraşı, botanisti, jeoloğu, kartografı, yazarı ve ressamı. Bu kadar çok alanda üstün başarılar elde edebilmiş olması insanı çok etkiliyor ama sergide Leonardo da Vinci’nin öyküsünü anlatan 170 tarihi model, sanat eseri, enstalasyon arasında sanki Rönesans dönemine ışınlanarak kendisini yakından tanıyorsunuz. Tüm bu çalışmalar, çizimler, eserler nasıl tek bir kişiye ait olabilir? Bisiklet, uçak, helikopter ve paraşütün yaratıcılarından sayılan da Vinci, Floransa’yı denize bağlamak için Arno Nehri’ne bir kanal dahi tasarlamış. Mucit ama aynı zamanda herkes tarafından bilinen, sevilen Mona Lisa portresi ve Son Akşam Yemeği duvar resmi eserlerinin yaratıcısı. Şaşkınlığımı gizleyemeden inceliyorum her detayı ve kafamdaki başarı kavramını sorgulamaya başlayarak diğer sergi alanlarına yöneliyoruz.

#FOODPEOPLE

img-20240118-wa0006
#FOODPEOPLE | Fotoğraf: Museo Scienza

Çok etkilendiğim diğer sergi alanı ise #FOODPEOPLE. Bana göre sofra, toplumun kültürünü yansıtan en önemli elementlerden biri. Bu sebep ile bir toplumu yakından tanımak için toplumun sofra geçmişini analiz etmenin gerekliliğine inanıyorum. İtalyan mutfağı ve sofra kültürü de İtalyanları tanımak adına benim her zaman en ilgimi çeken alanlardan biri oldu. #FOODPEOPLE bölümünde gıdanın üretiminden başlayarak sofranın tarihsel gelişimini keyifle gözlemleyebileceğiniz bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Gıdanın sofraya gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğini, insanın, bilim ve teknolojinin bu süreçteki etkilerini keşfediyorsunuz.

Sergi, sofranın geçmişini ve bugününü gözler önüne serdiği gibi geleceğin yemeğini ve sofrasını hayal etmemize olanak sağlıyor. 700 m²’lik alana kurulmuş olan sergide alışılagelmişin dışında teknolojik ögeler kullanılarak farklı bir perspektiften konuya yaklaşmanız sağlanıyor. Örneğin yemek masası formatında tasarlanmış bir ekran ve ekrana yansıtılmış farklı dönemlere ve farklı gelir gruplarına ait sofralar sayesinde siz de o sofranın bir parçası gibi hissediyorsunuz kendinizi ve hikâyenin içine giriyorsunuz. Bu deneyim benim için olağanüstüydü.

Biz iç alan sergilerini tamamladıktan sonra müzenin dışında bulunan keyifli bahçede ufak bir mola veriyoruz ve ardından ulaşımla ilgili dış alan sergisini gezerek ziyaretimizi tamamlıyoruz. Çok geniş bir alana kurulu olduğu için oldukça yorgun ama ufuk açıcı, bilgi dolu bir gün geçirmiş olmanın mutluluğu ile oradan ayrılıyoruz.

Kapak Fotoğrafı: Museo Scienza

İlginizi çekebilir: Damla Anol Erol’dan Fondazione Prada